Erdoğan’ın Kuzey Kıbrıs ziyareti üstüne akıllarınca papara kopardıklarını hâyâl eden zihniyet dün de vurguladığım gibi ilkesiz, samimiyetsiz, ikiyüzlü bir güruhu temsil etmektedir. Bukalemun havalarında sirto oynamaktadırlar. İkiyüzlüdürler, ilkesizdirler, samimiyetsizdirler, çünkü şimdi Erdoğan’a karşı çıkan bu zihniyetin temsilcilerinin yakın geçmişte Erdoğan’la kol-kola ve kucak-kucağa girdikleri unutulmuş değildir. “Yes be annem” yollarında Erdoğan’la birlikte yürümüş, “yes be annem” yağmurlarında Erdoğan’la birlikte ıslanmışlardı. O ıslaklık  henüz kurumuş değildir. O kadar ilkesizdirler ki, gözlerini iflâh olmaz bir Türkiye düşmanlığının hırsı bürüdüğü halde işlerine gelirse ileride de kıvırtıp bükmekten, tükürdüklerini yalamaktan, Erdoğan’la aynı kulvarda aynı hedefe koşturmaktan asla hicap duymayacaklardır. 

                                                           *** 

Bunlar Türkiye düşmanıdırlar, KKTC düşmanıdırlar, ya gaflet içindedirler, ya Rum’a ya da emperyalizme uşaklık etmektedirler. 

“Türkiye bize karışmasın” söylemi amentüsüdür onların.

Türkiye bizi yalnız bıraksın.

Askerini de çeksin.           

Ne parasını ne memurunu isterler Türkiye’nin ne de yüzünü-suratını görmek.

Rum’la baş başa, Rum’la yalnız bıraksın bizi, anlaşırız biz Rum’la.

Yalnız askerini değil elini-eteğini de çeksin Kıbrıs’tan.

Malûm güruh mensuplarının tavrı bu merkezde.

                                                           *** 

Parasını istemezler Türkiye’nin, ama her ay cebellezi ederler.

Elime verme, yan cebime koy. 

Anastas diyor ki “Kıbrıs Türk’leri Ankara ile göbek bağını kesmelidir”.

Anastas’ın söylemi onlar için talimat niteliğindedir.

Erdoğan’ın ziyaretine bile karşı çıkmaları bundandır.

                                                           *** 

Evet, işlerine geldiğinde “Türkiye bize karışmasın” yaygarası güderler, ama yine işlerine geldiğinde bugün ziyaretine bile karşı çıktıkları Erdoğan’la aynı ağacın altında buluşmaktan hiç utanmaz ve arlanmazlar, işlerine geldiğinde Türkiye’nin müdahalesine de ses çıkarmaz, hatta memnuniyet duyarlar.

Türkiye’nin Kıbrıs Türk’üne en büyük müdahalesi “yes be annem” döneminde olmuştur. Hem öyle basit bir konuda basit bir müdahale değil, olmak ya da olmamak kadar hayati bir konuda çok ağır bir müdahale. Erdoğan ve AKP iktidarı o dönemde “yes be annem” kampanyasına çizmeleriyle girmiş, Kıbrıs Türk’ünün iradesine çok ağır şekilde tecavüz edilerek sandıktan “yes be annem” çıkartılmıştır. Nitekim referandum iradesi Kıbrıs Türk’ünün gerçek iradesi değildir. 

Kıbrıs Türkü o günlerde tehdit edilmiştir. Ankara’dan “ya evet dersiniz ya da herkes kendi yoluna gider” sesleri yükselmiştir. AKP Kuzey Kıbrıs’a sivil bir çıkarma yapmıştır. Gönderdiği adamlar köy kahvelerinde sabahlara kadar kâh ikna kâh tehdit yoluyla oy devşirmiştir. Kıbrıs Türk’ünün iradesine akla gelmedik binbir müdahale yaşanmıştır. 

                                                           *** 

Bugün Erdoğan’ın ziyaretine karşı çıkan ve sözde her türlü müdahaleye karşı olan güruh neredeydi o zaman? Erdoğan’la kucak-kucağa, Erdoğan’la kol-kola “yes be annem” sağanaklarında sırılsıklam suppa-sucuk olmaktaydılar. En yakın müttefikiydiler Erdoğan’ın ve kader yoldaşı. Bir teki bile çıkıp “ey Türkiye, karışma bize, müdahale etme bize, bırak da halkımız rahatça gitsin sandığa, gerçek iradesi ortaya çıksın” dememiştir.

Tam tersine Erdoğan’a alkış tutmakta, “ah keşke biraz daha müdahale etse de sandıktan evet çıkarsak” diye dua etmekteydiler. O zaman Türkiye’nin parasına da itirazları yoktu, müdahalesine de. Bu güruh işte böyle bir güruhtur, seviye ve kalitesi budur. Üstelik ezici çoğunluk karşısında minnacık ve zavallı bir azınlıktırlar.

Bunların ipliğini arada-sırada pazara çıkarmak da bize düşmektedir.    

(Not. Okuyucuların arzusu üzerine bu yazı tekrar yayınlanmıştır).