NACAK GAZETESİ- Kıbrıs Türk halkının eşit ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, Enosis hedefli 1963 Rum saldırıları sonrasında, silah zoruyla gasp edilerek Rum devletine dönüştürüldü.
Evet, bu bir işgaldi, bir devletin silah zoruyla işgaliydi.
Ama ne var ki başta BM olmak üzere emperyalist güçler bu işgale seyirci kaldı. Seyirci kalmanın yanısıra bu işgale destek verdi, silah zoruyla oluşturulan Rum devletini “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanınamaya devam ederek, bu işgali meşrulaştırdı.
15 Temmuz 1974 darbesinde Kıbrıs Türk halkının yok edilip, adanın bir Elen adası haline getirilmesine Türkiye seyirci kalamazdı.
Seyirci de kalmadı.
Türkiye, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan haklarını kullanarak müdahale de bulundu.
Ve, bugüne kadar 1974 Barış Harekatı ile ilgili olarak “Bu hareket işgal hareketidir, Türkiye Kıbrıs’ta işgalcidir” şeklinde Birleşmiş Milletler’de alınmış bir karar yoktur.
Durum böyle olmasına rağmen, Rum tarafı 1974’den bu yana Türkiye’yi ve Türk ordusunu “işgalcilikle” suçlamakta ve Türkiye’nin garantörlüğü ile müdahale hakkının kaldırılmasını ve Türk askerinin Kıbrıs’tan uzaklaştırılmasını istiyor.
Bunu başarabilmek için geçmişten bu yana her yolu ve yöntemi kullanan Rum tarafı, tek yanlı AB üyeliğini elde ettikten sonra, hedefine ulaşabilmek için her türlü mücadeleyi sürdürmektedir.
Bu mücadele de emperyalist güçler de Rum tarafına destek vermekte.
Tümünün ortak hedefi ise Türkiye’yi Kıbrıs’tan ve Doğu Akdeniz’den uzaklaştırmak. Ve bu mücadele bugünlerde doruğa tırmanmış durumda.
En üzücü olan ise, içimizdeki bazı çevrelerin Rum tarafı ve emperyalist güçlerle birlikte hareket etmesi. Bunun örneklerini de sürekli olarak görüyoruz.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis Türkiye’ye yönelik çirkin saldırılarda bulunurken, şöyle diyor; “Kıbrıs sorunu işgal sorunudur.”
İçimizdeki işbirlikçilerde Anastasiadis’in söylediklerini aynen tekrarlıyor; “Kıbrıs sorunu işgal sorunudur”.
Peki, bu açıklamaların peş peşe gelmesi tesadüf mü?
Elbette değil.
Rum tarafı, içimizdeki işbirlikçilerin açıklamalarını alıp, “bakınız Kıbrıs Türkleri de Türkiye’nin işgalci olduğunu söylüyor” diyerek dünyaya servis ediyor.
Peki, bunun adı nedir?
İşbirlikçilik mi, Truva atı mı, yoksa kendini bilmezlik mi?
Buna da siz karar veriniz…