* İlk hedefimiz, Garanti Anlaşmasının elimine edilmesidir. Garanti Anlaşması ortadan kalktıktan sonra önümüzde, bizi kendi geleceğimizi seçmekten alıkoyabilecek hiçbir hukuki ve manevi engel kalmayacaktır
“Kıbrıs Cumhuriyeti”nin kuruluşundan hemen sonra Başpiskopos Makarios önderliğinde hazırlanan “AKRİTAS PLANI” Kıbrıs Türk halkını yok edip Enosisi gerçekleştirmeyi hedefliyordu. AKRİTAS PLANI hala daha geçerliğini korurken, halkımızı uyarmak için bu planı yeniden yayınlıyoruz;
AKRİTAS PLANI
Başpiskopos Makarios’un verdiği son demeçler Millî davanın yakın bir gelecekte alacağı yönü gösterdi. Geçmişte de belirttiğimiz gibi millî davalar bir günde halledilemez. Millî davaların çeşitli gelişim merhalelerinin tamamlanması için belli zaman tahditleri koymak da mümkün değildir. Davamız şimdiye kadar yer almış olan gelişmelerin, bir süre içinde belirmiş şartların ve alınmış tedbirlerin ışığında, bu tedbirlerin ayarlanması ve tatbiki de göz önüne alınarak incelenmeli ve alınacak tedbirler iç ve dıştaki politik duruma uygun olmalıdır. Bütün bu işlem gerçekten güçtür ve bir çok safhadan geçilmesi şarttır; çünkü sonucu etkileyecek olan çok ve çeşitli nedenler vardır. Herkesin, alınan tedbirlerin esaslı bir inceleme sonucu alındığını ve gelecekte alınacak tedbirlerin temelini teşkil ettiğini bilmesi kâfidir. Ayrıca, şimdi düşünülen bu tedbirlerin, “ilk adım”ı ve “self-determinasyon” hakkımızın kayıtsız şartsız ve tam olarak tatbiki olan değişmez gayemizin “yalnız bir safhasını” teşkil ettiğini de bilmesi kifayet eder.
Esas gaye değişmeyip ayni kaldığına göre, incelenmesi gereken husus bu gayenin gerçekleştirilmesi için izlenecek yol ve usuldür. Bunlar da, zaruri olarak, iç ve dış (uluslararası) taktikler diye ikiye ayrılmalıdır, çünkü, davamızın, içte ve dıştaki takdimi ve yönetilmesi ayrıdır.
- DIŞTA KULLANILACAK METOD
EOKA mücadelesinin son safhasında Kıbrıs davası dünya kamu oyuna ve diplomatik çevrelere “Kıbrıs halkının self-determinasyon hakkına kavuşması” şeklinde sunulmuştu. Fakat hatırlanacağı gibi bu arada “Türk azınlığı sorunu”, bilinen şartlar altında ortaya atılmış ve toplumlararası çarpışmalardan sonra iki toplumun birleşik bir idare altında beraber yaşayamayacağı fikrini kabul ettirmek için büyük çaba harcanmıştı. Sonunda problem birçok uluslararası çevrelerin zannınca, Londra ve Zürih anlaşmaları ile halledilmiş ve bu anlaşmalar mücadele eden taraflar arasındaki görüşmeler sonunda varılan çözüm olarak gösterilmişti.
- a) Bu sebeple ilk hedefimiz, uluslararası alanda, Kıbrıs probleminin çözümlenmediği ve yeniden gözden geçirilmesi gerektiği kanısını yaratmak ve yaymak olmuştur.
- b) Aşağıda belirtilen kanıların yaratılması ilk gaye olarak kabul edilmiştir:
- i) Bulunmuş olan hal çaresi tatminkâr ve adil değildir.
- ii) Varılan anlaşma çatışmış olan tarafların iradesi sonucu elde edilmemiştir.
iii) Anlaşmaların tadili arzusu Rumların imzalarını inkar etme niyetinden değil onların var olması için elzem oluşundan doğmaktadır.
- iv) İki toplumun bir arada yaşaması mümkündür, ve
- v) Yabancıların güvenmesi ve dayanması gereken kuvvetli unsur Türkler değil Rum ekseriyetidir.
- c) Yukarıdaki gayeleri gerçekleştirmek çok güç ise de tatminkâr sonuçlar alınmıştır. Birçok diplomatik temsilciler, anlaşmaların tatminkâr ve adil olmadığına, gerçek görüşmeler sonucu değil de gözdağı ve baskı ile imzalandığına ve birçok tehditler sonunda empoze edildiğine inandılar. Anlaşmalar sonucu varılan hal çaresinin halkın tasvibine sunulmamış olması elimizde önemli bir kozdu. Liderliğimiz de, aklıselimle hareket ederek bir referandumdan kaçındı. (Aksi halde 1959’daki atmosfer içinde halk, anlaşmaları mutlaka tasvip ederdi). Genel olarak dışarıya Kıbrıs’ın şimdiye kadar Rumlar tarafından idare edildiğini, Türklerin ise sadece olumsuz, köstekleyici bir fren rolü oynadığını gösterdik.
