Koronavirüs salgını tüm dünyayı yakıp kavuruyor.
On binlerce insan hayatını kaybederken ekonomiler ile sosyal yaşam da darmadağın oldu.
Ülkeler de ellerindeki imkanlar ve olanaklara göre tedbirler almaya çalışıyor. Ama bu virüs öyle bir bela ki görünmüyor ve nereden geleceği belli olmuyor.
İşte, buna karşı da her ülkenin hükümeti halkına “evde kal” çağrısında bulunuyor.
Bizde de öyle.
Hükümet, kısmı sokağa çıkma yasağını, akşamları tam sokağa çıkma yasağına çevirirken, halka da sürekli olarak “evde kal” çağrısında bulunuyor.
Ama dinleyen kim?
Yollar, sokaklar, marketler hala daha insan dolu. Evlerde misafirlikler ile kumar fasılları da devam ediyor. Gece kulüplerine arka kapılardan girişler de.
Tabii ki halkın büyük çoğunluğu alınan tedbirlere uyuyor ama uymayanlar da var.
Bunlar da “bana bir şey olmaz” diyen sorumsuzlar.
İşte bunlar bütün halkın sağlığını tehlikeye atıyor.
Bunların para cezasına da aldırdıkları yok.
“Parayı veririm, istediğim gibi gezerim” diyor.
Peki, öyleyse bunlara ne yapılmalı, nasıl bir ceza verilmeli?
Bence, bunlar tespit edildikleri yerlerde, “öküz s…” dediğimiz kırbaçla dövülmeli.
Bakalım bir kere daha sokağa çıkabilirler mi?
Bu arada, yalan-dolan haberlerle halkı korkuya, endişeye ve paniğe sürükleyenler de var.
Bunlar da kırbaçla dövülmeli.
Bakalım bir kere daha yalan haber yaparlar mı?
Şimdi de ortaya başka bir bela çıktı.
Koronavirüs taşıdığı tespit edilen kişiler, kimlerle temasta bulunduklarını gizleyip yalan söylüyor.
Bunlar da oldukça tehlikeli.
Peki, bunlara karşı ne yapılmalı?
Söyleyeceğim ama çok ağır olacak.
Ve, düşünüyorum;
Birisini kasten öldürmenin cezası idam veya müebbet hapislik cezası değil mi?
Elbette ki öyle.
Peki ya, kurallara uymayıp, insanlara virüs bulaştırıp ölümlerine neden olanların cezası ne olmalı?
Bunların , katillerden farkı ne?…