Kıbrıs konusunda 1968 yılından bu yana devam eden müzakere sürecinde Rum tarafının tutumu ortada;
Zamana oynayan Rum tarafı bütün müzakere süreçlerini sekteye uğratırken, çözüm istemiyor.
Bunun en büyük nedenleri ise Rum tarafının “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanınması ve tek taraflı olarak AB üyeliğini elde etmesidir. Bunları kullanan Rum tarafı çözüme ihtiyaç duymazken, Kıbrıs’ı Helen adası, Kıbrıs Türk halkını da azınlık yapmayı ana hedef olarak belirlemiştir.
Devam eden müzakere süreçlerinde de Rum liderliğinin ağzından “çözüme ihtiyaç duyan biziz” sözü bir kere dahi olsun duyulmamıştır.
Zaten, yukarıda da belirttiğim gibi “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanınan ve AB üyesi olan Rum tarafının çözüme ihtiyacı yoktur. Rum tarafının müzakerelerdeki hedefi ise Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak ve Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmaktır.
Kıbrıs Türk tarafında ise özellikle Mehmet Ali Talat’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra “çözüme ihtiyaç duyan biziz” yaklaşımı ile, teslimiyetçi bir politika izlenirken, bu teslimiyetçi politika şimdi de Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tarafından sürdürülmektedir.
Bu teslimiyetçi politika Kıbrıs konusunda yeni bir yol haritası belirlenmesinin ve yeni çözüm şekli alternatiflerin ortaya çıkmasının önündeki en büyük engeldir.
Şimdi de Kıbrıs konusunda uzman olan Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik’in değerlendirmesini okuyalım. “Diplomaside ‘çözüme ihtiyaç duyan biziz” sözü teslimiyet ifadesidir” değerlendirmesinde bulunan Uluçevik şöyle demektedir;
“KKTC Cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana Sayın Mustafa Akıncı’nın dile getirdiği bazı söylemleri kaygı verici bulduğumu ifade etmeliyim.
Rumların ve Yunanistan’ın, ‘Helenizim’den, ‘Helenizmin ortak çıkarlarından’ her vesileyle söz ettikleri bir dönemde, Sayın Akıncı’nın sebebiyet verdiği ‘anavatan – yavru vatan’ polemiği beni ve benim gibi düşünenleri yaralamıştır. Sayın Akıncı’nın ortaya koyduğu anlayış belki bazı iç ve dış çevreler tarafından alkışlanmış olabilir, ama uzun vadede bu anlayışın Kıbrıs Türk halkı için de zararlı olduğu elbette anlaşılacaktır.
Diğer taraftan, Ada’da Sayın Akıncı’nın da sık sık ‘çözüme ihtiyaç duyan biziz’ mealindeki sözleri dile getirmesi, Türk tarafının pozisyonu için ilâve bir zafiyet oluşturduğunu söylememe lüzum yoktur.
Bu söz diplomaside ‘teslim olma’ anlamına gelir. Bir taraf ‘çözüme ihtiyaç duyduğunu’ tekrarlarsa, çözümün ortaya çıkması için bütün esneklikleri göstermeye, taviz vermeye hazır olduğunu beyan ediyor demektir.
Real politikanın üstatlarından kabul edilen ABD eski Dışişleri Bakanlarından Henry Kissenger’ın şöyle bir meşhur sözü vardır:
‘Anlaşma için istek göstermek nadiren müzakereyi hızlandırır. Hiçbir tecrübeli devlet adamı sırf muhatabı çözüm için istek ve acelelik gösteriyor diye anlaşmaya meyletmez; aksine karşı tarafın anlaşma için gösterdiği sabırsızlığı daha da iyi şartlarda çözüm elde etmek için kullanmak ister.’
Kıbrıs Türk halkının ‘hak ettiği yer’ Rumlara yamanarak AB’ne girmek değildir. Sayın Akıncı sürekli olarak çözümle birlikte ‘Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumda hak ettiği yeri alacağını’ söylemektedir.
Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumda hak ettiği yer, şimdiki çözüm sürecinin sonucu olarak sözde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamanarak AB üyesi olmak değildir. Kıbrıs Türk halkının hak ettiği şerefli yer, bağımsız KKTC’nin çatısı ve bayrağı altındaki yerdir. Hedef, Türkiye’den başka Devletler tarafından da tanınmasını sağlamak suretiyle KKTC’ne uluslararası camiada daha sağlam bir yer bulmak olmalıdır.”
GÜNDEM
18 Kasım 2024SPOR
18 Kasım 2024GÜNDEM
18 Kasım 2024SPOR
18 Kasım 2024SPOR
18 Kasım 2024GÜNDEM
18 Kasım 2024GÜNDEM
18 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.