NACAK GAZETESİ-Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Başkanı Yılmaz Bora, yaptığı açıklamada müzakere süreci ile Rum tutumunu değerlendirirken, tek çarenin “iki devletli çözüm” olduğunu belirtti. Açıklamada şöyle denildi;
“Bunca yılımızı çalan, heba eden, verilen bunca tavize rağmen çözüme yanaşmayan bizleri onların eşiti olarak değil azınlık olarak gören Rum’la Federasyon isteyenleri son kez uyarıyoruz.
Tarih tekerrür etmesin. Girit’in bir Yunan Adası olmasına giden yolun kapısı 1878 yılında yapılan bir anlaşma ile açılmıştı. Bu anlaşmaya göre ada valisi Rumlardan, yardımcısı Türklerden olacak, 80 üyeli meclisin 49’u Rumlardan, 31’i Türklerden oluşacak, Rumca Türkçe ile birlikte resmi dil olacaktı.
İki toplumun barış içinde, birlikte yaşaması ümidiyle yapılmış olan bu anlaşma sadece 19 yıl sürdü, geçen 19 yılda adada Türk nüfusu sıfırlanmıştı. Rumlar Türkleri aldatmış, 1897 yılına gidildiğinde Girit artık bir Yunan Adası olmuştu.
Girit’ten Anadolu’ya göç etmek zorunda kalan bir Türk’ün hatıra defterinden derlenerek kaleme alınan “Savaşın Çocukları Hanya’dan Ayvalık’a” romanında Ahmet Yorulmaz şöyle yazıyor:
İstanbul’da “Girit bizim canımız, feda olsun kanımız!” diye bağırılırken o tarihte yanında çalıştığım matbaacı Vladimiros bir plak gibi şunu yineleyip duruyordu bana;“Hasanaki inanma sakın, Girit gitti gider. Sizinkiler bizim kiliseyle politikacıları tanımıyorlar. Bunların ikisinin yapamayacakları yoktur; dünya alemi kandıracaklar, sizi buradan çıkaracaklardır. Bak zamanı gelecek, Vladimiros Usta söylemişti diyeceksin!”
Girit sonu çok kötü biten ve ders alınması gereken bir hikayedir. Ne dersiniz? Kıbrıs’ta olanlarla ve yapılmak istenen dayatmalara ne kadar benziyor değil mi? 1963 Akritas ve 1974 İphestos Türk halkını imha planları ders alınması gereken belgeler değil midir? Aradan on yıllar geçse bile taktikler değişmiyor.
1959’da imzalanan anlaşmalar sonucunda 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ve Kıbrıslı Türkleri de az kalsın aynı son bekliyordu.
O antlaşmaların bir maddesi bu sonu engelledi ve (veya belki de sadece öteledi, bunu zaman gösterecek), o madde şimdilerde çok tartışılan garantörlük maddesi değil midir? Yunan Başbakanı, yeniden bir görüşme sürecinin başlatılmasının gündemde yerini koruduğu şu sıralarda, “Kıbrıs sorunu bir istila ve işgal sorunudur, Garantiler kalkmalı Türk askeri gitmeli diyor ama bizim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Erhürman ve sözde Milli Eğitim Bakanı Özyiğit Rumlarla yapılan ortak toplantılarda ortak vatan federal çözüm için birlikte mücadeleden söz ettiler. Kıbrıs’ın yaşanmış gerçeklerinden hiç ders almamış gibi bir tavır içindeler. Oysa Annan Planı herkes için son derece ibret alınması gereken bir olay değil midir? BM, AB ve bazı devletlerin vaatleri, sözleri ve telkinleri nasıl unutulur?
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tanınmadan yeni bir görüşme sürecine asla fırsat verilmemeli. 44 yıldır Kıbrıs’ta Türk Silahlı Kuvvetlerinin sağlayıp koruduğu barış, huzur ve güven ortamını ortadan kaldıracak, Kıbrıs’ın yaşanmış gerçekleri ile bağdaşmayan federal çözümü savunmak iyi niyetli insanların bir yaklaşımı olamaz. Kıbrıs’ta var olan 44 yıllık barışın teminatı iki devletli çözümdür.
Yaşasın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.”
GÜNDEM
16 Kasım 2024SPOR
16 Kasım 2024GÜNDEM
16 Kasım 2024SPOR
16 Kasım 2024SPOR
16 Kasım 2024GÜNDEM
16 Kasım 2024GÜNDEM
16 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.