Hayırsever bir işadamımızın, sosyal paylaşım sitesinde yazdıklarını okuyunca kanım dondu.
Anlattığına, işsiz kalan ve yalnız yaşayan genç bir kız kendisini aradı. Söyledikleri ise şu;
“Abi günlerdir açım, intihar etmeyi düşünüyorum, bir paket makarnaya bile razıyım.”
Ve, düşünüyorum, Rum’a ve İngiliz’ karşı en zor koşullarda yıllarca mücadele eden bu halk bu duruma mı düşecekti.
Genç bir kız “açım, intihar edeceğim” diye mi bağıracaktı.
Ve, bu genç kızımız gibi daha binlercesi var.
Ve, bu ülkede gerçekten açlık tehlikesi kapıya dayandı.
Öyleyse nerede sosyal devlet anlayışı?
Boşuna sormayın, bu ülkede sosyal devlet anlayışı yok.
Egemen olan anlayış şu;
Gemiyi kurtaran kaptan, her koyun kendi bacağından asılır veya alta kalanın boynu kopsun.
Ve, şimdi altta kalanların boynu kopuyor, ülkenin dört bir yanından “açız” çığlıkları duyuluyor. Bu çığlıklar ilerleyen günlerde daha da büyüyecek.
GEÇMİŞE BAKIŞ VE TMT
Bu arada geçmişe ve geçmişte yaşananlara bakıyorum.
Enosis hedefli 1963 Rum saldırılarından sonra 103 köyümüzün insanları sadece üzerindeki elbiselerle göç etmek zorunda kalmıştı.
Bunların büyük çoğunluğu da Lefkoşa’nın Türk kesimine sığınmıştı.
Acı, gözyaşı, zorluk ve sıkıntı vardı ama açlık yoktu. Bir tek kişi bile “açım, dayanamıyorum, intihar edeceğim” demedi.
Peki neden?
Çünkü TMT yönetimi vardı. TMT evlerden kira alınmasını yasakladı, herkesi makamı ne olursa olsun, aynı maaşa bağladı.
Dahası da var. Lefkoşa’da yaşayan bütün aileler belirlendi ve her aileye gıda kartı verildi. Şimdiki mahkemelerin olduğu binalar da gıda ambarları olmuştu. Her aile kartını gösterip, oradan yiyeceğini alıyordu.
Peki, şimdi bunlar neden yapılamıyor?
Yapılamıyor çünkü otorite ve yaptırım gücü yok.
Yapılamıyor, çünkü o günlerde egemen olan “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” anlayışı yok.
Ve, genç bir kızımız “açım, dayanamıyorum, intihar edeceğim” diye bağırıyor…
Hepimize yazıklar olsun…