Hangi hükümet döneminde olursa olsun, Vakıflar İdaresi’nin yaptığı her yanlışı dile getirdik ve gereken yayınları yaptık. Hangi partinin hükümette olduğuna bakmadık.
Yaşlı birisinin ölmeden önce üzerine Cami yapılması şartıyla Vakıflar İdaresi’ne vakfettiği arazinin kiralandığını ve üzerine gece kulübü yapıldığını günlerce manşete taşıdık. Vakıflar İdaresi “gereğini yağacağız” dedi ama, hiç birşey yapmadı.
Daha sonra, yaşlı bir kadının üzerine Mescit yapılması şartıyla Vakıflar İdaresi’ne vakfettiği evinin, TKP’ye daha sonra da TDP’ye kiralandığını belgeleriyle gözler önüne serdik. Vakıflar İdaresi her zaman olduğu gibi “gereğini yapacağız” dedi ama yine hiç birşey yapmadı.
Vakıflar İdaresi’ne ait pek çok arazi ve bina da çok düşük rakamlarla kiralandı. Vakıflar İdaresi’nin paraları çar-çur edildi.
Bunlara da örnek vereyim; Vakıflar idaresi’nin yurt dışında düzenlediği sergiler için bir şirkete, ihaleye çıkılmadan çok büyük paralar ödendi. Dome Otel de ihaleye çıkılmadan bir sendikaya verildi. Bunlar gibi daha pek çok olay sıralayabilirim ama sayfalar yetmez.
Ve, ortada bir gerçek var;
Vakıflar İdaresi iyi yönetilmiyor.
İşte bu durumda Vakıflar İdaresi’nin mercek altına alınması ve sorgulanması gerekir.
HAVADİS gazetesi de son günlerde bunu yapıyor, iddiaları gündeme getirip, belgeleri yayınlıyor.
Peki, böyle bir durumda Vakıflar İdaresi’nin ne yapması gerekir?
Yöneticileri ortaya çıkacak ve açıklama yapacak. İddialar gerçek dışıysa, bunlara belgeleriyle yanıt verecek.
Ama bu yapılmıyor.
Peki, yapılan ne?
HAVADİS Gazetesi’nin yayınlarından rahatsız olanlar, paçavra gazeteler ile tetikçilerini devreye koydu. “Gazeteci” geçinen müsveddeler r, HAVADİS Gazetesi’ne karşı her türlü yalan ve iftirayla saldırı kampanyası başlattı.
Bunların kuyruklarının kimlerin elinde olduğunu da biliyoruz.
Akıllarınca HAVADİS’i korkutup, sindirecekler ya da etkisiz hale getirecekler.
Biz de her gün aynısını yapıyorlar.
Şimdi, “ne oldu da Aydın Akkurt, Başaran Düzgün’ü” savunuyor” diyecek olanlar çıkacak. Olabilir. İstediklerini söyleyebilirler.
Kimseyi savunduğum yok. Ben sadece inançlarım doğrultusunda hareket ederim.
Doğrudur, Başaran Düzgün ile mahkemeleştik, karşılıklı davalar açtık. Yargı da gereğini yaptı. Kıbrıs konusuyla ilgili siyasi görüşlerimiz de örtüşmüyor, birbirine zıt.
Ama, bunlar var diye , ben bu halkın en büyük değeri olan Vakıflar İdaresi’nde yaşananlara seyirci kalamam.
Çünkü, herkes çok iyi bilsin ki, Vakıflar kimsenin çiftliği değildir. Kimse orada istediği gibi at oynatamaz.
Vakıfların temelinde kan, ter ve mücadele vardır. Halkımız Vakıflara sahip çıkabilmek için çok ağır bedeller ödemiştir.
Ve, bu kutsal değer kimsenin eline bırakılamaz…