Türk milletinin tarihine altın harflerle ebediyen nakşedilmiş iki gerçek vardır.
Biri Atatürk gerçeğidir.
Diğeri ise Türkiye Cumhuriyeti gerçeği.
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığına yeltenen yobaz takımı ne kadar çırpınırsa çırpınsın dünya tarihinin temeline perçinlenmiş bu gerçekleri değiştiremezler.
***
Türk milleti Atatürk’ün önderliğinde eşi-emsali bulunmayan bir Kurtuluş Savaşı gerçekleştirmiştir.
Atatürk Batı emperyalizmini dize getiren sadece ilk değil, aynı zamanda son kahramandır.
Atatürk Batı emperyalizminin tamamını dize getirmiştir.
Cezayir de bir kurtuluş savaşı vermiştir, ama yalnız Fransız’a karşı.
Mao da bir kurtuluş savaşı vermiş ve devrim yapmıştır, ama karşısında emperyalist bir dünyadan ziyade kendi vatandaşı olan bir Mareşal Çankayşek yönetimi vardı.
Lenin de bir devrim yapmıştır, ama onun karşısında savaş meydanlarında Çar’lık Rusya’sı vardı, Rus toprakları emperyalist ordular tarafından işgâl edilmiş değildi, emperyalizm Lenin karşıtlarına uzaktan-uzağa destek vermekteydi.
Atatürk’ün karşısında ise ordularıyla Anadolu’ya çıkmış emperyalizmin tamamı vardı.
Yedi düvele karşı vuruşmuştur Anadolu halkı Atatürk’ün komutasında.
***
Biz de Kıbrıs Türk’ü olarak bir kurtuluş savaşı verdik.
Bizim arkamızda bir anavatan vardı.
Bu nedenledir ki Anadolu’da yaşanan kurtuluş savaşı dünyadaki hiçbir kurtuluş savaşına benzemez.
Hiçbir kurtuluş savaşı Atatürk’ün hayata geçirdiği Anadolu ihtilâli kadar feci ve olumsuz şartlar içinde gerçekleşmiş değildir.
Atatürk’ün Anadolu ihtilâli aslında bir savaşın da ötesinde bir destandır.
İşte bunun içindir ki Atatürk bir dünya dâhisidir.
***
Atatürk yalnız Türk tarihinde değil aynı zamanda dünya tarihinde de istisnai bir şeref sayfasıdır. Buna rağmen Ankara’daki Diyanet İşleri Başkanlığı (ki Atatürk tarafından oluşturulmuştur) Atatürk düşmanlığını sürdürmektedir ki bu hal her şeyden önce Ankara’daki siyasal iktidar için bir yüz karasıdır. Bir yandan 10 Kasım’da Anıtkabir’e gidip güya saygı duruşunda bulunur, fakat bu arada Diyanet’in rezilliğine göz yumarlar. Bunun adı takiyedir. Şu anda iş başında olan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın o makamdan çoktan defedilmesi gerekirdi. Bundan kaçınmak, sonra da Atatürk saygısından söz etmek insan aklıyla dalga geçmektir.
10 Kasım Atatürk’ün vefatının 81. yıldönümü.
10 Kasım haftasındaki Cuma hutbesinde son 4 yıldan beri Atatürk’e yer verilmemektedir.
Ali Erbaş denen nankör adamın Türkiye’nin 81 ilindeki tüm camilere gönderdiği Cuma hutbesinde sadece mevlit kandilinden söz edilmekte, Atatürk’ün adı bile geçmemektedir.
Bu Ali Erbaş denen nankör bunu sadece 10 Kasım’larda değil, dini ve milli bayramlarda da yapmaktadır.
Bu terbiyesizliği şahsen protesto etmekte ve lânetlemekteyim.
***
Bu nankörlüğü dile getiren Sözcü gazetesi Diyanet Başkanlığı’na:
– UTAN…demiştir.
Ne utanması?
Neyin utanması?
Utanmak için bir adamın utanma duygusuna sahip olması gerek.
Utanmazların utanması yoktur, utanmazların utanması bile utanmazlıktır.