Vicdani ret hareketinin KKTC’de örgütlenme faaliyetleri 1990 yılında başlar. O günden bu yana vicdani ret hareketi ile ilgili olarak pek çok yazı ve araştırma yayınladım. Bu büyük tehlikeye dikkat çekerken, halkımızı bilgilendirmenin yanısıra, gereken önlemlerin alınmasına da dikkat çektim.
Bu uğraşlar sonucunda da kamuoyunda vicdani ret hareketine karşı bir tepki oluştu. Ve bugün gördüğümüz gibi halkın büyük çoğunluğu da vicdani ret yasasının çıkarılmasına karşı. Dörtlü koalisyon hükümeti ise bu yasayı çıkarmakta kararlı. Ama, bu kolay olmayacak.
Şimdi, gelelim esas meseleye.
Biz, vicdani ret hareketinin perde gerisini, hedeflerini ve bu hareketin kimler tarafından desteklendiğini, kimseye küfür ve hakaret etmeden, kimseyi “Rumcu ve vatan haini” olarak suçlamadan, belgeleri ile birlikte ortaya koyarken, kamuoyu da bu konuda bilgilenip, tavrını ortaya koydu.
İşte ne olduysa, bu noktadan sonra oldu.
“Milliyetçi” kılığındaki provokatörler devreye girdi. Vicdani ret yasa tasarısını savunanlara karşı, küfür ve hakaret dolu saldırılarda bulunurken, “Rumcu ve vatan haini” suçlamalarını gündeme getirmeye başladılar. Halbuki buna hiç gerek yoktu.
Bu saldırı ve suçlamaların gündeme gelmesiyle birlikte, halkın arasında kutuplaşma ve bölünme başladı. “Vicdani ret isteyenler” ile “vicdani ret istemeyenler” diye iki saf oluştu. Vicdani ret isteyenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, etki-tepki yaratılarak bu sayı çoğaltıldı.
Bunun örneğini Annan planı referandumunda da görmüştük.
Neler olmuştu?
Halk “evetçi” ve “hayırcı” diye iki karşıt gruba ayrılırdı. Kavga, kıyamet ve karşılıklı suçlamalarla yaratılan kaos ortamında, emperyalist güçler de , verdikleri boş sözlerle “evet” çıkarmayı başardılar.
Şimdi yine o günleri yaşıyoruz.
O günlerde “milliyetçi” maskesinin arkasına saklanarak provokatörlük yapanlar, bugün yine devrede.
Ve, üzülerek söylemek gerekirse, oldukça da başarılı oldular.
Çünkü, hiçbir anne , baba veya aile çocuklarına “Rumcu” veya “vatan haini” denilmesini hazmedemez. Bunları derseniz, karşınızda yer alırlar. Yapılması gereken ise gerçeği anlatarak, onları ikna etmektir.
Ama bu, sabahlara kadar Rum barlarında eğlenenlerin, Atina’da salsa partilerine katılanların, haksız şekilde milyon dolarlık servete sahip olan “sahte milliyetçiler” ile “milliyetçi kılığındaki “ajan-provokatörlerin işine gelmez.
Onların işi ve görevi milliyetçiliği kullanarak, milliyetçilik maskesi arkasına saklanarak halkı bölmek ve bu kavgadan rant elde etmek, ceplerini doldurmak.
İşte, bunlara karşı dikkatli ve uyanık olmakta yarar var.
GÜNDEM
19 Kasım 2024SPOR
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024SPOR
19 Kasım 2024SPOR
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.