0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

3

Türk ve Rum toplumlarının eşit kurucu ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nde nüfus oranları dikkate alınarak üçte bir oranı kabul edilmişti.
Buna göre de 10 bakanlıktan 7’sini Rumlar 3’ünü de Türkler almıştı. Devlette çalışanların sayısı da bu orana göre belirlenecekti.
Ama olmadı. Kendilerini Kıbrıs’ın tek sahibi olarak gören Rumlar üçte bir oranına ilk günden karşı çıktı. Söyledikleri de şu idi;
“Kıbrıslı Türklere nüfuslarına göre çok fazla haklar verildi. Üçte bir oranı değiştirilmelidir.”
Başpiskopos Makarios’un 1963 Aralık başında gündeme getirdiği Anayasa değişikliği dayatması arasında bu da vardı.
Daha sonra ise Enosis hedefli Kanlı Noel saldırıları başladı. Kıbrıs türk halkı eşit kurucu ortağı olduğu Kıbrıs Cuhuriyeti’nden sşlah zoruyla dışlandı ve Kıbrıs Cumhuriyeti bir Rum devletine dönüştürüldü. O günden bu güne kadar da bu Rum devleti, dünya tarafından haksız şekilde “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanınıyor. İşte, Kıbrıs sorunun devam etmesinin ana nedenlerinden biri de budur.
Kendisini “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak gören Rum tarafı çözüme yanaşmazken, Kıbrıs’ın doğal zenginliklerine de tek başına el koymaya kalkıyor. Kıbrıs Türk halkının haklarını ayaklar altına çiğnemeye çalışıyor.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in yapmış olduğu “Kıbrıs Türklerine 4’e bir nüfus oranı üzerinden doğal zenginliklerden pay vereceğiz” açıklaması da bu zihniyetin son örneğidir.

Peki, bu 4’e bir oranı kimin tarafından gündeme getirildi ve kabul edildi?
Tabii ki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tarafından. Akıncı, Rum tarafının nüfusta önerdiği 4’e bir oranını kabul edince olacağı buydu.
Akıncı, nüfusta bu oranı kabul edince, uyarılarda bulunmuş ve toprak ile doğal zenginliklerde başımıza çorap örüleceğini söylemştik.
Öyle de oldu.
Bunu fırsat bilen Anastasiadis de 4’e bir nüfus oranını tepe tepe kullanıyor.
Tabii ki burada Rum zihniyeti de önemli.
Bu zihniyete göre de Kıbrıs Türklerinin ada üzerinde ve zenginliklerinde hiçbir hakkı yok.
Ve, Anastasiadis’in yapmış olduğu bu son açıklama ile bir kez daha anlaşılmıştır ki, Rum tarafı eşitliğe dayanan adil bir anlaşmaya karşı.
Bu nedenle de çözüme ulaşmak çok zor, hatta imkansız.
Önümüzdeki tek çıkış yolu ise yeni çözüm şekilleri ile alternatiflerin geç kalınmadan belirlenmesi.
Aksi takdirde bir 50 yıl daha müzakere masalarında Rum’un esiri olmaya devam edeceğiz. Zaman oynayan Rum tarafı da bu süre içerisinde Kıbrıs’ın tüm doğal zenginliklerini ele geçirecek.
Uygun zaman geldiğinde de Kıbrıs Türklerini…