Barış Harekatı’ndan bu yana Türkiye ile Türk askerine yönelik çok çirkin, bilinçli ve sistematik bir saldırı sürüyor.
Bu saldırının ana söylemi de şu;
“Türkiye işgalcidir, Türk askeri Kıbrıs’tan gitmelidir.”
Bunun da başını Rum-Yunan ikilisi ile emperyalist güçler çekiyor.
İçimizdeki bazı işbirlikçiler de bunun taşeronluğunu yapıyor. Hedefleri ise Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmak, sonrasında da Kıbrıs Türk halkının defterini dürmek.
Bu hedefe ulaşmak için de her yol ve yöntem kullanılıyor.
“AYŞE GERİ DÖN”
Türk askeri “işgalci” olarak gösterilirken, ilk önce “Ayşe tatil bitti evine dön” söylemi kullanıldı. Bu söylem de ilk kez CTP’nin yayın organı Yenidüzen gazetesinde yer aldı.
Bu arada hatırlatalım; “Ayşe tatile çıkabilir” Barış Harekatı’nın parolasıydı.
“TÜRKİYE İŞGALCİDİR”
Daha sonraları ise “Türkiye ve Türk askeri işgalcidir” söylemi geliştirildi. Bunun da başını Afrika gazetesi ile sendika ağaları çekti. Bu kervana daha sonra BKP, KSP ve diğer teferruat partileri de katıldı. CTP ise şunu diyordu; “Türkiye’nin Kıbrıs’ta kalma süresi fazla uzadı.”
ADI KONULMAMIŞ SAVAŞ
Belirli bir zemin elde edildikten sonra ise, Kıbrıs Türk halkının ulusal değerleri hedef alındı. Bu halkın evlatları olan TMT’ciler “katil ve terörist” olarak suçlandı. Kan ve can pahasına kurulan KKTC’ye “yasa dışı devlet, kukla devlet, muz cumhuriyeti, mandıra cumhuriyeti” denilerek çok ağır hakaretler yapıldı.
Türkiye ve Türk askeri “işgalcilikle” sulanırken Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile hükümet üyelerine yönelik çok ağır hakaretler yapıldı.
BAŞSAVCILIK SEYİRCİ KALDI
Bu hakaretler, suçlamalar ve saldırılar KKTC yasalarına göre suç olmasına rağmen Başsavcılık seyirci kaldı. Bunları yapanlar hakkında hiçbir yasal işlemde bulunmadı. Bundan cesaret alanlar da azıttıkça azıttı. Halk öyle bir duruma geldi ki, ulusal değerlerini, devletini , Türk askerini ve Türkiye’yi korumak için harekete geçti, meydanlara indi.
“SİYASİ DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ”
Halkın meydanlara inip, tepkisini göstermesiyle de , bu kez “siyasi düşünce özgürlüğü var, herkes istediğini söyleyebilir” denmeye başlandı.
Böyle bir şey yok.
Bir halkın ulusal değerlerine, devletine, askerine hakaret etmek “siyasi düşünce özgürlüğü” değildir. Bu halkın değerlerine kurşun sıkmanın yanısıra provokatörlüktür.
Başsavcılık yaşanan son olaylara da seyirci kalınca, “artık yeter” diyen halk, meydanlara indi. Provokatörlere de hadlerini bildirdi.
Halkın gösterdiği bu tepki de, bir günün birikimi değil. Bu yılların bir birikimi ve bu birikim de dün patladı.
Dünkü olaylarda daha fazlası da yaşanabilirdi. Sivil toplum örgütlerinin başkanları ile polis bunu önledi.
Dün yaşanan olaylar dilerim ki bu provokatörlere iyi bir ders olmuştur. Dilerim ki akıllarını başlarına alırlar.
Aksi takdirde, dün tepkisini çok az gösteren halkın, tepkisi bu kez çok büyük olacak. Bu nedenle “halk az bile yaptı” diyorum.
MAHKEMEDEN BİR ANI
Mehmet Ali Talat’ın cumhurbaşkanı olduğu dönemde, bir sendikacı sürekli olarak “Türkiye işgalci, KKTC kukla devlet, Talat kukla cumhurbaşkanı” diyerek ağır hakaretlerde bulunuyordu. Buna tepki göstermek için, “bunları söyleyen terbiyesizdir” dedim. Bu sendikacı beni mahkemeye verdi. Yargıcın önünde de “Türkiye işgalcidir, KKTC yasadışıdır, kukla devlettir” dedi.
Pek, sonuç ne oldu;
“Türkiye işgalcidir, KKTC yasadışıdır, kukla devlettir” demek siyasi düşünce özgürlüğünden sayıldı. Ben de “terbiyesiz” dediğim için, para cezasına çarptırıldım.
Başsavcılık ise uzaktan bakmaya devam etti ve hala daha uzaktan bakmaya devam ediyor.
Geldiğimiz nokta ise ortada…
GÜNDEM
14 Ekim 2024SPOR
14 Ekim 2024GÜNDEM
14 Ekim 2024SPOR
14 Ekim 2024SPOR
14 Ekim 2024GÜNDEM
14 Ekim 2024GÜNDEM
14 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.