Rum tarafında kendisini “komünist” olarak tanıtan AKEL’in ne olduğunu uzun uzuna anlatacak değilim.
Ama, şunu belirtmekte yarar var;
“Komünist” olduğunu söyleyen ve “halkların kardeşliğini savunduğunu” iddia eden AKEL Helen milliyetçisi, faşist ve ırkçı bir siyasi partidir.
Neden mi, hemen anlatayım;
1950 yılında, Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması için yapılan Enosis Plebisiti’nin başını Rum Ortodoks Kilisesi ile birlikte çekenlerden biri de AKEL idi. AKEL’e göre, Kıbrıslı Türkler ayrı bir halk değil, azınlıktı ve Enosis’e razı olmaları gerekirdi.
Devam edelim;
Rum Meclisi’nde 1967 yılında alınan Enosis kararının altında AKEL’in de imzası vardı.
Şimdi “bunlar geçmişte kaldı” diyecek olanlar olabilir.
Ama öyle değil. AKEL’in Kıbrıs Türklerine bakışı ve zihniyeti hala değişmedi.
Bu arada, 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın sözcüsü Hasan Erçakıca’nın söylediklerini de hatırlatalım. Erçakıca şöyle demişti;
“Rum tarafındaki siyasi partilerinin her birinin ayrı görevleri var. AKEL’in de görevi Kıbrıs Türkleri arasında beşinci kol faaliyetlerini yürütmektir.”
AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas , Rum Yönetimi başkanlığına seçildiğinde, o günlerde Cumhurbaşkanı olan Talat çok umutluydu. İki yoldaş Kıbrıs sorununu sona erdireceklerdi. Ama olmadı ve Talat şu açıklamayı yapmak zorunda kalmıştı;
“Ben Hristofyas’ın böyle olduğunu bilmiyordum, beni kandırdı, ne yapayım kendimi Girne Kapısı’nda asayım mı?”
Ve, Annan Planı ile ilgili referandumda AKEL’in “hayır” kampanyası yürüttüğünü de unutmayalım.
***
Dün de Güney Kıbrıs’ta AP seçimleri yapıldı. Bizi, kimin ne kadar oy aldığı ve kimin seçildiği ilgilendirmiyor.
Bu seçimde Rumlar kendileri arasında yarıştı. Tabii bu seçime katılan işbirlikçileri de unutmamak gerekir.
AKEL’den aday olan Niyazi Kızılyürek “ben Kıbrıs Türklerini temsil etmiyorum” diyordu. Diğerleri de öyle.
İşte , bu noktada Hasan Erçakıca’nın Cumhurbaşkanı Sözcü iken yaptığı açıklamaya yeniden dikkat çekmek gerekir;
“AKEL’in görevi Kıbrıs Türkleri arasında beşinci kol faaliyetlerini yürütmektir.”
Bunun geçmişine de bakalım.
“Kıbrıs’ta tek halk ve tek işçi sınıfı var” diyen AKEL, Kıbrıs Türk işçilerinin ayrı sendikalar kurmalarına şiddetle karşıydı. O günlerde AKEL’in Türk Kolu temsilcilerinden olan Ahmet Sadi Erkut, AKEL’den aldığı parayla “İşçinin Sesi” adında bir gazete yayınlarken, Türk işçilerini damlarında Yunan bayrakları dalgalanan Rum sendikalarına üye olmaya zorluyordu.
Bugün CTP’nin “demokrasi şehidi” olarak tanımladığı Ahmet Müzafer Gürkan ise, “TÜRK SÖZÜ” gazetesinde şunları yazıyordu;
“ AKEL’den para alarak gazete yayınlayan Ahmet Sadi, Türk işçilerini zehirliyor.”
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk seçimlerinde Kıbrıs Türkleri “Milli Birlik” adında seçimlere katılmaya hazırlanırken, AKEL’in parasıyla “Cumhuriyeti Halk Partisi” kuruldu. Yine AKEL’in parasıyla “Cumhuriyet” adında bir gazete yayın hayatına sokuldu. Bunlar Rum politikalarına hizmet ediyordu.
AKEL, Enosis hedefli Kanlı Noel saldırılarında Kıbrıs Türklerinin katliamdan geçirilmesine seyirci kalırken, 1964-1974 döneminde de Enosis politikalarının savunuculuğunu yaptı.
***
AKEL, şimdilerde ise “birleşik Kıbrıs’ı” savunup, Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılmasını ve Türk askerinin Kıbrıs’tan uzaklaştırılmasını istiyor. AKEL’in KKTC’deki işbirlikçileri de aynı şeyi söylüyor. AKEL’e göre de Kıbrıs Türklerinin egemenlik hakkı yoktur.
Tüm bunların farkında olan CTP’nin Genel Sekreteri Naci Talat, vefatından hemen önce CTP içindeki yakınlarına şöyle demişti;
“CTP’yi AKEL’in kuyruğundan kurtarın”.
Ama olmadı.
Şimdi, CTP’liler AKEL’den aday olurken, CTP’nin ileri gelenleri de AKEL’e oy taşıyor.
Ne diyelim?
Naci Talat’ın kemikleri sızlıyor…