Türk olmak zor iştir.
Hele bir de Müslümansanız daha da zor.
Hristiyanlığın emperyalizmi ya da emperyalizmin Hristiyanlığı hayat hakkı tanımaz size.
Bir de dahili düşmanlar var.
***
En büyük Türk kim?
Atatürk.
Atatürk düşmanları kim?
Emperyalizm ve emperyalizmin uşakları.
Türk adı taşıdıkları halde Rum-Yunan ikilisinin hizmetkârları.
Ve bir de dahildeki softa takımı.
***
Tarlasında çalışmakta olan bir çiftçi bir ara dinlenmek için kocaman bir kayanın gölgesine oturmuş. Kayanın altındaki oyuktan bir yılan çıkmış, çiftçi bakmış ki yılanın ağzında bir adet altın, “buyur çiftçi kardeş” diyerek ağzındaki altını çiftçiye takdim etmiş. Çiftçi de sefer tasını açarak o günkü yemeğinin bir kısmını yılana vermiş.
Böylece aralarında bir büyük dostluk başlamış. Yılan her gün gelip çiftçiye bir adet altın getirmekte. Çiftçi de her gün yılanı beslemekte.
***
Bu hal uzun süre devam etmiş. Bir ara çiftçi hastalanmış, tarlaya gidemez olmuş, günlük altın istihkakından bir süre yoksun kalmış.
Düşüne düşüne bir çare bulmuş.
Oğlunu çağırmış, durumu anlatmış ve demiş ki:
– Bak oğlum, vaziyet böyle böyle, her gün tarlaya gideceksin, o kayanın gölgesine oturacaksın, bir yılan gelip sana her gün bir altın verecek, sen de yılana her gün yiyecek götüreceksin.
Çiftçinin oğlu “peki baba” demiş ve babasının dediğini bir süre uygulamış.
Sonra kendi kendine şöyle düşünmüş:
– Bu yılan bize her gün bir altın getirdiğine göre demek ki mağaranın altı altın dolu, günde bir altın için yıllarca bekleyeceğime en iyisi ben bu yılanı gebertip altınları toptan alayım.
Dediğini de yapmaya kalkışmış.
***
O gün tarlaya giderken bir de balta götürmüş. Yılan gelir gelmez baltayı yılanın kafasına saplayıp işi bitirmek istemiş. Ne var ki tehlikeyi sezen yılan hızlı hareket ettiğinden balta yılanın başına değil kuyruğuna isabet etmiş, yılanın kuyruğu kopmuş, o acı içinde çiftçinin oğlunu elinden ısırarak onu zehirlemiş ve çiftçinin oğlu orada ölmüş. Çiftçi iyileşip tarlaya gittiğinde oğlunun ölüsünü bulmuş, yılan ise ortalarda yokmuş.
***
Çiftçi 10 gün sonra tarlaya gittiğinde yılan bu kez çıkagelmiş. Çiftçi bakmış ki yılanın kuyruğu yok, “noldu, neler oldu” diye yılana sormuş.
Yılan olan-biteni çiftçiye anlatmış.
Çiftçi yılana “kabahat benim oğlanda, senin hiç kusurun yok, geçmişi unutalım, geleceğe bakalım, dostluğumuz eskisi gibi devam etsin” demiş.
Yılan çiftçinin bu önerisini reddetmiş.
Çiftçi nedenini sorunca, yılan şöyle demiş:
– Sende bu evlât acısı bende bu kuyruk acısı oldukça artık dost olamayız.
***
Emperyalistlerin, emperyalizmin uşaklarının, Rum-Yunan ikilisinin hizmetkârlarının Atatürk’e karşı çıkmaları da bundandır.
Kuyruk acıları var.
Atatürk hepsini tepelemiştir.
Av.Fuat VEZİROĞLU; TÜRK OLMAK (1)
