BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Kıbrıs raporunu Güvenlik Konseyi’ne sundu. 30 Ekim’de de Güvenlik Konseyi bu raporu görüşecek. Bu görüşmede de raporun tam içeriği ortaya çıkacak ve ondan sonra da hangi gelişmelerin yaşanacağını birlikte göreceğiz.
Tabii ki bu arada yaşananlara da bakmaktan yarar var.
Rum tarafı, müzakerelerin kaldığı yerden başlamasındaki ısrarını sürdürürken, talep ve şartlarını da peşpeşe sıralıyor;
“Garantiler kalkmalı, Türk askeri Kıbrıs’tan çekilmeli.”
Dahası da var.
Rum Yönetimi başkanı Nikos Anastasiadis’in söyledikleri de şunlar;
“Türk tarafının torak iadesiyle sunacağı harita Güzelyurt’u da içermeli. Bütün Rum göçmenler mülklerine dönemli.”
Ve, görüldüğü gibi Rum tarafının tutumunda en küçük bir değişiklik veya gerileme yok.
Böyle bir ortam içerisinde de Anastasiadis “gevşek federasyon” önerisini gündeme getirip, yeni bir tartışma başlatıyor. Buradaki amacı ise “takvimli ve sonuç odaklı” müzakere sürecinden kurtulmak, ve müzakere sürecini uzatmak.
Peki, Kıbrıs raporunu görüşecek olan BM Güvenlik Konseyi’nden nasıl bir sonuç veya karar çıkabilir?
Tabii ki bu BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesine bağlı. Bu 5 daimi üyenin de Kıbrıs konusundaki tutum ve davranışları ortada. Tümü der Rum yanlısı.
Bu daimi üyelere de bakalım;
ABD “Güney Kıbrıs stratejik ortağımız” diye açıklama yapıyor. Güney Kıbrıs’ta Rum Yönetimi’nin bilgisi ve onayı altında üsler kuruyor. Rum tarafının Kıbrıs’ın enerji kaynaklarına tek başına sahip çıkma girişimlerine destek veriyor.
Fransa da , Güney Kıbrıs’ın bir diğer stratejik ortağı. Güney Kıbrıs ile askeri işbirliği anlaşmaları imzalarken, Güney’i üs olarak kullanıyor.
İngiltere ile Rusya’nın da tutumları ortada. Rum politikalarına destek veriyorlar.
Ve, işte bu daimi üyelerin etkili olduğu Güvenlik Konseyi’nden Kıbrıs konusuyla ilgili nasıl bir karar çıkacağı ortada.
Ama, yine de bekleyip görmek gerekir.
İlk gelen bilgilere göre ise Guterres Belgesi, başlayacak olan müzakerelerde temel alınacak. Bu belgenin de içeriği ortada;
“Garantiler kalkmalı, yeni bir garanti sistemi oluşturulmalı, güvenliği AB veya çok uluslu bir güç sağlamalı, Türk askeri Kıbrıs’tan çekilmeli.”
Tabii bir de “birleşik Kıbrıs”a vurgu yapılıyor.
Peki ama, Rum tarafı “Kıbrıs Cumhuriyeti”den vazgeçip, iki halkın eşitliğine dayalı bir birleşik Kıbrıs’a razı mı ?
Elbette ki değil.
Rum tarafının isteği, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin devamı ve Kıbrıs Türk halkının bir azınlık olarak bu cumhuriyete yamalanması.
Yani, önümüzde zor bir süreç bizi bekliyor.
Bu nedenle de dikkatli ve uyanık olmakta yarar var.