NACAK GAZETESİ- Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, bundan böyle geçiş kapılarından geçen herkesin kimliğinin kayıt altına alınacağını açıkladı.
Simerini gazetesine röportaj veren Anastasiadis, mülteci sorunuyla ilgili tedbirler alındığını ve kontrollerin artırılacağını; ayrıca Kıbrıs Türk tarafının yaptığı gibi, geçiş kapılarından geçen herkesin kayıt altına alınacağını söyledi.
Habere göre, Anastasiadis, yirmi yıldan fazladır Güney Kıbrıs’ta böyle bir uygulama olmadığını ancak bundan sonra kimin geldiğini tespit edebilmek için eşzamanlı olarak sınır hattı boyunca tedbirler alınacağını kaydetti.
Anastasiadis, demografik değişime yol açtığı ve giderleri artırdığı için ulusal hayatın devam edebilirliğinde problem yaratmaya başlayan mülteci akışını engellemede kararlı olduklarını belirtti.
Savaş olan ülkelerden gelen mültecilere yardım yapmayı reddetmediklerini ancak Türkiye’nin, Güney Kıbrıs’a sorun çıkarmak için hava ve deniz yoluyla mümkün olduğunca fazla mülteci gönderme konusunda iyi planlanmış bir hedefi bulunduğunu iddia eden Anastasiadis, bu sorunun halihazırda görünür olduğunu ifade etti.
KAPILARIN AÇILMASI
Anastasiadis, geçiş kapılarının açılması konusuna da değinerek, geçişlerin başlamasının Rum tarafına bağlı olması durumunda, çalışan, okuyan veya sağlık/insani sebeplerden ötürü Güney Kıbrıs’a geçmek durumunda olan Kıbrıslı Türkler ve KKTC’de yaşayan Rumlar ile Maronitler için 8 Haziran’da ilk adımların atılacağını belirtti.
Habere göre, Anastasiadis, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Pirgo’da yaşayıp Lefkoşa Rum Kesimi’nde çalışan Rumların Yeşilırmak Kapısı’ndan geçebilmelerine olanak tanınması gerektiği konusunda hemfikir olduklarını ancak Rum tarafının iyi niyetine ve Akıncı’nın konuyu doğru şekilde karşılamasına rağmen, KKTC Hükümetinin seçimler nedeniyle farklı şeylerle uğraştığını iddia etti.
Anastasiadis, “Biz bazı kapılardaki geçişleri daha etkin denetim için askıya aldık ancak onlar geçiş kapılarını kapattı” dedi.
KALDIĞIMIZ YERDEN”
Anastasiadis devamla, Güney Kıbrıs’ın küçük bir ülke olduğunu ve savaş durumunda etkili şekilde karşılık verecek askeri kara, deniz veya hava kuvvetleri bulunmadığını söyledi.
Çaba gösterip, bugüne kadar büyük başarı da elde ettikleri yöntemin, diplomatik, politik ve hukuki çabalarla AB, BM ve komşu ülkelere sorunu göstermek olduğunu ifade eden Anastasiadis, bölgedeki tüm ülkelerle ikili ve üçlü işbirliği geliştirmek suretiyle oldukça iyi ilişkiler içerisinde olduklarına dikkat çekti.
Anastasiadis, gerek Suriye, gerekse Güney Kıbrıs’tan söz edildiğinde veya sözde “Münhasır Ekonomik Bölge” içerisindeki ihlallere bakıldığında, ortalığı karıştıran tek ülkenin Türkiye olduğunu öne sürdü.
Türkiye’nin şimdi de Libya ile Yunanistan aleyhinde anlaşma imzaladığını ve bu anlaşmanın bir “tehdit” olduğunu belirten Anastasiadis, bu anlaşmadaki maddelerin hayata geçirilmesi durumunda bölgede gerçek bir kriz oluşacağını söyledi.
