Ne yazık ki Kıbrıs Türklerine ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’ne düşman devletlerin besleyip üzerimize saldığı bazı işbirlikçiler ile birlikte yaşama bahtsızlığı ile yüz yüzeyiz.
İşbirlikçilerin en öncelikli hedefleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı ve geleceğidir.
En abuk sabuk ve en gülünç iddia ve gerekçeler da işbirlikçiler tarafından ileri sürülmektedir. İşbirlikçiler genellikle Türk olmadıklarını, Kıbrıslı, Kıbrıslıtürk veya Türkçe konuşan Kıbrıslı olduklarını, Solcu, maksist, sosyalist, Leninist falan olduklarını iddia ederler.
KKTC’nin tasfiye edilerek ortadan kaldırılmasını savunurken; şu gerekçeleri ileri sürerler:
a- Barış ve çözüm için “Federasyon” veya “Birleşik Kıbrıs” olmazsa olmaz koşulmuş.
1974 Barış Harekâtı gerçekleşene kadar Kıbrıs’ta bir KKTC mi vardı? Türkler ayrı bir bölgede mi yaşıyordu? Türklerin ayrı bir devleti mi vardı?
Hayır; Birleşik bir Kıbrıs vardı. Yaşandığını bildiğimiz kanlı olayların tümü 1974 öncesinde, Birleşik Kıbrıs idaresinde gerçekleşti.
Rum saldırıları Birleşik Kıbrıs’ta gerçekleşti,
Türklere karşı “Etnik Temizlik” 1974 öncesinde Birleşik Kıbrıs’ta uygulandı,
Türk Katliamları 1974 öncesinde Birleşik Kıbrıs’ta yapıldı,
Yollardan tarlalardan toplanan insanlar sadece Türk oldukları için 1974 öncesinde Birleşik Kıbrıs’ta canice yöntemlerle şehit edilip kör kuyulara atıldı,
Kıbrıs Türkleri yıllarca en acımasız ambargoloar altında 1974 öncesinde Birleşik Kıbrıs’ta yaşadı.
1974’ten sonra Kıbrıs’ta gerçek bir Barış hüküm sürmektedir. Şimdi “ ‘Federasyon’ veya ‘Birleşik Kıbrıs’ olmazsa olmaz koşuldur” gibi abuk sabuk bir gerekçe ile KKTC’nin tasfiyesini savunanalar Kıbrıs’ta Barış ortamına son verip kanlı dönemi tekrar getirmeyi öneriyorlar…
b- Dünyalı olmak istiyorlarmış…
Çok güzel, biz de dünya ile iletişim halinde olmayı istiyoruz.
Dünyalı olmak adına bize yine saçma bir gerekçe ile geliyorlar. Dünyalı olmanın yolu; bazı büyük dünya ülkelerinin emirlerini yerine getirmekten geçiyormuş. Halbuki hiçbir devlet varlığını başka hiçbir devletten aldığı emirle sürdürmez. BM sözleşmesine göre de büyük-küçük devlet ayırımı ortadan kaldırılmıştır. Tüm ülkelerin anlayışına göre dünyalı olmanın yolu, sorunları tüm dünya ülkelerinin çözdüğü gibi çözmeden geçer. Biz de bu şekil dünyalı olmayı savunuyoruz.
c- KKTC’yi tasfiye etmemiz gerek çünkü varlığını Rumlar kabul etmiyormuş. Doğrusunu isterseniz bu kadar saçma, uyduruk ve abuk sabuk bir gerekçeyi yorumlamak dahi istemiyorum. Yorumu yüce Kıbrıs Türk Halkına Bırakıyorum.
d- İki devletli çözümü savunmak Halkı aldatmakmış.
Halkı aldatmanın ne olduğunu bir de biz anlatalım.
Bu devletin üst düzey makamlarına kurulup devlet nimetlerinden gani gani yararlanarak devleti tasfiye için mücadele etmek halkı aldatmaktır…
Bu devletin yasalarına uyarak ve yasaların gereklerini yerine getirerek kurulmuş partilerin bir yandan devlet nimetlerinden yararlanırken bir yandan da devlet aleyhine mücadele sürdürmesi halkı aldatmaktır.
Makamlara kurulmak için edilen yeminlere ve içilen antlara uymamak halkı aldatmaktır.
Kıbrıs Türk Halkının çıkarlarını savunmamak halkı aldatmaktır.
Unutmayalım;
Kurtarıcısına sırt çevirip katillerinin kucağına oturanların Kıbrıs Türk halkına hiçbir yararı olamaz.
Kamil ÖZKALOĞLU Kıbrıs Türklerine uygulanan kumpaslar ve dayatmalar (3)
