DOLAR 32,3823 0.19%
EURO 35,0961 -0.03%
ALTIN 2.325,220,26
BITCOIN 2280357-0,35%
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Çağatay’ın ölümünde  kasıt yok

Çağatay’ın ölümünde kasıt yok

ABONE OL
03 Nisan 2019 10:20
Çağatay’ın ölümünde  kasıt yok
0

BEĞENDİM

ABONE OL

KKTC’nin ilk Başbakanı Mustafa Çağatay’ın eşi Tuncay Çağatay, 3 Nisan 1989’da 30 yıl önce Girne’deki ofisinden evine dönerken bir otomobilin çarpması sonucu hayatını kaybeden Mustafa Çağatay’ı, O’nun bilinmeyen yönlerini ve anılarını TAK’a anlattı.
“SORUMLU İNSANLAR OLDUK…”
Erek Çağatay, babasının Başbakanlık yaptığı Meclis’te bulunmanın büyük bir sorumluluk olduğunu vurgulayarak, “Biz her zaman sorumlu insanlar olduk, sorumlu davrandık ama şimdi Meclis’te olup, milletvekili olarak görev yapmak ayrı bir sorumluluk gerektiriyor. Yanlış yapma lüksünüz yok. Yanlış bir cümle kurma, insanları kırma gibi bir hataya düşemezsiniz, o yüzden kuracağınız cümleleri ölçüp tartarak kurmanız lazım. Milletvekilliği, bir tek halka hizmet için değil. Ben bu göreve gelmeden önce Dışişleri Bakanlığı mensubuydum, orada da halka hizmet ederdim. Meclis, halkı temsil ettiğinizden dolayı ayrı önem kazanıyor” dedi.
Mustafa Çağatay’ın eşi Tuncay Çağatay, bir dönem Mustafa Çağatay’ın heykelinin dikilmesinin gündeme geldiğini söyleyerek, “Ben heykellere karşıyım, çünkü heykeli çocukları. Eğer, çocuklar iyi yetişirse, onlar da çocuklarını iyi yetiştirirse, işte Çağataylar bunlar” dedi.
Tuncay Çağatay, çürümüş bakımı yapılmayan, kim olduğu belli olmayan bir heykelin önemi olmadığını söyledi.
“HER ZAMAN SOĞUKKANLIYDI”
Erek Çağatay ise, babasını düşündüğünde çok hep çok soğukkanlı olduğunu anımsadığını ifade ederek, babasının görevdeyken çok soğuk ve ciddi görünmesine rağmen özel hayatında çok güler yüzlü bir insan olduğunu aktardı.
Tuncay Çağatay da, çocuklarının “babam hayır demezdi, eveti de az kullanırdı” dediğini söyleyerek, Mustafa Çağatay’ın çocuklar bir şey istediğinde “annenize sorun” dediğini söyledi.
Erek Çağatay da “Zaten annem hayır deyince babamdan yüz bulurduk, çünkü babam bize çok hayır diyemezdi” dedi.
“GÖREVİNİ TAM YAPMAYA ÇALIŞIRDI”
Mustafa Çağatay’ı anlatırken hangi koşulda olursa olsun kendine düşen görevi tam yapmaya çalışan bir insan olduğunu vurgulayan Tuncay Çağatay, şöyle konuştu:
“Koşullar milletvekili olmasını yol açtığı için milletvekili oldu. İstedi diye milletvekili olmadı. Koşullar TMT’ye girmesini gerektirdi, TMT’ye girdi. Bakan olacaksın dendi, bakanlık yaptı. Başbakanlık görevi verildi başbakanlık yaptı. Koşullar Çağatay’ı yarattı. Çağatay koşullara uygun insan olduğu için, koşullar da bir Mustafa Çağatay yarattı.”
“HALK HER ZAMAN ÖNCE GELDİ”
Onun için halkın her zaman önce geldiğini söylen Tuncay Çağatay, hiçbir yerde, hiçbir zaman en önde olmadığını belirtti. “onu hiçbir yerde en önde göremezsiniz. işi yapar geride kalırdı, başkası paylaşırsa paylaşırdı” dedi.
