Bugünü köşemde , Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın , 26 Mayıs 2010 tarihinde kaleme aldığı ve bugün geçerliliğini koruyan “Kıbrıs ve Federasyon” başlıklı yazısını tarihe not düşmek adına yeniden yayınlıyorum.
Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın yazısı aynen şöyle;
“Rum lideri Dimitris Hristofyas, ‘Kıbrıs ve Federasyon’ adını verdiği Türkçe bir broşür yayınlatıp, azınlık olarak gördüğü, işgal altında yaşadığına inandığı varlığını, eşitliğini, egemenliğini, kendi kaderini tayin hakkını tanımadığı KKTC halkına dağıtmağa başladı. Okunmasında yarar vardır.
Bu yayını ile Hristofyas, federasyondan ne anladığını açıkça ortaya koymuş oluyor.
Hristofyas’a göre ‘söz konusu olan, üniter bir devletin (anayasal değişiklik ile) federasyona dönüşmesidir’ ve ‘üniter devlet sadece yönetsel amaçlarla ilçelere ayrılan, basit, egemen bir devlettir.’
Sadece bu yaklaşım ve bu görüş açısı, Kıbrıs Türklerinin yıllardır kabul ettikleri ‘iki kesimli, iki toplumlu federasyon’ modeline ters bir yaklaşımdır ve var olan gerçekleri ret eden bir görüş açısıdır.
1960 Antlaşmaları ile meydana gelmiş olan Ortaklık Cumhuriyeti, fonksiyonlar açısından federal bir yapıya sahipti. Bunu Enosis’e mal etmek için başlatılan saldırılar sonunda, Rum ortağın ‘Kıbrıs Hükümeti’ unvanına sahip çıkması ve anayasayı keyfince uygulamaya başlaması 1960 ortaklık Devletini, Hristofyas’ın öngördüğü gibi ‘üniter bir devlet yapmış değildir; görüşmeler yolu ile bu devletin anayasası değiştirilerek, iki vilayetli federal bir çatı oluşturulamaz çünkü 1960 Anayasası 47 yıldır yoktur’ . Hristofyas, Türk tarafını, 47 yıllık Rum gaspını kabul etmeye davet etmektedir. Tek halk, tek egemenlik, tek vatandaşlık ve ‘federasyon’ ile öngörülen sonuç, bizi teslim olmağa davetten başka bir şey değildir. Nasıl ki Hristofyas: ‘çözümle, Türk işgalini ve adaya yasadışı bir şekilde yerleşik taşınmasını sona erdirmeyi; toprağın, halkın, kurumların, ekonominin birliğini ve aynı zamanda Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerin, Maronitlerin, Ermenilerin ve Latinlerin – halkın tümünün insan haklarını ve temel özgürlüklerini yeniden tesis etmeyi arzuluyoruz’ demektedir.
Hedefinin Türkiye’yi Kıbrıs’tan, Kıbrıs Türklerini de Türkiye’den ayırmak olduğunu çoktan açıklamış olan Hristofyas’a göre Kıbrıs’ta Türk milletinin bir parçası olan Kıbrıslı Türkler yoktur; Kıbrıs orijinli bir tür ‘Kıbrıslılık’ denilen toplum vardır. Bu toplumun kısa bir süre içinde yok edilmesi, bunların Türkiye’den koparılmalarına ve ‘kurumların da birleşmesi’ adı altında, Yunanistan’da olduğu gibi partilerin de birleşmesine bağlıdır. AB normları bunu öngörmektedir.
Hâlâ Dimitri Yoldaş’ın öngördüğü federasyonun, Kıbrıs Türk halkı için teslimiyet olacağını anlamak istemeyenler varsa bahis konusu broşürün ‘federasyonun yaratılması yolları’ başlığı altında yazılanlara baksınlar. ‘Uluslararası olarak tanınmış olan ve BM örgütüne, AB’ye ve diğer uluslararası örgütlere üye bir devlet olan Kıbrıs’ın durumunda, tüm çağdaş federasyonlarda olduğu gibi, Kıbrıs Cumhuriyeti üniter devleti federasyona dönüşecektir ve yeni bir devlet yaratılmayacaktır’.
Bu teslimiyet reçetesini halkımıza yutturmak için Hristofyas, 1977 ve 1979’da Denktaş-Makarios ve Denktaş-Kipriyanu anlaşmalarını da gündeme getirmektedir. Bu anlaşmalarda veya herhangi bir görüşmede Türk tarafı 1960 Cumhuriyetinin üniter bir devlet olduğunu kabul etmiş değildir. Formüllerde ve önerilerde daima yıkılan bir ortaklıktan ve iki eşit egemen ortağın yeni bir ortaklık kurmasından söz edilmiştir. Yeni görüşmeler başlarken Türk tarafı Hristofyas’ın yalanlarına kulak asmamalı, görüşmelerin iki eşit egemen halk ve onların devletleri arasında yapılmakta olduğu gerçeğinden taviz
verilmemelidir.
Hristofyas, eyaletlerin eşitliğinden bahsediyor; biz kurucu devletler diyoruz. Devletler kendi egemenliklerinden mutabık kalacakları yetkileri merkezi idareye devredecekler, arda kalan yetkiler egemenlik yetkileri olarak kendilerinin olacaktır. Böylelikle gün gele Rumlar yeniden “bu anlaşma da yürümedi” deyip, Kuzeye sahip çıkma oyununu tekrarlayamayacaklardır.
Fikirler Dizisinde, egemenliğin iki toplumdan, halktan neşet edeceği açıkça belirtilmiş, taraflardan birinin diğeri üzerinde egemenlik taslayamayacağı kayda geçirilmiştir.
Bu güven, Türk tarafının ana sütü gibi hakkıdır.”
GÜNDEM
29 Aralık 2024SPOR
29 Aralık 2024GÜNDEM
29 Aralık 2024SPOR
29 Aralık 2024SPOR
29 Aralık 2024GÜNDEM
29 Aralık 2024GÜNDEM
29 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.