Anastasiadis, Yunanistan’ın hem hava, hem de deniz kuvvetleri olduğunu ve Münhasır Ekonomik Bölgesi’ndeki egemenlik haklarının ihlal edilmesine göz yummasının mümkün olmadığını kaydetti.
Habere göre, Anastasiadis, gerek kendisinin, gerekse Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’in pandemi öncesinde ve şimdi, ellerindeki tüm imkanları kullanarak Türkiye’yi şikayet ettiklerini ve bilgilendirme yaptıklarını belirterek, Türkiye aleyhindeki yaptırımları da anımsattı.
ASKERİ İŞBİRLİĞİ
Anastasiadis, komşu ülkelerle askeri işbirliği anlaşmalarının neden imzalanmadığı konusundaki soruya ise, bugüne kadar yeterince askeri anlaşma imzaladıklarını ancak bunları terörle, uyuşturucu ticaretiyle, insan haklarıyla veya Uluslararası Hukuk’u ihlal eden diğer tehditlerle mücadeleye yönelik imzaladıklarını söyledi.
Mısır, İsrail ve Ürdün ile karma askeri tatbikatlar yapıldığının bilindiğini belirten Anastasiadis, yine de dost ülkelerden kendi çıkarlarını gözetmeksizin, sırf Uluslararası Hukuk kuralları Güney Kıbrıs aleyhinde çiğneniyor diye savaşa girmelerinin mümkün olmadığını bilecek kadar da olgun olduğunu belirtti.
Anastasiadis, “Türkiye Münhasır Ekonomik Bölge’yi istila etmeye devam ettikçe” müzakerelerin yeniden başlamasının mümkün olmayacağını belirtti. Diyaloga Crans Montana’da kaldığı yerden devam etmeye hazır olduklarını ancak buna Akıncı’nın da dediği gibi -eğer bunu kastediyorsa- müzakerelerin işlevsel ve kalıcı bir çözüm ile Avrupalı çağdaş bir devlete götürmesi kaydıyla hazır olduklarını ifade etti.
Gazetecinin, doğalgazın, Rum tarafının askeri savunma konusundaki “affedilemez kayıtsızlığı” nedeniyle “Türk yağmacılığının insafına bırakıldığı” konusundaki söylemi üzerine ise Anastasiadis, Rum tarafının kayıtsız kalmadığını ve süper güçmüş gibi silahlanma yarışına giremeyeceklerini söyledi.
Anastasiadis, önleyici maksatlı etkin bir esnek ordu oluşturduklarını ve sorunu militarize etmek gibi bir lüksleri olmadığını belirtti.
ASKERİ GÜÇ
Habere göre, Anastasiadis, Türkiye ile savaşa girebilecek askeri gücü elde edebilme imkanına sahip olacağına inanmak için başka bir dünyada yaşıyor olmak gerektiğini de söyledi.
Röportajında, daha önce doğalgaz konusunda yapmış olduğu öneriyi de hatırlatan Anastasiadis, Ulusal Doğalgaz Fonu’nun ötesinde, Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ın sözde “Münhasır Ekonomik Bölgesi”ni tanıması ve tahriklerinden vazgeçmesi halinde, Kıbrıs sorununun çözümünden önce bile Kıbrıs Türk toplumu lehinde özel bir hesap açılıp, doğalgazdan elde edilecek gelirden bu hesaba 2015’te uzlaşılmış nüfus oranına göre para akışı sağlanabileceğini kaydetti.
Anastasiadis, Türkiye’nin Kıbrıslı Türkleri ve Rumları, sözde “MEB”in yüzde 44’ünden mahrum bıraktığını ifade etti.
Habere göre, Anastasiadis, durumların normale girmesinin ardından, Suriye ile MEB sınırlarını belirlemek için anlaşma imzalanacağını da sözlerine ekledi.
GÜNDEM
23 Aralık 2024SPOR
23 Aralık 2024GÜNDEM
23 Aralık 2024SPOR
23 Aralık 2024SPOR
23 Aralık 2024GÜNDEM
23 Aralık 2024GÜNDEM
23 Aralık 2024