Kıbrıs Türk halkını aldatmak ve referandumda “Evet” dedirtmeye yönelik açıklamalar ve verilen sözler devam ederken, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell , 13 Nisan 2014 tarihinde saat 15. 15’te Başbakan Mehmet Ali Talat’ı telefonla arar. Bu haber basında “Powell çalışmalarından memnun olduğu Talat’a teşekkür etti” şeklinde yer alır. Powell, bu telefon görüşmesinde Talat’a “referandumda Rum tarafı hayır, Türk tarafı evet derse izolasyonların kaldırılacağı” sözünü verir. Talat, bunu Brüksel’de düzenlenen Uluslararası bağışçılar Konferansı’na katıldıktan sonra 17 Nisan günü İstanbul Atatürk Havaalanı devlet Konukevi’nde düzenlediği basın toplantısında şu şekilde açıklar;
“İzolasyonların ortadan kalkması yönündeki adımların atılması mümkündür. Bunun ilk sinyali ABD Dışişlerİ Bakanının beni aramasıyla verilmiştir.”
TALAT: İZOLASYONLAR KALKACAK
Başbakan Talat, 14 Nisan günü Kıbrıs konusu ile ilgili olarak düzenlenen Uluslararası Bağışçılar Konferansı’na katılmak üzere Brüksel’e hareket eder. ABD Dışişleri Bakanı Powell’in vermiş olduğu söze güvenen Talat’ın Brüksel’de yaptığı ilk açıklama ise şöyledir;
“Türk tarafından evet, Rum tarafından hayır çıkarsa izolasyonlar sona erecektir.”
Başbakan Talat, Brüksel’de AB’nin Genişlemeden sorumlu Üyesi Verheugen ve Dış Politika ve Güvenlikten sorumlu Üyesi Solona ile görüştükten sonra , 14 Nisan günü bir de basın toplantısı düzenler. Talat, kendisine verilen sözlerden oldukça emindir ve büyük bir rahatlık içerisinde basın toplantısında aynen şunları söyler;
“Referandumda Türk tarafından evet, Rum tarafından hayır çıkması halinde, Türk tarafına bir takım anlayışlar sağlanacaktır. Bir takım kapılar açılacaktır. AB bu kapıları açmakla yükümlüdür. ABD zaten niyetini ortaya koymuştur. Bunlar pasaportla seyahatin sağlanması, kuzeye direk uçuşlar, spor karşılaşmaları ve limanların açılışıdır. Rumların hayır demesi halinde Kıbrıs Türklerinin verilmeyen hakları alınacaktır.”
Basın toplantısından sonra AB yetkilileriyle yeniden görüşen Talat, 14 Nisan akşamı da Avrupa Parlamentosu’nda Parlamenter Andrew Duff’ın organize ettiği panele katılır ve b yaptığı konuşmada şunları söyler;
“Referandumda Rum tarafından hayır, Türk tarafından evet çıkarsa, evet diyenler cezalandırılamaz. Kıbrıs türkünün izole edilmesi devam edemez.”
“KKTC TANINACAKTIR”
Boş vaatler ve sözler devam ederken, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 15 Nisan günü Türkiye’yi ziyaret eder. Aliyev yaptığı açıklamada “referandumda Türk tarafından evet, Rum tarafından hayır çıkarsa KKTC’nin tanınacağını” belirtir ve aynen şunları söyler;
“Kıbrıs’ta yapılacak referandumda Türk tarafından evet, Rum tarafından hayır çıkması halinde Azerbaycan KKTC’yi tanıma sürecinde ön sırada yer alacaktır.”