- d) Birinci safha faaliyetlerimizi ve gayelerimizi böylece tamamladıktan sonra ikinci safhayı uluslararası bir seviyede gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bu ikinci safhadaki gayemiz aşağıdaki hususları belirtmek ve kabul ettirmektir:
- i) Rumların gayesi idari mekanizmanın adalete aykırı ve makul olmayan kısımlarını ortadan kaldırmaktır.
- ii) Bunların hemen ortadan kaldırılması gerekir, çünkü “yarın” çok geç olabilir.
iii) (yayınlanmamıştır)
- iv) Bu gözden geçirme sorunu Kıbrıslıların bir iç sorunudur ve bunun için, kimseye, dıştan herhangi bir müdahale -güç kullanılsın veya kullanılmasın- hakkını vermez; ve
- v) Öngörülen değişiklikler makuldür, adildir ve azınlığın makul addedilen haklarını da korur.
- e) Genel olarak denilebilir ki bugünün uluslararası düşünüşü her türlü baskının -bilhassa azınlıklara yapılan baskının- karşısındadır. Şimdiye kadar Türkler dünya kamu oyunu Adanın Yunanistan’a ilhak edilmesinin kendilerini köle durumuna sokacağına inandırmakta başarı gösterdiler. Bu şartlar altında mücadelemizi “Enosis” değil de “self determinasyon” temeline dayanarak dünya kamu oyunu etkileyebiliriz.
Self Determinasyon hakkımızı tamamen ve engellenmeden kullanabilmemiz için de anlaşmalardan (Garanti ve İttifak anlaşması v.s.) ve anayasanın hak iradesinin kayıtsız bir şekilde ifadesini engelleyen ve dış müdahale tehlikesi arz eden bazı hükümlerinden kurtulmamız gerekiyor. Bu sebeple ilk hedefimiz, Kıbrıslı Rumlarca kabul edilmemiş diye belirtilmesinde karar kıldığımız Garanti Anlaşmasının elimine edilmesidir.
Garanti anlaşması ortadan kalktıktan sonra önümüzde, bizi bir plebisitle kendi geleceğimizi seçmekten alıkoyabilecek hiçbir hukuki ve manevi engel kalmayacaktır.
Yukarıdaki izahattan anlaşılacağı üzere plânımızın başarısını temin etmek için kademeli bir “çaba ve gelişme” yolu seçilmesi gerekiyor. Bu çabalar ve gelişmeler gerçekleşmezse gelecekteki davranışlarımız kanun bakımından haksız, politik yönden ise başarısı imkânsız bir hale gelir. Ayrıca Kıbrıs’ı ve (Rum) halkını büyük tehlikelerle karşı karşıya bırakmış oluruz.
İzlenecek hareket hattı şöyledir:
(a) Anayasanın olumsuz maddelerini tadil etmek ve bunun sorunda “Garanti ve İttifak anlaşmalarını” de facto olarak ortadan kaldırmak.
Bu adım kaçınılmazdır; çünkü herhangi bir anlaşmanın olumsuz yönlerini tadil etmek ihtiyacı genellikle bütün dünyaca kabul edilmiştir ve makul addedilmektedir.
(Burada bir pasaj yayınlanmamıştır).
Buna karşılık böyle bir tadil çabasını önlemek gayesini güden herhangi bir dış müdahale haksız ve gereksiz sayılmaktadır.
(b) Bunu gerçekleştirir gerçekleştirmez, Garanti Anlaşması (müdahale hakkı) kanunen ve esas olarak tatbik edilemez.
(c) Garanti ve ittifak anlaşmalarının self determinasyon hakkını kısıtlayıcı hükümleri böylece ortadan kaldırıldıktan sonra Kıbrıs (Rum) halkı kendi iradesini serbestçe ifade edip uygulayabilecektir.
(d) O zaman, devlet kuvvetlerinin (Polis gücü) ve buna ek olarak dost ülke askerlerinin, dıştan veya içten gelen herhangi bir müdahaleye karşı koyması mümkün olacaktır, çünkü o zaman tamamen bağımsız bir durumda olacağız.
Görülüyor ki harekâtın (a) maddesinden (b) maddesine kadar olan kısımlarının belirttiğimiz sıraya göre tatbik edilmesi şarttır.
Bunun sonucu olarak da beliren gerçek şudur: Eğer ulular arası alanda başarı şansı umuyorsak mücadelemizin herhangi bir safhasını bir önceki safha tamamlanmadan açıklamamak zorundayız. Örneğin, yukarıda belirttiğimiz dört safhanın gerekli sırayı teşkil ettiği kabul edilirse, bu sıranın (d) maddesi önceden açıklandığı zaman (a) maddesindeki tadilattan söz etmek anlamsız ve faydasız olur, çünkü anayasamın olumsuz hükümlerini tadil etmek yollarını ararken böyle bir revizyonun Devlet ve Anlaşmaların fonksiyonu için gerekli olduğu bahanesini öne sürmekle gülünç bir duruma düşmüş oluruz.
Yukarıda belirtilenler, hedef ve gayelerimiz ve uluslararası alanda izlenecek usul ile ilgili noktalardır.