Kıbrıs’ta, Türkiye ve Türklük karşıtlığının son yıllarda başladığını düşünüyorsanız, yanılırsınız.
Bu, Kıbrıs’ta İngiliz Sömürge Yönetimi ile başladı.
Yıl, 1878 idi ve bu hala daha devam ediyor.
İngiliz adaya ayak basıp, yönetimi devraldığında kullanabileceği bir yapı oluşturdu. Bu yapı içerisinde yer alanlara da “İngiliz’in adamı” deniliyordu. İlerleyen dönemde bunlara “Evkafçılar” da denildi.
Sonrasında ise bunların adı “işbirlikçiler oldu.
İngiliz de bunları tepe tepe kullandı.
İngiliz’in işbirlikçilerine göre Kıbrıs’ta Türk yoktu “Müslüman ahali” vardı.
Bunlar da “Müslüman ahalinin” önde gelenleriydi.
***
Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında savaşa katılmasını bahane eden İngiltere, 1914 yılının Kasım ayında Kıbrıs’ı tek yanlı bir kararla ilhak etti.
“Kıbrıs benimdir” dedi.
Ve bu ilhak kararının bir gece öncesinde , İngiliz valisi, “Müslüman ahalinin” önde gelenlerini vali konağına çağırdı.
“Yarın Kıbrıs’ı ilhak edeceğiz, yardımınıza ihtiyacımız var” dedi.
Önlerine de bir açıklama koyup, imzalamalarını istedi. Açıklamada özetle şöyle deniyordu;
“Biz Kıbrıs’ın Müslüman ahalisi olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya’nın yanında savaşa katılmasını protesto ediyor ve İngiltere’nin Kıbrıs’ı ilhak etmesini destekliyoruz. Kıbrıs’ın geri kalmış Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılıp İngiltere’ye ilhak edilmesi bizim için kurtuluştur.”
Bu açıklamanın altında da “Müslüman ahalinin” önde gelen 9 kişisinin imzası vardı.
İngiltere de bu açıklamayı tüm dünyaya servis etti.
Bu açıklamayı da İngiliz arşiv belgelerinde görebilirsiniz.
İşte, Kıbrıs’ta Türkiye ve Türklük karşıtlığı burada başlar.
Aradan bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen, Türkiye ve Türklük karşıtlığında değişen bir şey yok.
Şimdiki işbirlikçiler de “Türkiye’den kurtulmak için Rum’la birleşmeliyiz, AB’ye katılmalıyız” diyor.
Dün, bunlar İngiliz’in işbirlikçisiydi, bugün de Rum ile emperyalist güçlerin.
***
Kaldığımız yerden devam edelim.
İngiltere’nin Kıbrıs’ı tek yanlı bir kararla ilhak etmesine seyirci kalınmazdı.
Teşkilatı-ı Mahsusa’nın lideri Eşref Kuşcubaşı , direnişi örgütlemek için Kıbrıs’a gönderildi. İngiliz arşiv belgelerinde yer alan adıyla “Türkiye İle Birleşme Teşkilatı” kuruldu.
O günlerde devam etmekte olan Çanakkale savaşında esir düşen binlerce Türk askeri, bu günlerde Gülseren Eğitim Kampı olarak bilinen yerde tutuluyordu.
Hazırlanan plana göre , kamp basılacak , Türk askerleri kurtarılacak ve direniş başlatılacaktı.
Ama , İngiliz işbirlikçilerinin ihbarıyla başarıya ulaşılamadı.
“Türkiye İle Birleşme Teşkilatı”nın lider kadrosu tutuklandı, Girne kalesinin zindanlarına kapatıldı.
Pek çoğu işkence altında can verdi.
Yıllarca tutuklu kaldıktan sonra 1923 yılında serbest bırakılanlar ise teker teker öldürüldü. Dr. Behiç ile Hasan Karabardak bunların arasındadır.
Hasan Karabardak büyük dedemizdi.
Şimdi de Türkiye’yi “Anavatan” bilenleri, Kıbrıs’ta Türklüğünün onur ve şerefini savunanları yok etmek için kirli bir savaş yürütülüyor.
Hedef alınmamız da bu yüzdendir.
KUMARHANECİ BESİM TİBUK
Şimdilerde de ortaya kumarhaneci Besim Tibuk çıktı.
Kim bu adam?
İstanbul Fener Patriği Bartholomeos’a yakınlığı ile tanınıyor. Bir zamanlar turist rehberliği yapıyor, kilim ve halı satıyordu.
Sonra “yürü ya kulum” gibisinden yürüdü. Net Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Bir ara Türkiye’de “Liberal Parti” adı altında siyasi bir parti kurdu.
İstanbul’daki eski Rum mallarının iade edilmesini, Ruhban Okulu’nun açılmasını ve TRT’nin satılmasını savunuyordu.
Daha sonra ise KKTC’ye geldi.
Geldiği günlerde yaptığı açıklamalarda “DNA testleri yaptırdığını ve Kıbrıslı Türkler ile Rumların aynı soydan geldiğini” söylüyordu.
Burada da şansı açıldı. Yine “yürü ya kulum” gibisinden yürümeye başladı. Devletin deniz kenarlarındaki en değerleri arazileri bunlara çok ucuz bedellerle kiralanırken, devlet bunlara her türlü olanağı ve kolaylığı sağladı.
Karun kadar belki de daha fazla zengin oldular.
Ve, bu adam şimdi, kendi televizyonları olan Diyalog TV’ye çıkıp, “Türkiye’nin KKTC’ye gereken yardım ve katkıları yapmadığını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC düşmanı olduğunu” ileri sürerken şöyle diyor;
“KKTC İngiltere’ye bağlansın.”
Ve, şaşırmamak elde değil.
İngiliz işbirlikçileri 1914 yılının Kasım ayında “Kıbrıs’ın İngiltere’ye bağlanması gerektiğini” savunurken, aradan bir asırdan fazla zaman geçtikten sonra kumarhaneci Besim Tibuk “KKTC İngiltere’ye bağlansın” diyor.
Bu bir tesadüf mü?
DEĞİŞMEYEN HEDEF
Yukarıda, Türkiye ile Türklük karşıtlığı veya düşmanlığı tarihinden kısa bir özet verdim.
Bu özet bile bugün yaşadıklarımızı anlatıyor.
Ve, bu Kıbrıs’ta Türk varlığı olduğu sürece devam edecek.
Çünkü; değişmeyen hedef Türkiye’yi Kıbrıs’tan uzaklaştırmak ve Kıbrıs Türk halkını yok etmektir.
Ve, sakın ola unutmayın;
Hedef sizsiniz, siz ki bu toprakların gerçek sahiplerisiniz…