KKTC’de “çözüme karşı” UBP ile YDP’nin hükümette uzak tutulması ve “çözüme hazır” dörtlü koalisyon hükümetinin kurulmasından sonra, Rum tarafındaki başkanlık seçimi de tamamlandı.
Kazanan ile kaybeden arasında ise Kıbrıs konusunda hiçbir fark yok. Bu nedenle kimin kazandığını, kimin kaybettiğini yazmıyorum bile. Çünkü, Rum tarafının geçmişten bu yana ve bundan sonra dayatacağı çözüm şekli şu;
“Türkiye’nin garantörlüğü kalkmalı, Türk askeri Kıbrıs’tan çekilmeli, azınlık olan Kıbrıs Türklerine yönetimde söz hakkı, siyasi eşitlik, dönüşümlü başkanlık verilmemeli. Güzelyurt, Maraş, Karpaz, Maronit köyleri hemen iade edilmeli, 160 Rum geri dönmeli.”
Bu talepler daha da sıralanabilir.
***
Şimdi, KKTC’de “çözüme hazır” hükümet kurulduğuna ve Rum tarafında başkanlık seçimi tamamlandığına göre, müzakerelerin yeniden başlatılması en kısa sürede gündeme gelecek. Zaten, AB, ABD, ABD ve diğer emperyalist güçler bunun hazırlığına aylar öncesinden başladı.
Buna göre de, müzakerelerin mayıs-Haziran ayında başlaması ve en geç yıl sonuna kadar da referanduma gidilmesi hedefleniyor.
Tabii ki bu süreç içerisinde de her iki toplum “çözüme” hazırlanacak. Annan planı ile ilgili referandum sürecinde olduğu gibi, KKTC’de kutuplaşmalar, gerginlikler ve iç kaos iyice tırmandırılacak.
Bu arada AB ve ABD tüm gücüyle devreye girecek. AB ve ABD denetimdeki fonlardan oluk oluk para akıtılacak. Yine her türlü söz verilecek, vaatler yapılacak.
“Çözüm karşıtı” olarak ilan edilen siyasi partilerin, ulusal güçlerin ve yayın organlarının etkisizleştirilmesine yönelik olarak da her türlü yol, yöntem ve operasyonlar kullanılacak.
Ve, tüm bunlar geçmişte yaşandı ve yine yaşanacak.
Hedef ise Kıbrıs konusunu AB koridorlarına Hristiyan alkışları arasında halletmek.
***
Ve öyle görülüyor ki, önümüzdeki süreç çok zorlu olacak. Ya, devletimize, egemenliğimize ve özgürlüğümüze sahip çıkacağız, ya da vatan bildiğimiz bu topraklarda Rum’un azınlığı olacağız.
Dahası da var;
KKTC düşerse, Doğu Akdeniz’de Türk egemenliği sona erecek, sınırları ateş ve kan gölüne döndürülen Anavatan Türkiye’nin dört bir yandan kuşatılması tamamlanacak.
KKTC ve Türkiye açısından tehlike bu kadar büyük.
Bu nedenle, provokasyonlara gelmeden, birlik ve beraberliğimizin sağlanması çok önemli.
Çünkü önümüzdeki süreç “çözüm” adı altında “çözülme” sürecidir.
Ve, eğer çözülürsek, bu topraklarda bir kere daha tutunamayacağız.
Bu nedenle safları pekiştirerek dikkatli ve uyanık olmakta büyük yarar var…