Aliyev’in bu açıklamaları yaptığı sırada, Dışişleri bakanı Abdullah Gül, Devlet İstatistik Enstitüsü’nde yer alan Veri Paylaşım Protokolü’nün imza törenindedir. Tören sonrasında, basın mensupları, Gül’den, Aliyev’in açıklamasını değerlendirmesini ister. Gül’ün değerlendirmesi ise şöyledir;
“Eğer referandum neticesinde Türk tarafı olumlu, Rum tarafı olumsuz oy verirse, biz o zaman tabii ki bütün dünyayı dolaşacağız ve KKTC’nin tanınması için elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz. Şüphesiz ki böyle bir gayret önce dost ve kardeş ülkelerden başlar. Burada söylemek isteyeceğimiz şey şudur; Böyle bir durum çıktığında Türk tarafının yapacağı başka bir şey söz konusu değildir. Nihai olarak tabii ki KKTC’nin tanınması gerekir. Bunun için önce dost ve kardeş ülkelerden başlayarak sonra da bütün AB ve diğer dünyayı dolaşıp herkese bunu açık açık söyleyeceğiz. Böyle bir netice ile karşı karşıya kalınırsa ilk etapta ambargoların kaldırılması, daha sonra da KKTC’nin tanıtılması için elimizden gelen her şeyi yapacağız.”
Aliyev ile Gül’ün “KKTC tanınacaktır” açıklamalarını yaptıkları gün yayınlanan Alman DİE-ZEIT gazetesinde de şu haber yer alır;
“Referandumda Rumlar hayır, Türkler evet derse, AB ile ABD Kıbrıslı Türklere yönelik ekonomik ambargoları kaldırmaya ve KKTC’yi tanımaya yöneleceklerdir.
“KIBRISLI TÜRKLER CEZALANDIRILAMAZ”
Brüksel’de Uluslararası Bağışçılar Konferansı devam ederken, 15 Nisan günü yapılan sabah toplantısından sonra ortak bir basın toplantısı düzenlenir. Aynı masada Verheugen, De Soto, Dick Roch, Rum temsilci ve Başbakan Talat yan yana oturmaktadır. Basın toplantısını açan Verheugen, Talat’a övgüler düzdükten sonra , şunları söyler;
“Referandumda Türklerden evet, Rumlardan hayır çıkması halinde Kuzey Kıbrıs’taki insanların cezalandırılmaması için yeni girişimlerde bulunarak ekonomik izolasyona son verilmesi için çaba sarf edilecektir. Sonuç ne olursa olsun Rum tarafı AB’ye 1 Mayıs’ta girecektir. Kıbrıslı Rumlar AB üyeliğinin bazı faydalarından yararlanacak ancak Kıbrıslı Türklerin elinde hiçbir şey olmayacak. Bu da hiç adil olmayan bir durumdur. Bunun ortadan kalkması için elimden geleni yapacağım. Kıbrıs Türkleri cezalandırılmamalıdır. Ben ve komisyonum bazı tekliflerde bulunacaktır ve bunlara bizim desteğimiz sağlanacaktır. Bazı yeni girişimlerde bulunarak Kıbrıs Türk ekonomisinin izolasyonuna son verilmesi için çaba sarf edeceğiz.”
“KIBRISLI TÜRKLER AÇIKTA BIRAKILMAYACAK”
Referanduma çok az bir süre kala ABD yetkililerinin açıklamaları ve verdikleri sözler daha da bir yoğunluk kazanır. ABD Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs Özel Koordinatörü Weston, 16 Nisan günü yaptığı açıklamada şunları söyler;
“Rum tarafı 24 Nisan’daki referandumda Annan Planı’na hayır derse Kıbrıs siyasetimizi gözden geçireceğiz. Böyle bir durumun Kıbrıslı Türkler üzerindeki can sıkıcı etkisini düzeltmek için ABD tüm Kıbrıs siyasetini yeniden inceleyecektir.”
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Boucher’in açıklaması ise şöyledir;
“Kuzey’de evet, Güney’de hayır çıkarsa referandum sonuçlarını göz önüne alacağız, Kıbrıslı Türkleri açıkta ve soğukta bırakmayacağız.” (DEVAM EDECEK)
News
