Avrupa Parlamentosu’nda “Kıbrıslı Türklerin sesi” olduğunu söyleyen Rum AKEL partisinin AP Milletvekili Niyazi Kızılyürek yaptığı açıklamada “siyasi eşitliğe karşılık garantilerin kaldırılmasının kabul edilmesini” söyledi.
Daha açık şekilde belirtmek gerekirse, Niyazi’nin önerisi şu;
“Rum tarafı Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğini kabul etsin, Türk tarafı da garantilerin kaldırılmasını kabul etsin.”
Olur Niyazi efendi, başka emrin var mı?
Ve, bunu öneren ve savunan kişi Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs Türklerinin mi, yoksa Rum’un sesi mi?
Devam edelim.
Şöyle bir hatırlayın;
Mustafa Akıncı, Cumhurbaşkanı seçildikten kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanlığı’ndan şu açıklama yapılmıştı;
“Garantiler tabu değildir, 1960 garanti sistemi günün koşullarına uydurulmalıdır.”
İşte, bu açıklamayla garantiler ilk kez tartışma konusu haline getirildi.
Geçmişte de , Türkiye’nin garantörlüğünü Enosis’in önündeki en büyük engel olarak göre “Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” Makarios da, garantileri kaldırabilmek için, öneride bulunduğunda ağzının payı hemen verilmişti.
Her ne ise, kaldığımız yerden devam edelim.
Akıncı’nın garantilerle ilgili açıklamasından sonra, Mont Pelerin ve Crans Montana zirveleri gündeme geldi.
Bu zirvelerle ilgili olarak, Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’in yaptığı en önemli açıklama şuydu;
“Bu zirvelerde ilk kez garantileri masaya getirmekle, büyük bir başarı elde ettik.”
İşte, bundan sonra da garantiler sürekli olarak gündemde yer almaya ve tartışılmaya başlandı. Guterres Belgesi’nde de garantilere yer verildi. Şöyle ki;
“Garantiler ve müdahale hakları kaldırılsın, yeni ve çağdaş bir garanti sistemi oluşturulsun.”
Yeni garanti sistemi dedikleri ise şu;
“Kıbrıs’ta barış, güvenlik ve istikrarı AB veya BM Güvenlik Konseyi garanti etsin.”
Yani; Türkiye’nin garantörlüğü kaldırılsın, Türk askeri Kıbrıs’tan çekilsin.
Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis de şimdi bunu söylüyor. Hatta daha da ileri giderek “Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılması ve Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesi kabul edilmezse müzakereler başlayamaz.”
Bu, Türk tarafını açıkça “ahmak” veya “enayi” yerine koymaktır. Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılması ile Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesini kabul ettikten sonra, neyin veya nelerin müzakereleri yapılacaktır? Dönüşümlü başkanlık, siyasi eşitlik ile nüfus oranları mı?
Türkiye’nin garantisi ve Kıbrıs’ta Türk askeri varlığı olmadıktan sonra, ne dönüşümlü başkanlığın, ne siyasi eşitliğin ve ne de nüfus oranlarının bir önemi var.
Bunlar, 1963 Aralık ayında olduğu gibi, bir gecede yırtılır ve çöpe atılır.
Girit’te de böyle olmuştu.
Türk askeri Girit’ten ayrıldıktan sonra güvenliği Avrupa ülkelerinin oluşturduğu “Uluslararası Güç” sağlayacaktı.
Türk askeri Girit’ten ayrılırken, Avrupa ülkelerinin oluşturduğu “Uluslararası Güç” Girit’e ayak bastı.
Peki ne oldu?
Avrupa ülkelerinin gözü önünde tam bir katliam ve vahşet yaşandı. Girit’te bir tek Türk bile sağ bırakılmadı.
Ve sakın ola boş vaatler ile süslü hayallere kanmayın. Tek güvencemiz Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinin varlığıdır.
Bunları kaybedersek, Kıbrıs ikinci bir Girit olur.
Bunu da sakın unutmayın…
GÜNDEM
19 Kasım 2024SPOR
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024SPOR
19 Kasım 2024SPOR
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.