Hayvan üreticileri , geçtiğimiz günlerde düzenledikleri eylemlerde polisle karşı karşıya geldiler. Daha dorusu, hükümetin olumsuz tutumuyla polisle karşı karşıya kaldılar. Sonuçta devlete ait binalar zarar görürken, polis de eylemcilere karşı cop ve biber gazı kullandı.
Biber gazı kullanılmasına karşı ise tepkiler çok büyük oldu. Bu tepkiler karşısında hükümet de yaptığı açıklamada “devlet binalarını korumak zorundayız” dedi.
Hükümet devlet binalarını koruyacak ama, devlet ile devlet otoritesini koruyamayacak. Geldiğimiz nokta işte bu.
Devletin binalarını koruyabilirsiniz, hatta bunlar yerle bir olsa bile yenilerini yapabilirsiniz. Ama devlet otoritesi ve devlet yok olursa bunların yerine yenilerini koyamazsınız.
Peki, devlet otoritesi nasıl sağlanır.
Yasalar, denetimi kontrol ve cezalandırmayla.
Peki, bu hükümet bunları yapabiliyor mu?
Elbette ki hayır.
Buna da örnekler verelim.
Dövizin yükselişini rant olarak görenler, fırsatçılık ve stokçuluk yaparak halkın kanını emiyor. İsteyen istediği malı istediği fiyattan satabiliyor. Yani halk soyuluyor. Geçim ve ekmek derdi daha da büyüyor.
Bu fırsatçılığa, stokçuluğa ve kan emicilere karşı gereken yapılıyor mu?
Tabii ki yapılmıyor. Hükümet “denetimleri ve kontrolleri başlattık, gereken cezaları vereceğiz” diyor ama, hükümeti dinleyen yok. Her şey olduğu gibi devam ediyor.
Çünkü, devlet otoritesi diye bir şey kalmadı. Devlet otoritesinin yok olduğunu görenler de “devlet” gibi davranmaya başladı.
Bunun sonu da iyi olmayacak. Çünkü, bir ülkede devlet otoritesi yok olursa, bu boşluğu kargaşa, kaos, anarşi ve terör doldurur.
Zaten, terör örgütlerinin birinci hedefi devlet otoritesini ve daha sonra da devleti yok etmek değil midir?
Dileğimiz bunların yaşanması değil, bunların yaşanmaması için devlet otoritesinin yeniden sağlanmasına yönelik olarak gereken tedbirlerin bir an önce alınmasıdır.
Şimdi de gelelim hükümetin “herkes elini taşın altına koymalı, hepimiz aynı gemideyiz” söylemlerine.
Her şeyden önce herkes aynı gemidedir ama bulundukları yerler farklı. Küçük bir azınlık geminin lüks kamaralarında iken, büyük çoğunluk ise alt güvertelerde. Arada büyük uçurumlar var. Durum bu olunca da birliktelik oluşamıyor.
Herkes elini taşın altına koymalı ama, bu da elin dayanma gücüne bağlı. Açlık sınırında yaşayanlardan da bunu bekleyemezsiniz. Bu nedenle de elini taşın altına koyması gerekenler üst sınıflar olmalı. Elini taşın altına koymak üstten başlamalı. Halk da bunu görmeli.
Halk bunu göremiyorsa, halktan elini taşın altına koymasını beklemek boşuna.
Zaten, geçim ve ekmek sıkıntısı içinde boğulan halk elini değil taşın altına, kendisini toprağın altına koymuş durumda…
GÜNDEM
09 Ekim 2024SPOR
09 Ekim 2024GÜNDEM
09 Ekim 2024SPOR
09 Ekim 2024SPOR
09 Ekim 2024GÜNDEM
09 Ekim 2024GÜNDEM
09 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.