Başta AB olmak üzere ABD ve diğer emperyalist güçlerin Annan Planı ile ilgili referandum sürecinde Kıbrıs Türkleri ile Türkiye’ye vermiş oldukları sözleri çok iyi hatırlıyoruz.
Kıbrıs Türkleri referandumda “evet” derse izolasyonlar ve ambargolar kalkacaktı. Kıbrıs Türkleri açıkta ve soğukta bırakılmayacaktı. “Evet” diyecek olan Kıbrıs Türkleri ödüllendirilecekti. KKTC’nin tanınması gündeme gelecekti.
Türkiye’ye verilen söz de şu idi;
“Kıbrıs Türkleri referandumda evet derse, AB ile müzakerelerinde Kıbrıs konusu Türkiye’nin önüne bundan sonra engel olarak konulmayacaktır”.
Ve daha bir sürü söz ve vaat.
AB, ABD ve diğerlerinin vermiş oldukları sözlere göre de, Rum tarafı referandumda “hayır” derse cezalandırılacaktı.
Ama AB ve diğerleri verdikleri sözlere rağmen, tam tersini yaptılar.
Rum tarafı “hayır” demesine rağmen ödüllendirildi ve tek taraflı olarak AB üyeliğine alındı. “Evet” diyen Kıbrıs Türkleri hala daha izolasyonlar ve ambargolar altında eziliyor.
Kıbrıs konusu da hala daha AB ile müzakerelerinde Türkiye’nin önüne engel olarak konuluyor.
AB ve diğerleri verdikleri sözlerine yerine getirmemelerinin yanı sıra, Rum devletini “Kıbrıs’ın tek meşru hükümeti” olarak tanımaya ve Kıbrıs Türk halkını da azınlık olarak bu Rum devletine yamalamaya çalışıyor.
Bunlara göre de, Kıbrıs Türk halkı ile Türkiye’nin Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’de hiçbir hakları yok.
Yine, bunlara göre; KKTC ve Türkiye, Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmalarında bulunamaz. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına sahip çıkma hakkı da Rumların. Tabii ki, bu konuda Rumların arkasında da AB ile ABD ve diğer emperyalist güçler var.
Hedefleri ise, Türkiye’yi Kıbrıs’tan ve Doğu Akdeniz’den uzaklaştırmak, Kıbrıs’a ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına el koymak.
Ama bu kolay değil.
Türkiye bu konuda kararlı ve sondaj çalışmalarına da devam edecek.
Kahpe AB ile diğerlerinin tehdit ve baskıları da boşa çıkacak.
Bunu da hep birlikte göreceğiz…