Geçmişten bu yana Kıbrıs Türk halkını yok sayan, Kıbrıs Türk halkının hak ve hukukunu ve sahip olduğu ortak zenginlikleri elinden almak isteyen Rum girişimleri devam ediyor.
Rum tarafı, Kıbrıs’ın doğal kaynaklarına tek başına sahip çıkma girişimlerini de yoğunlaştırarak devam ettiriyor.
Diğer tarafta ise Rum silahlanması büyük boyutlara ulaşmış durumda. Rum askeri gücünü daha da artırmak için Fransa, Rusya, İsrail, Almanya ve diğer ülkelerle askeri işbirliği anlaşmaları imzalanıyor. Rum askerleri İsrail’de ve Sırbistan’a askeri eğitim görüyor. Bunların arasında kimyasal savaş eğitimleri de var.
Kıbrıs’ın doğal kaynaklarına el koyabilmek için de ABD ve Fransız şirketleriyle anlaşmalar yapılıyor.
Bu anlaşmalara güvenerek de Rum Yönetimi, Türkiye’ye meydan okuyabiliyor. “Akdeniz’deki doğal gaz kaynakları bizimdir” diyebiliyor.
***
Peki, Rum tarafı bu gücü nereden alıyor?
Tabii ki başta ABD ve AB olmak üzere, diğer emperyalist güçlerden. BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden.
Rum tarafı bunlardan aldığı güç ve destekle Rum devletine dönüşen “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin tek sahibi olarak hareket ediyor. Emperyalist güçler de bunu tanımaya devam ediyor.
Dünya, Kıbrıs’ta yaşanan gerçekleri bilmiyor mu, Kıbrıs Türk halkının silah zoruyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kovulduğunu, Kıbrıs Türk halkının katliama uğradığını bilmiyor mu?
Elbette ki biliyor.
Ama, onların hedefi Doğu Akdeniz’de Türk egemenliğinin dayanak noktası olan KKTC’yi yok etmek. Bu nedenle de Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılmasını ve Türk askerinin Kıbrıs’tan uzaklaştırılmasını istiyorlar. Bu hedef yönelik olarak da Rum tarafı ile işbirliği yapıyorlar.
***
Rum tarafı ile doğal gaz konusunda anlaşmalar yapan ABD ve Fransız şirketleri, doğal gazda Kıbrıs Türk halkının da eşit hakkı olduğunu bilmiyor mu?
Tabii ki biliyorlar.
Rum tarafı ise “Kıbrıs Türklerinin hakkı ve payı çözümden sonra verilecek” diyerek, Kıbrıs Türk halkını enayi yerine koymaya çalışıyor.
Bu, hak ve hukukun açık bir şekilde ayaklar altında çiğnenmesidir.
Buna seyirci kalınamaz.
Bunun gereği de mutlaka yapılmalıdır.
Rum’un insafa geleceğini bekleyerek, müzakere masasında oturmaya devam etmek boşuna bir gayrettir.
Rum zihniyeti değişmemiştir ve değişmeyecektir.
Bu zihniyetin hedefi de; Kıbrıs’ı Girit gibi Elen adası yapmaktır.