Anastas son açıklamasında “My Friend Mustafa adlı aşk-ı muhabbet filmi kaldığı yerden tekrar başlasın” dediğine, bizimki de bu tür aşk-ı muhabbet seanslarına teşne olduğuna göre hasretle beklenen büyük buluşma pek yakında herhalde hayata geçirilir.

Montana yaylasında mı olur?

Beyrut sahil-i deryasında mı olur?

Mesarya çölünün hattı yeşil mazgalında mı?

Orasını bilemem.

                                                           *** 

Ne konuşacaklar buluşurlarsa?

Birinin birine konuşması için söylenecek sözü olması lâzım. Akıncı’nın Anastas’a, Anastas’ın Akıncı’ya şimdiye kadar söylemesi gereken ve söylemediği söz mü kaldı? Her şey 50 yıldan beri en az yüzlerce defa ifade edilmiş, binlerce defa da basın yoluyla bütün dünyanın bilgisine getirilmiştir. Aynı şeyleri söyleye söyleye tüy bitmiştir dilinde her ikisinin de.

                                                           *** 

Anastas’ın söyleyecekleri bellidir. Aynı şeyleri tekrar dinlemek için bu müzakere saçmalığını devam ettirmeye ne gerek? Açın sabah gazetelerini, eğer buluşurlarsa Anastas’ın “Arkadaşım Mustafa”ya nakarat edeceği şeyler orada yazılıdır, Akıncı’nın vereceği yanıtlar da bellidir. Zaten Guterres çerçevesiyle garantiyi Anastas’a teslim ettikten sonra Akıncı’nın bundan sonra ne diyeceği önemli de değildir.

Eşitlik istiyormuş Akıncı, ne eşitliği be efendi?

Garanti olmadıkça sen ağzınla kuş tutsan ne yazar ve kaçar yazar ki?

                                                           ***

Evet, yine de soralım:

– Napacaklar acaba tekrar mülâki olurlarsa birbirlerine?

Akıncı saz, Anastas buzuki mi çalacak? Anastas sirto, Akıncı zeybek mi oynayacak?

Akıncı zeybekten sambaya, Anastas sirtodan rumbaya mı geçecek?

Anastas suratımıza üflemeye devam mı edecek sigara dumanını?

Arada bir kapıyı vurup gidecek mi yine?

Bilemem, kim bilir belki buzuki eşliğinde Türk’ün bütün tabaklarını da kıracaklar

                                                           *** 

Onu bilemem, ama bazı şeyleri bilirim.

Anastas’ın hangi nakaratı hangi makamdan sahneye koyacağını pekâlâ bilirim.

Türk askeri gitsin diyecektir.

Garanti kalksın diyecektir.

Maraş’ı verin diyecektir.

Meserya’yı verin diyecektir.

Omorfo’yu verin diyecektir.

Lefke’yi de verin diyecektir.

Dillirga’yı verin diyecektir.           

Eşitlik için hem kabul diyecektir.

Hem OHİ diyecektir.

Kabul maskesi altında kabul etmeyecektir.

Veto-meto yok diyecektir.

Kararlar müştereken alınır adında bir hikâye yok diyecektir.

Ben karar vereceğim, sen itaat edeceksin diyecektir.

Yani efendim, ben yöneteceğim sen yönetileceksin.

                                                           ***

O halde…

Her şey önceden belli olduğuna ve bilindiğine göre ne gerek var yeni buluşmalara?

Basalım bir imza, teslim olalım bu iş bitsin.

Bari görüşerek değil, görüşmeden yemiş oluruz ayvayı.