Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Kıbrıs Türklerini hedef alarak yaptığı açıklamada aynen şöyle dedi;
“Azınlık nüfusa sahip olanlar çoğunluk olanla eşit olamaz.”
İşte bu zihniyet Kıbrıs sorununun temelini ve ana nedenini oluşturur. Ve bu zihniyete göre de “Kıbrıs bir Helen” adasıdır.
Şimdi de bu zihniyetin doğuşuna bakalım.
Kıbrıs’ın İngiltere’ye kiralandığı 1878 yılının Temmuz ayında ilk İngiliz valisi Larnaka’ya ayak bastığında da, Başpiskopos Kiprianu’nun önderliğinde kalabalık bir Rum grubu oradaydı. Vali’yi karşılayan Kiprianu’nu şöyle demişti;
“Kıbrıs’ta Rumlar çoğunluktadır ve bu çoğunluğun talepleri doğrultusunda hareket edilmesini bekliyoruz”. “Çoğunluğun” yani Rumların talebi ise Yunanistan’la birleşmekti.
İşte, o gün ortaya çıkan bu zihniyet İngiliz Sömürge Yönetimi döneminde daha da güçlenerek devam etti;
“Kıbrıs’ın kaderi belirlenecekse, buna çoğunluğu oluşturan Rumlar karar vermeliydi. Azınlık olan Türklerin söz hakkı olmamalıydı.”
Rum-Yunan liderliği “self determinasyon” adı altında Enosisi 1954 yılı sonlarında BM Genel Kurulu’na taşıdı. Buna göre, Kıbrıs’ta çoğunluğu oluşturan Rumlar, kendi iradeleri doğrultusunda hareket etmeli ve Enosis gerçekleşmeliydi.
Rum-Yunan ikilisi, Türkiye’nin karşı çıkmasıyla BM Genel Kurulu’nda başarı sağlayamayınca, Enosis’i silah zoruyla gerçekleştirmek üzere EOKA terör örgütünü kurdular. 1959 yılına kadar yaşananları da biliyoruz. Türk köyleri saldırıya uğradı yakıldı, yıkıldı, yüzlerce Türk katledildi.
Kıbrıs Türk halkının TMT öncülüğünde verdiği mücadeleyle de “Kıbrıs Cumhuriyeti”ne ulaşıldı. Kıbrıs Türk halkı da bu cumhuriyetin eşit kurucu ortağı oldu.
Ve Rum liderliği, Kıbrıs ürk halkının cumhuriyetin eşit kurucu ortağı olmasını hazmedemedi. Cumhuriyeti ilk yıllarında Kıbrıs Türklerine Anayasada tanınan haklar ayaklar altında çiğnenirken, 1963 aralık ayında da Enosis’i gerçekleştirmek için silahlı saldırılar başladı. Kıbrıs Türk halkı adanın yüzde 3’ünü oluşturan gettolarda kuşatma altına alınırken, Kıbrıs Cumhuriyeti de Rum devletine dönüştürüldü.
Tüm bunlara rağmen, Rum liderliğinin dünyaya söylediği şuydu; “Azınlık olan Türkler cumhuriyete karşı isyan ettiler”.
Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak 1968 yılında başlayan müzakere süreci boyunca da , Rum tarafı , Kıbrıs Türklerine azınlık hakları önerdi.
Ve, bu durum halen devam ediyor.
Anastasidis ve Rum liderliği “azınlık olan Kıbrıs Türklerine dönüşümlü başkanlık, siyasi eşitlik ve devlet yönetiminde etkin söz hakkı verilemez” diyor.
Bu zihniyete göre de; Kıbrıs Türkleri, Ermeniler ve Maronitler gibi bir azınlıktır.
Yani, Rum zihniyeti ve tutumu bir asır önce ne ise şimdi de aynen devam ediyor.
Peki, bu zihniyetle çözüme ulaşmak mümkün mü?
Elbette ki değil.
Zaten, Rum tarafının niyeti çözüm değil. Niyeti zamana oynayarak, uygun koşullar oluştuğunda tüm Kıbrıs’ı ele geçirmektir.
Bunu anlamamak için de aptal olmak gerekir. Ve ne yazık ki aramızda pek çok aptal var…