Ah Cemal’im ah…
Vah Cemal’im vah…
Ah da gene ah…
Vah da gene ah.
***
Yaptın yapacağını gene…
Ettin edeceğini gene…
Nedir senin benimle derdin?
Vurdun kanıma girdin.
***
Kargalarımın bana söylediğine ve ceridelerde okuduğuma göre gene gürlemiş ve gene kükreyerekten demişsin ki:
– Üçlü zirve çözümsüzlük yanlılarını tedirgin etti, çözüm kelimesinden bile korkan kesimlerin 25 Kasım’da yapılacak zirveye yönelik açıklama yarışına girmeleri bunun en somut göstergesidir.
***
Haklısın Cemal’im haklısın, halksın yiğidim haklısın…
Yerden-göğe haklısın…
Sıradan yiğitlerden değilsin sen çünkü…
Sahte yiğitlerden de değil…
Has yiğitsin…
ÖZ yiğitsin sen.
***
Tedirgin olduk diyorsun, tedirginlik de ne kelime be efendi?
Az gelir hafif kalır tedirginlik.
Tam da yarama bastın, yaramla birlikte nasırıma da bastın.
Hastalar ettin beni yiğidim.
Yataklara düşürdün.
***
Şu anda “çözümsüzlük” hastalığından fena halde muzdarip bulunmaktayım.
ÇÖZÜM hastanesinde yatmaktayım.
Hekimler diyor ki “teşhis kondu, lâkin çaresi yok”.
Zaten “federasyon” veremine bulaşmıştım.
Şimdi bir de bu “çözümsüzlük” illeti çıktı başıma.
Siyasal kanser olaraktan “hasta düştüm, bir odada yatarım”.
“Bu dert beni diyar diyar gezdirir, Lôkman hekim gelse yaram azdırır”.
***
Lôkman hekim gelecekse anavatandan gelmesin.
Anavatan lâf-ı güzafının sinirinize dokunduğunu bilmekteyim.
Sinirinize dokunsa da “yavruvatan”dan bir Lôkman hekim isterim ben.
Benim yaramın tek Lôkman hekimi ise siyaset tıbbiyesinin tek uzmanı, senin de refik-i şefikin olan Dr. Mustafa Akıncı’dır.
Kerem eyle Cemal’im, kerem eyle yiğidim.
Selâm söyle bizim Lôkman hekime.
Çeksin bir beyaz bayrak göndere, bitirsin bu işi.
İflâh olmam başka türlü.
***
Bir de demişsin ki “çözüm” kelimesinden bile korkuyormuşum ben.
Doğrudur, haklısın, o kadar korkuyorum ki geceleri yalınayak ve cıbıl yatmaktayım, korkumdan arada-sırada donuma da yapmaktayım.