Evet vur.
Bir daha vur.
Ara vermeden, fasılasız vur.
***
Ellenistan’a değil…
Frengistan’a değil…
“Türkistan”a vur.
***
15 Temmuz 1974…
Yunan Cuntası Başpapaz Makarios’u devirdi.
Neden devirdi, aralarında hedef farkı mı vardı?
Ne münasebet?
Tek hedef ENOSİS’ti.
Hedef farkı yoktu.
Zamanlama farkı vardı.
Makarios aheste aheste ENOSİS istiyordu, vakvakları (Türkiye) ürkütmeden, askeri müdahale olanağı yaratmadan, Türk’ü zaman içinde salam politikasıyla eriterek gerçekleştirmek istiyordu ENOSİS’i.
Yunan Cuntası’nın ise acil bir zafere ihtiyacı vardı, hahildeki iktidarı sarsıntıdaydı, sallanıyordu, ulusal (!) bir zafer koltuktaki yerini sağlamlaştırabilirdi.
O zaferi Kıbrıs’ta aradı.
Makarios’u tumba, ENOSİS ilân edecek, kahraman olacaktı.
Kahraman bir cuntayı ise hiç kimse alaşağı edemezdi.
***
Ne yaptı cunta ilk iş olarak Makarios’u devirdikten sonra?
Solcuları, komünistleri, AKEL’cileri kesmeye, kurşunlamağa, eşek cennetine göndermeye başladı, solcu geçinen EDEK Başkanı Vasos Lissaridis’e bile suikast düzenlendi, arabası kurşun yağmuruna tutuldu, herif kurtuldu, şoförü öldü.
Kendi soyundan Kıbrıs Rumlarını bile katliama başlayan cuntanın daha sonraki hedefi Kıbrıs Türk halkı olacaktı mutlaka.
Halkımız ENOSİS hedefli cuntaya direnecekti elbette.
Direndiği zaman ise yeni Muratağa’lar, yeni Sandal’lar, yeni Taşkent’ler, yani misli görülmemiş toplu mezarlar yaşayacaktık.
Bunu ve ENOSİS’i durdurmak için icra edildi Barış Harekâtı.
Kan akıtmak için değil kanı durdurmak için yapıldı.
***
Ne diyor Akıncı:
– Adına Barış Harekâtı deseniz de o bir savaştı, akan da su değil kandı.
Yani bizim Akıncı yalnız Suriye harekâtına değil, Barış Harekâtı’na da karşı.
Kıbrıs Türk’ünün kanının akması sorun değil, ama o kanı durdurmak için, barış için operasyon yapar, adına da Barış Harekâtı derseniz Akıncı kabul etmez, vetosunu kullanır derhal.
Rum, Türk’ün kanını akıtabilir.
Ama Türk o kanı durdurmak için operasyon yapamaz.
Yaparsa su değil kan akarmış.
Yani varsın aksın Türk’ün kanı.
Yeter ki Rum’un kanı akmasın.
Türk’ün kanı aslında kan değil zaten, su.
***
Sormak lâzım Akıncı’ya:
– Madem Rum’un kanı kan, Türk’ün kanı su, bu nasıl bir su, çeşme suyu mu, kuyu suyu mu, dere suyu mu?