DOLAR 32,3701 0.15%
EURO 34,9652 -0.32%
ALTIN 2.323,870,20
BITCOIN %
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Aydın AKKURT; NATO  garantörlüğü mü?

Aydın AKKURT; NATO garantörlüğü mü?

ABONE OL
20 Kasım 2018 23:07
Aydın AKKURT; NATO  garantörlüğü mü?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Rum tarafı, Türkiye’nin garantörlüğü ile 16 Ağustos 1960 tarihinde Türk askerinin Kıbrıs’a ayak basmasını başından beri hazmedemedi.
Rum tarafı bu açıdan haklı. Çünkü Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı devam ettiği müddetçe, Kıbrıs bir Helen adası olamaz.
Bunun bilincinde olan Rum tarafı, Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak ve Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmak için, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin ilk günlerinden itibaren harekete geçti.
“Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı Kıbrıs Helenizmine vurulan prangadır” diyen Başpiskopos Makarios, “Cumhurbaşkanı” olarak 1962 yılında yaptığı Ankara ziyaretinde ilk kez garantilerin kaldırılmasını gündeme getirir.
Türk hükümetinin sert tepkisiyle karşılaşan Makarios, Kıbrıs’a döndüğünde ise “Akritas Planı”nın hazırlıklarını başlatılır. Rum gizli örgütlenmesi ve silahlanması yoğunlaşırken, Kıbrıs Türklerine vurulacak darbenin günü beklenir.
Hedefi ise şudur; “Kıbrıs Türklerine öylesine ağır ve ani bir darbe vurulacaktır ki, Kıbrıs Türkleri 24 saat içerisinde yok edilecek ve Türkiye müdahale etmeye zaman bulamayacaktır.”
Ama öyle olmadı.
Rum liderliği , 1964-1974 döneminde de aynı yönteme başvurdu ama her zaman Türk direnişi ve Türkiye’nin müdahalesiyle karşılaştı. 20 Temmuz 1974 sabahı ise kayaya tosladı.
Rum liderliği bir kez daha gördü ki; Türkiye’nin garantörlüğü kaldırılmadıkça Kıbrıs’ı ele geçirmek mümkün değil.
Ve, Rum liderliği Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırabilmek için her yolu ve yöntemi kullanıyor. Rum tarafı AB üyesi olduktan sonra “AB üyesi olmayan Türkiye, AB üyesi olan bir ülkenin garantörü olamaz” argümanını gündeme getirdi ve “AB’nin tek garantör olmasını” istedi.
Bu başarılamayınca , bu kez de gündeme “BM’nin garantörlüğü” daha sonra da “Çok uluslu gücün güvenliği sağlamasını” gündeme getirdi.
Şimdilerde ise “NATO garantör” olsun deniliyor. Söylenen de şu;
“Türkiye NATO üyesi olduğunu göre, NATO’nun garantör olmasında Türkiye için bir sakınca yoktur. Ha NATO, ha Türkiye, fark etmez.”
Ama kazın ayağı öyle değil.
Neden mi?
Şöyle bir düşünün; Türkiye garantörlükten vazgeçer ve bu hakkını NATO’ya devrettikten sonra Türkiye NATO üyeliğinden çıkarılarsa ne olur?
1960 yılında imzalanan uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan garantörlük hakkını kaybeder.
Ne demişler?
Şeytan ayrıntıda gizlidir.
Buradaki şeytan ise Rum-Yunan ikilisidir.
Bu nedenle dikkatli ve uyanık olmakta yarar var…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.