Nümüzdeki Nisan yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine her geçen gün biraz daha yaklaşılıyor.
Adaylar da ortada;
Başbakan Ersin Tatar UBP’nin, Erhan Arıklı YDP’nin, Mustafa Akıncı TDP destekli, Kudret Özersay ise HP destekli “bağımsız aday.”
Ve görünen o ki, seçim birinci turda tamamlanamazsa Tatar en güçlü aday olarak ikinci tura kalacak.
Bundan da kimsenin kuşkusu yok.
İşte buradaki bütün mesele de Tatar’ın ikinci turdaki rakibinin kim olacağı?
Akıncı mı, Erhürman mı?
Kimilerine göre Akıncı, kimilerine göre Erhürman. Kimilerine göre ise Akıncı’nın ikinci tura kalma şansı yok.
Ve Akıncı, seçim stratejisini buna göre hazırladı. Bu stratejinin ana hedefi ise seçim süreci boyunca CTP ile Erhürman’ı yalnızlaştırmak, “Türkiye karşıtlığını” tırmandırmak , cepheleşme yaratmak ve “sol” oyları toplamak.
Akıncı’nın tutum ve davranışlarına baktığımızda da bu stratejiyi uygulamaya koyduğunu görüyoruz.
Türkiye karşıtlığı ile tanınan “Bağımsızlı Yolu”, “Özgürlük Yolu” gibi sözde sivil toplam örgütleri ve diğer radikal unsurlar Akıncı’nın çevresinde toplanmış durumda.
Bunların tümü de Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığına karşı. Bunların tümü de Rum ile birleşme sevdalısı. Bu arada ilerleyen günlerde BKP, KSP gibi unsurlarda Akıncı’nın yanında yer alacak.
Akıncı’nın belirlediği stratejinin bir diğer temel unsura da “çözüm yanlıları-çözüm karşıtları” diyerek halkı iki cepheye ayırmak. Bir diğeri ide “Türkiyeli- Kıbrıslı “ ayırımcılığını ve çatışmasını gündeme getirmek. Bunun ilk sinyalini de “linç sevdalılarından oy istemiyorum” diyerek verdi. Bu açıklamasıyla da kimi veya kimleri kastettiği de ortada.
Bu olay geçmişte de yaşanmıştı. O günlerde Akıncı’ya yakınlığı ile tanınan birisi şöyle demişti; “Bizim Türkiyelilerin oyuna ihtiyacımız yok. Onların oyunu istemiyoruz.”
Bu arada Rum tarafı ile AB de Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik olarak devreye girmiş durumda. Rum liderliği ile AKEL “ çözüme ulaşmak için Akıncı’nın yeniden seçilmesi gerekir” derken, Akıncı’ya dolaylı olarak destek veriliyor. AB yetkilileri de bu tür açıklamalarda bulunuyor.
Akıncı’nın adaylığını açıkladığında yapmış olduğu açıklamalar da Rum gazetelerinin manşetlerinde yer alıyor;
“Akıncı Türkiye’ye bağlanmaya karşı mücadele ediyor- Akıncı Türkiye’nin boyunduruğu altına girmeyi kabul etmiyor.”
***
Peki, Akıncı’nın bu stratejisi başarıya ulaşır mı?
Sanmıyorum.

Çünkü, soğuk savaş dönemlerinde olduğu gibi halkı cephelere ayırıp, oy devşirmek stratejileri çok gerilerde kaldı. Bu stratejiyle de bir yere ulaşmak mümkün değil.
Akıncı olsa olsa bu halkın birlik ve beraberliği ile Türkiye ile olan ilişkilerimize zarar verir.
Bundan başka da bir kazanımı olamaz…