Girit meselesini ve Girit’in elden nasıl gittiğini uzun uzun anlatacak değilim.
Zaten, Girit’te ne olduğunu, neler yaşandığını biliyorsunuz. Bu nedenle özet olarak değineceğim.
Girit’i ele geçirmek isteyen Yunanistan’ın , bu hedefine ulaşmak için belirlediği stratejinin ilk adımı Türk askerini Girit’ten uzaklaştırmaktı.
Bu hedefe yönelik olarak da isyanlar çıkarıldı, çatışmalar yaratıldı. Daha sonra da “Girit Rumlarının güvenliği yok” denilerek Avrupa ülkelerinin oluşturacağı askeri bir gücün Girit’e gönderilmesi istendi.
Öyle de oldu.
Avrupa ülkelerinin oluşturduğu askeri güç Girit’e ayak basarken, Türk askeri de Girit’ten çekildi. Bunun sonrasında da Avrupa ülkelerinin güvenliği sağlamak için Girit’e gönderdiği gücün gözleri önünde Girit Türkleri katledildi. Geriye kalanla ise göç etmek zorunda kaldı.
Bugün, Girit’te bir tek Türk kalmadığı gibi, Türk eserleri de ortadan kaldırıldı.
Ve, Girit’te oynanan bu oyun yıllardan beri Kıbrıs’ta da oynanmak isteniyor.
Çünkü, Rum-Yunan liderliği çok iyi biliyor ki, Türkiye’nin garantörlüğü ve Kıbrıs’ta Türk askeri varlığı olduğu müddetçe Kıbrıs ele geçirilemez, Kıbrıs Elen adası yapılamaz.
Bu nedenle de, Rum-Yunan ikilisinin ana hedefi Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak, Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmak. Bu başarılırsa, sonrası çok kolay olur.
İşte, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın da kabul ettiği Guterres Çerçevesi de bunu içeriyor. Yani; Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılması ve Türk askerinin Kıbrıs’tan uzaklaştırılması.
Guterres Çerçevesini Türk tarafına yutturmak için de elmalı şeker uzatıldı. Cumhurbaşkanı Akıncı da bunu yuttu.
Ne imiş, Rum tarafı Guterres Çerçevesi kapsamında Türk tarafına dönüşümlü başkanlık hakkını vermeyi kabul etmiş. Bu şekilde de siyasi eşitlik sağlanacakmış.
Akıncı da bunu büyük bir başarı olarak görürken, “ben sadece Kıbrıs Türklerinin hakları ilgilendirir” diyerek, garantiler ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığının devamını önemsemiyor.
Ne kadar dikkat çekicidir ki, Girit’te de “Türk askeri gitsin, önemli değil, biz Rumlarla kardeşçe yaşarız” diyenler vardı.
Bunları gördükçe de “ tarih tekerrürden ibaretmiş” sözünü hatırlamamak elde değil.
Peki, diyelim ki dönüşümlü başkanlık ile siyasi eşitliği elde ettik.
Ne olacak, Kıbrıs Türk halkının güvenliğini kim sağlayacak?
Bunun da yanıtı Guterres Çerçevesinde var; AB’nin oluşturacağı güç.
Girit’te de aynen böyle denilmişti. Neler yaşandığını ise herkes gördü; Katliam ve soykırım.
Peki, kağıt üzerinde kalacak dönüşümlü başkanlık için Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve geleceği tehlikeye atılabilir mi?
Kendilerini “Kıbrıslı” olarak görenler ve emperyalist güçlerin taşeronluğunu yapanlar için evet.
Ne kadar acı bir tesadüf;
Girit’te de kendilerini “Türk” değil de “Giritli” olarak görenler vardı. Ama bunların bir teki bile katliamdan kurtulamadı.
Kıbrıs’ta da, Girit’te yaşananları mı yaşanacak?
Sanmıyorum, çünkü bu halk bu oyuna gelmeyecek…
GÜNDEM
30 Aralık 2024SPOR
30 Aralık 2024GÜNDEM
30 Aralık 2024SPOR
30 Aralık 2024SPOR
30 Aralık 2024GÜNDEM
30 Aralık 2024GÜNDEM
30 Aralık 2024