Dün kaldığımız yerden devam edelim.
Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.
“HÜSO” kod adlı Ergenekon ihbarcısı “Rusya’dan Kıbrıs konusunda bilgi edindiğini” ileri sürerek, bir ara Cumhurbaşkanlığı’ndan da çıkmaz oldu. Bu da oldukça kuşku vericiydi.
Daha sonra yaptığımız tespitlere göre, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın çalışma ofisine “böcek” denilen dinleme cihazlarını koyanlardan birisi de bu idi.
Bu Ergenekon ihbarcısı, Ergenekon kumpasının başladığı ilk günlerde Türk-Metal Sendikası’nın başkanı olan Mustafa Özbek’e de yanaşmıştı. Bu arada “Özbek’e çok yakın olduğu” şeklinde uyduruk haberler hazırlıyor ve bunları bazı gazetelerde yayınlatıyordu. Perde gerisinde de ART Televizyonunu etkisizleştirmek ve kapatmak için her türlü faaliyette bulunuyordu.
Ankara’ya gittiği günlerde de Özbek’i sendika binasında ziyaret eder, “Kıbrıs davasının nasıl savunulacağına” dair konuşmalarda bulunurdu.
İşte, Özbek’in evinde bulunan ve “KKTC’de Ergenekon” kumpasının temelini oluşturan düzmece belgeler ile mektupları da koyan bu adamdı.
Özbek’in tutuklanmasından sonra , bu kez de KKTC’de bir gazeteye yanaştı. Bu gazeteyi “milyon Dolarlar ödeyerek satın aldığı” şeklinde uyduruk haberler yayınlattı. Mali sıkıntı içerisinde olan bu gazetenin sahibine “sana büyük miktarda kredi sağlayacağım” diyerek, bu gazeteyi kullandı. Bu gazete üzerinden “KKTC Ergenekon’un üssü” haberlerini hazırlayıp, servis etti.
Yyınlanan haberlerde “Aydın Akkurt, Özer Kanlı, Reşat Akar, TMT’ciler Ergenekoncudur” iftiraları yer alırken, “bunlar tutuklanmalı, Silivri’ye gönderilmeli” çağrıları da yapılıyordu.
Gün gelip, Ergenekon kumpası çöküp, FETÖ ortaya çıkarılınca bu adam ortalıktan kayboldu. Para kaynakları kesildiği için de sefalete düştü.
İşte, o günlerde yeniden KKTC’ye döndü. Karşılıksız çeklerle yüzlerce kişiyi dolandırdı, finans şirketlerinden aldığı borçları ödemedi. Yüzlerce kişiyi mağdur etti.
Bunların yanısıra yemek yediği lokantalara, benzin aldığı istasyonlara kadar herkese borç taktı. Kiraladığı evlerin, dükkanların parasını ödemedi. Hakkında yüzlerce dava açıldı.
Bu davalardan sonra, İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. Kandırdığı yaşlı bir kadının parasını yemeye başladı.
Almanya’ya işçi göndereceğini söyleyip, zavallı insanların parasını aldı. KKTC’de hayali turizm merkezleri kurup, işadamlarını dolandırdı.
Seçim sürecine girilmesiyle birlikte yine KKTC’ye döndü. Siyasilere tehditler göndermeye başladı. Aklınca vurgun yapacaktı.
Ama olmadı.
Daha sonra yalana ve iftiraya sarılıp işadamlarına ve siyasilere saldırmaya, iftira atmaya ve para istemeye başladı.
Dersini alınca da yine İstanbul’a kaçtı.
Ama, yaptıkları yanına kar kalmayacak.
Bu şerefsiz adam elbet hesap verecek…