NACAK GAZETESİ- 15 TEMMUZ : Ecevit’e mesaj: Enosis için son adım atılmıştır. Müdahaleden başka çare yoktur!
16 TEMMUZ : Darbede Yunan askerlerinin rolü gayet aşikar. Makarios, BM kanalı ile İngiliz üslerine sığındı ve adayı terketti. Mermiler, şarapnel parçaları başımıza düşmekte.
17 TEMMUZ: Sakin bir gün. Ecevit’ten mesaj: ‘Sayın Denktaş, endişe etmesin, Hükümet konjektürü hazırlıyor!’ Ecevit Londra’ya gitti. Rüyamda Atatürk’ün sözü: ‘Konjektür önemlidir. Konjektüre dikkat et Denktaş.’ Ankara’ya devamlı surette: ‘Müdahaleden başka çare yok’ mesajı gönderiyorum. İçe dönük beyanatlarda da ‘Bu Rumlar arası kavgadır sakın bulaşmayın’ demeğe devam ediyorum. Rum tarafında silahların korkusu dağları sarmışsa ve ‘Yunanistan böyle istiyor’ inancı yayılmışsa Makariosçuların hali harap olacak… Türk müdahalesi olmazsa, tabiatıyla bizim halimiz de! Ecevit Londra’da. Gözlerimiz kulaklarımız Londra’da…
18 TEMMUZ: BBC ‘Türk donanması denize açıldı’ diyor. 60 bin asker hazır. Dua! Dua! Dua! Hey Makarios, açtığın kuyuya bak nasıl kendin düşeceksin! Müdahale şart ve gecikiyoruz. ABD birkaç güne kadar Sampson rejimini tanıyacak. Kleridis bu yönde elinden geleni yapıyor. ABD Büyükelçisi… Türkiye gelir mi? Rum tarafında her şey normale dönüyor. Tartışıyoruz! Hangi ‘normalden’ bahsediyor? Normal hakkında ayrı düşüncelerimiz olduğu aşikâr. Arada sırada Ledra Palas’tan mermiler başımızın üzerinden geçiyor. İngiliz gazeteci ile Amerikalı arasında münakaşa: Türkiye amfibik savaş yapabilir mi, yapamaz mı? En sonunda İngiliz kızıyor ve ‘Bu millet İstanbul trafiğini aşıp evine gidebiliyorsa, buraya da gelebilir’ diyor. Gülüşmelerle münakaşa noktalanıyor. Halkımız disiplinli bir bekleyiş içinde. Amerika’dan Kıbrıs’a rejim yerleşiyor haberleri gelmeye başladı. Ecevit’e yeni bir mesaj: ‘Müdahale! Başka çare yok!..
19 TEMMUZ: 40-50 gazeteci gelip gitti. Bütün gün beyanat vermekle, gazetecilerle durum değerlendirmesi yapmakla geçti. Donanma açıldı. Birkaç jet üzerimizden geçmiş. Saat: 19.45 ‘Büyükelçi Asaf İnhan Bey aradı, bekliyor’ mesajını aldım. Birkaç yüz metrelik mesafe sanki millerce uzun geldi bana. Asaf Bey gülerek ‘Gel bakalım Denktaş Bey, beklediğin gün geldi’ dedi. Elime küçük bir kağıt uzattı. Evet yarın sabah saat beşte geliyorlar. Başımın uğuldadığını hissettim. Sarılarak ağlaştık. Geliyorlardı. Kurtulacaktık artık. Ve bu coşkulu sevinç birdenbire bir ağırlık oluverdi omuzlarımda! İçimde Raif’i kaybedeceğimi söyleyen bir duygu, bir ses vardı sanki. Ve kendi kendime ‘Her şehit bir Raif değil mi senin için. Her şehidin acısını duydukça çökmemen gerekir.’
Heyecan büyüktü. Omuzladığımız sorumluluk çok ağırdı fakat hepimizde özgürlüğe kavuşmanın ümidinden kaynaklanan bir güç vardı. Artık karargâhı kooperatifin bodrumuna taşıyabilirdik. Sancaktarlıktan bize birkaç silah verilmesini istedim. Cevap geldi. Yoktur ve veremezlerdi. İkametgahtan av tüfeklerimle, tabancamı aldırttım.
20 TEMMUZ : Sabah saat beş. Bayrak radyosu beyanatımı vermeye başladı. ‘Bugün, bu anda kahraman Türk silahlı kuvvetleri Kıbrıs’ın her yanında havadan ve denizden çıkarma yapmaktadır. Gazanız mutlu olsun. (…) Sabırlı olunuz, harekâtın zaferle bitmesini bekleyiniz.’ Ve birden bire derinden top sesleri… Hemen arkasından Gönyeli ovalarına yağan paraşütler. Etrafa baktım. Ağlayanlar çoktu. Yere kapanmış toprağı öpenler vardı. Ben de ağlamaktaydım. Avusturyalı irtibat subayı elimi iki avucunun içine alarak ‘sizi kutlarım, artık kurtuldunuz’ dedi. Her yerde, herkesin yürüyüşü bile değişmişti. Başlar dik. Gözlerde sevinç ve gurur vardı. Ölsek de gam yemeyiz artık diyordu herkes. Geldiler ya… Her Türk’ün içinde Rum’un yıllarca, sınırlardan çalıp dinlettiği ve bizimle alay ettiği ‘Bekledim de gelmedin’ şarkısının uyandırdığı öfke ve acı vardı: Gelmişlerdi işte!
Savaş filmlerindeki manzara! Helikopterler inip kalkıyor. Her tarafta koşuşan askerler. Mehmetçik Kıbrıs’ta rüyada gibiyiz. (…) Meğer Yunan Alayı ile Türk Alayının ölüm kalım savaşı verdikleri bir esnada aralarında bayrak sallayarak geçmişiz. Allah’ın öldürmediğini kul öldürmüyor. Oğlum Raif yeşil hat üzerinde çarpışmakta. Arkadaşları Rum radyosunu dinlemekte. ‘Türk askeri adaya çıkmadı’ teranesinden etkileniyorlar. Hastane koridorları şehitlerle dolmaya başlamış, gömemiyorlar. Kolordu’dan emir lazımmış. Hastaneye gidiyorum. Manzara dehşet verici. 10-12 er geldi. Bir Jeep’in içinde sınır boyu gezdirildiler. Mücahitlerle kucaklaşıp, selamlaştılar. Durum derhal değişti. Sınırlarımız aşılmaz kale haline geldi.”
GÜNDEM
22 Aralık 2024SPOR
22 Aralık 2024GÜNDEM
22 Aralık 2024SPOR
22 Aralık 2024SPOR
22 Aralık 2024GÜNDEM
22 Aralık 2024GÜNDEM
22 Aralık 2024