Ülkemizde 24 Nisan 2004 tarihinde yapılacak olan Annan Planı ile ilgili referandum öncesinde, dış güçlerin organizesiyle büyük bir yapılanmanın adımları atılıyordu.
Başta AB ve ABD olmak üzere emperyalist ülkeler ile Soros gibi uluslararası vakıfların denetimindeki fonlardan çok büyük paralar aktarılırken, peşi sıra sivil toplum örgütleri oluşturuluyordu.
Güney Kıbrıs ile Avrupa başkentlerinde iki toplumlu etkinlikler ile atölye çalışmaları da yoğun bir şekilde devam ediyordu.
Hedef ise emperyalist güçler tarafından dayatılan Annan Planı’nın referandumda Kıbrıs Türk halkı tarafınca kabul edilmesini sağlamaktı.
Sivil toplum örgütleri ile satın alınan medya kuruluşları da bunun propagandasını yaparken, bazı siyasi partiler ise açıkça emperyalist güçlerin taşeronluğunu yapıyordu.
Bunların yanısıra yabancı diplomatlar da KKTC’nin dört bir yanında faaliyette bulunuyordu.
O günler oldukça tehlikeli günlerdi, ve halkımız ile devletimiz hedef alınmıştı. Bunun yanısıra “Arap baharları”nda olduğu gibi, iç çatışmaya yönelik olarak da algı operasyonları ile provokasyonlar ve beşinci kol faaliyetleri yürütülüyordu.
Ve, işte o günlerde bu büyük tehlikenin farkında olan dava arkadaşlarımla birlikte bire sivil toplum örgütü oluşturma kararı aldık. Bu sivil toplum örgütünü adı da ULUSAL HALK HAREKETİ olacaktı. UHH’nin üç kurucusundan birisi olmamın yanısıra örgütlenmeden sorumlu olan da bendim.
İlçelerdeki örgütlenme çalışmalarına katılan ve UHH Gazimağusa Koordinatürü olan rahmetli Hasan Keskin, örgütlenme ve demokratik eylem çalışmalarında oldukça başarılıydı. Hasan Keskin’nin başkanı olduğu Mücahit Komutanları Derneği de, UHH örgütlenmesinin önemli merkezlerinden biriydi.
Gazimağusa’daki örgütlenme çalışmalarında ise Hasan Keskin’in en büyük yardımcısı Hüseyin Özgüven’di.
Hüseyin Özgüven’le tanıştığım ilk anda, onun cesur, korkusuz ve kararalı bir mücadele adamı olduğunu anlamıştım. Ulusal mücadele yıllarında Mücahit komutanı olarak görev yaparken, daha sonra ise Gazimağusa Ülkü Ocakları Başkanı olarak da görev yapmıştı.
Gazimağusa’da UHH örgütlenmesi büyük ivme kazanınca, diğer bölge koordinatörlerimize yapıldığı gibi, hasan Keskin ile Hüseyin Özgüven’e yönelik olarak da çok çirkin saldırılar başlamıştı. AB ile ABD’nin fonlarından beslenenler UHH’yı “terörist” bir örgüt olarak suçluyorlardı. Onlara göre Hasan Keskin ile Hüseyin Özgüven “Kara Gömlekliler”in liderleriydi.
Dahası da var.
AB, UHH’nın kapatılması için Türkiye Dışişleri Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunurken, BDH’nin lideri olan Mustafa Akıncı ile diğerleri “UHH kapatılmalı” çağrıları yapıyorlardı.
Onlara göre UHH yapılanmasının perde gerisinde Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş, Türkiye, Büyükelçilik ve asker vardı. Kesinlikle böyle bir şey yoktu ve UHH’nın kuruluşundan haberleri bile olmamıştı.
Öylesine büyük ve çirkin saldırılar yapılıyordu ki, şaşırmamak elde değildi.
O günlerde ziyaretine gelen ABD’li bir diplomata şunları söylemiştim;
“Sizin paranız ve desteğinizle sivil toplum örgütleri oluşturma hakkınız var da, bizim bu halkın evlatları olarak sivil toplum örgütü oluşturma hakkımız yok mu? Siz, bizi terörist olarak suçluyorsunuz. Söyleyin, UHH bugüne kadar kime saldırdı, kimin kanını döktü, kimin canını aldı?.”
O yabancı diplomatın söylediği ise şu oldu;
“Siz Annan Planı’na karşı olduğunuz için teröristsiniz ve bizim düşmanımızsınız.”
***
Annan Planı ile ilgili referandum süreci başladığında ise eylemler daha da yoğunlaştı. UHH Gazimağusa yapılanması eylem, gösteri, yürüyüş ve mitinglerin ana gücünü oluşturuyordu.
Hasan Keskin ile Hüseyin Özgüven büyük bir özveriyle çalışırken, diğer bölgelerde düzenlenen eylem, gösteri ve mitinglere de büyük destek veriyorlardı.
Hasan Keskin ve Hüseyin Özgüven ayrılmaz ikiliydi.
Ve, Hüseyin Özgüven çok sevdiği dava arkadaşı Hasan Keskin’e kavuştu.
Biliyorum ki, şimdi birliktedirler.
Benim dava arkadaşlarım, nurlar içinde uyuyun.
Nasıl olsa bir gün yine buluşacağız…
News
