Advertisement

Av. Fuat VEZİROĞLU; Dr. SİBEL SİBER’İN KİTABI

Evet, Dr. Sibel Siber’in yakın geçmişte yayımlanan kitabını okumaktayım bu sıralarda. Masa başında tükettiğimiz 50 yılın macerasını anlatmaktadır Dr. Sibel.
Yavaş yavaş, not çıkara çıkara okumaktayım. Kitabın içeriğine daha sonra değineceğim. Bugün, diğer şeyler meyanında, Dr. Sibel’in bir televizyon programında anlattıkları üzerinde durmak istiyorum.
***
Ben bizim bu NACAK gazetesinin haber yazıcılarına fena halde “bozulmaktayım” (!) son günlerde. Acaba çok mu saftırlar (!) yoksa dünyadan haberleri mi yok (!)?
Akıncı “mannos” olmuş bir treni raya oturttuğunu söyledi ya, bizim NACAK’çılar şöyle bir manşet çektiler:
– KARA TREN NEREYE?
***
Berlin’den kalkan trenin nereye gittiğini soruyorlar.
Yahu siz dalga mı geçiyorsunuz milletle?
Mısır’daki Sağır Sultan duydu da siz daha bihaber misiniz o menhus kara trenin nereye gittiğinden?
O kadar “cahil” (!) iseniz eğer, ben söyleyim, kuru kafanıza (!) girer belki.
***
Hâlâ devam ediyor mu bilmiyorum, eskiden maç günlerinde İstanbul’un Taksim meydanında dolmuş şoförleri sabah namazından bağırmaya başlardı:
– Maça maça, hadi maça maça, hadi bir ki, maça maça.
Meydanda futbol edebiyatı yapılır, ortalık inletilirdi.
***
Bizim NACAK’çılar, sanki bilmezlermiş gibi Akıncı’nın emperyalizm mamulâtı kara treninin nereye koştuğunu sordukça yedi iklimin şeytanı enseme binmektedir.
Bu soru karşısında kendimi bir televizyon kanalının yarışma programında hissediyor ve yarışmacı arkadaşlarıma başarılar dileyerek cevap veriyorum:
– Atina’ya Atina’ya, Atina’ya Atina’ya.

***
Eski Meclis Başkanı ve Başbakan Dr. Sibel Siber’in son değerlendirmeleri özetle şöyle:
1) Akıncı Rum’a yalvarıyor.
2) Akıncı kendisini eleştirenleri ötekileştiriyor, toplumu bölen bir dil kullanıyor.
3) Montana’da “bizim neslin son denemesiydi, bitti, artık iki devleti denemeliyiz” diyen Akıncı arada ne gibi bir değişiklik oldu ki şimdi trenin raya girdiğini söylüyor, bu tren buraya nasıl girdi acaba, ben tatmin olmadım.
4) Biz tüm kartlarımızı açtık ve hepsini üstelik yazılı olarak da imzaladık, oysa Rum lider dönüşümlü başkanlığı bile kabul edeceğine dair hiçbir kâğıda imza atmadı, ama biz garantileri de masaya yatırdık, müdahale hakkının kaldırılmasını da kabul ettik.
5) Bunlar yetmezmiş gibi kalkıp bir de “federasyon dışında bir çarem yoktur” diyor, diğer bütün kapıları kapalı tutup karşı tarafa yalvarıyor.
***
Benim anladığım Dr. Sibel Siber daha önce Montana’da, şimdi de Berlin’de nasıl teslim olduğumuzun çok kibar ve dolaylı şekilde mesajını vermektedir.
Teslim olduğumuz zaten sabittir, bu teslimatın %75’i Montana’da, bakiye ise Berlin’de gerçekleşti, bundan ötesi hikâyedir, barışmış, uzlaşmaymış, federasyonmuş, bunlar lâf-ı güzaf.
Durdurmadığımız takdirde Akıncı bu trenden halis bir Elen devleti çıkaracaktır.
***
Kendisini eleştirenleri ötekileştirme, toplumu bölen dil kullanma meselesine gelince…
Haklıdır, çünkü Akıncı şu anda “büyük devlet adamı” rollerine soyunmuş haldedir.
Güneş batarken uzayan gölgesine bakarak kendini büyük adam zannedenlerin sayısı hiç de az değildir dünyamızda.