Ali Erbaş profesördür.
İlâhiyat profesörü.
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı’dır.
Yani Atatürk’ün lâiklik ilkesine dayalı olarak yarattığı bir kurumun tepesinde oturmaktadır.
İnsan olarak varoluşunu da, bir devlet şemsiyesi altında özgür yaşama olanağını da, getirilmiş olduğu makamı da Atatürk’e borçludur.
Buna rağmen aklınca Atatürk’ü ifna etmenin, tarihten, yüreklerimizden, hayatımızdan silmenin yollarına revan olmuştur.
Atatürk karşıtlığını marifet saymaktadır, bunu kendine meslek edinmiştir.
Benim bu arkadaşa saygım yoktur.
***
Yakın geçmişe kadar Türkiye’de FESLİ olarak anılan Atatürk düşmanı bir meczup herif vardı. İstiklâl Savaşı için “keşke Yunan kazansaydı” ahlâksızlığına kadar ulaşan rezil bir tavır içindeydi, şimdi hayatta değil.
Ali Erbaş bu rezili ziyarete gitti.
Böylece kendi mesajını da vermiş oldu:
– Ben de Atatürk düşmanıyım.
***
Ali efendi bu ziyaret üzerine tepki alınca şöyle bir sudan bahane uydurdu:
– Hastaydı, ziyaretine gittim.
Hasta ziyaretine gitmek resmi değil, özel bir tercihtir.
Oysa Ali efendi bu ziyarete resmi dini kıyafetiyle adeta davul-zurna çalarak gitmiş, o meczup herifle resimler çektirmiş, bu resimler basına da servis edilmişti. Böylece hasta ziyareti maskesiyle Atatürk düşmanlığının propagandasına ve aleniyete dökülmesine yeltendiler.
Özel hasta ziyaretiydi söyleminin bir palavra olmadığına hiç kimse beni inandıramaz.
Doğruyu söyleme cesaretine sahip olmadığı için de bu Ali efendiye zerre kadar saygı duymuyorum.
***
Kuzey Kıbrıs’tan bir grup öğrenci geçende Ankara’da Ali Erbaş’ın ziyaretine, huzuruna götürülmüş, Ali efendi de öğrencilere tavsiyelerde bulunarak “kur’ana inananların elinden kitap ve kalemin düşmemesi gerekir” demiş.
Kim götürdü o çocukları bu Atatürk karşıtı adamın makamına?
Niye Anıtkabir değil de Atatürk düşmanlığının odak noktasına?
Bizim Milli Eğitim Bakanı’nın buna bakması, çocuklarımızın Atatürk düşmanlığı yolunda istismarının engellenmesi gerek.
***
Neden mi saygım yok bu Ali Erbaş denen adama?
Az önce belirttim, delilleri de ortada.
Hutbelerden Atatürk adını çıkaran bu adamdır. Çanakkale zaferinden bahsedip Atatürk adını anmayan bu adamdır. 30 Ağustos zaferinden bahsedip bu zaferin başkomutanı sanki Sarı Çizmeli Mehmet ağa imiş gibi Atatürk adından fellik-fellik kaçan yine bu adamdır.
Bu adama hiç saygım yoktur.
***
Evet, çocuklarımıza tavsiyelerde bulunmuş Ali Bey.
Kıbrıs Türk’ünün ihtiyacı yoktur Ali Bey’in incilerine, çocuklarımızın da yoktur.
Biz zoraki değil gönülden Atatürkçüyüz, Atatürkçü bir halkız. Kıbrıs Türkü Atatürk’ü ve Atatürk devrimlerini İngiliz sömürge yönetiminin bütün engellemelerine karşın gönüllü olarak benimsemiştir 1920’lerden beri.
Uzak dursun Ali efendi bizden, gölge etmesin, başka ihsan istemeyiz.
Bütün çabası nafiledir, Atatürk’ü bize unutturamaz.
Hade başka kapıya.