Mustafa Çağatay’ın bu halkçı durumunu bilhassa 1974’TE son esir alındıklarında da gösterdiğini söyleyen eşi Tuncay Çağatay konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ben üç tane çocuk doğurdum. İlk çocuğumda 1964 savaşını yaşadık, 1965’te doğurdum. Doğururken doktor da yoktu. Hastanemiz de gelişi güzeldi ve eşim sancaktarlıktaydı. Hastanede tek dinleme cihazı vardı, önce hastalara giderdi, hastalar muayene olurdu sonra bebeği muayene etmek için gelirdi. Annem benim yanımdaydı ve annem acaba çocuk bir şey oldu mu diye merak ederdi. İkinci çocuğumda seçimler oldu. Oy kullanıldığı gün doğum yaptım, eşim hep oy sandıklarındaydı. Üçüncü çocuğumda ise 20 Temmuz 1974’te doğurmam gerekiyordu. Eşim benim yanımda değildi, esir alındık, o esirlerle beraber gitti ben 28 Temmuz 1974’te Ağrotur üssünde yapayalnız doğum yaptım.”
Eşiyle kapı komşusu olduklarını anlatan Tuncay Çağatay, “sonradan bir baktık ki düşüncelerimiz aynı, duygularımız örtüşüyor ve evlenmeye karar verdik” dedi.
“KKTC’NİN KURULDUĞU GÜN”
Çarpışmalar içerisinde Mustafa Çağatay’ın sancaktarlık binasında kaldığını, kendisinin ise sancaktarlığa bitişik binada kaldığını ve o dönem Sancak Radyosu’nda çalıştığını anlatan Tuncay Çağatay, Mustafa Çağatay’ın en çok üzüldüğünü düşündüğü o anı şöyle aktarıyor:
“Sancak Radyosu ile sancaktarlık binası arasına bir oyuk yapmışlar, sancakta kalanlar bizim tarafa geçebiliyordu. Biz ise geçemiyorduk. 13 Şubat 1964 sabahı bizim tarafa geçiyorlar, birisi diyor ki teslim oluyoruz, sancaktarlık binasına geçin. Yücel Köseoğlu ile beraberdik ve bir an o delikten sancaktarlığa geçtik. O zaman eşim değildi Mustafa Çağatay. Geçtiğimizde odada tek telefon elinde konuşurken gördüm onu. Ama gözünden yaş geliyordu. Dinlediğimiz zaman mevzilerle konuştuğunu anladık. İlk mevzimiz düşmüştü. Zannederim en üzücü anı o olsa gerek. En sevindiği gün ise KKTC’nin kurulduğu gün olsa gerek. Çünkü sabah Lefkoşa’dan toplantıdan geldi. Banyosunu yaptı, resmi kıyafetini giydi. Ben de hayırdır bu resmi kıyafet ne diye sordum. Ben gidiyorum, inşallah istediğim gibi olur dedi ve çıktı. Daha sonra geldiğinde, istediğin neydi ne oldu dedim, evet oldu dedi. Oy birliği ile KKTC’nin geçmesiydi istediği, en büyük tarih olayı.”
ASKERİ DARBE
Türkiye’de darbe olduğu dönemde gösterdiği yönetim hakkında da bilgiler veren Tuncay Çağatay, darbe idaresinin bütün bayramları kaldırmak istediğini, ancak Mustafa Çağatay, 1 Mayıs İşçi Bayramı’na dokundurtmadığını anlattı.
Eşinin sendikalara çok önem verdiğini söyleyen Tuncay Çağatay, darbe döneminde çok büyük sıkıntılar yaşandığını, çünkü o yönetime sivil yönetimi anlatmanın çok zor olduğunu kaydetti.
“İKNA KABİLİYETİ”
Tuncay Çağatay ancak eşinin en bariz özelliklerinden birinin ikna kabiliyeti olduğunu aktararak, “sivil idarenin devam edebilmesi için Kenan Evren paşayı ikna edebildi” dedi.
Eşinin hiç boş vakti olmadığını, o dönemlerde hükümet kurmak onu yönetmenin çok çok zor olduğunu, insanların deneyimsiz olduklarını ifade eden Tuncay Çağatay, onun için eşinin boş zamanı olmadığını vurguladı. Tuncay Çağatay, arada bir çocuklarla bir akşam yemeğe çıkabildiklerini söyledi.
“DEMOKRAT BİR KİŞİYDİ”
Eşinin demokrat bir adam olduğunu vurgulayan Tuncay Çağatay, eşinin her zaman “bir kişiyle hiçbir şey olmaz, çoğunluk gerekir dediğini” söyledi.
Eşinin akla çok önem verdiğine vurgu yapan Tuncay Çağatay, “Çocuklara hep aklınızı kullanın derdi. Her şey akıldadır. Her zaman öğütlerdi, akıllarını kullansınlar. Gerçeğe, şeffaflığa önem verirdi. İnsana değer verirdi” dedi.
“DOĞRU SÖYLEMEYİ ÖĞÜTLEDİ”
Erek Çağatay ise, babasının kendilerine her zaman doğruyu söylemeyi öğütlediğini, hiçbir zaman yalan söylememeleri gerektiğini belirterek, gerçekleri anlatmaları konusunda kendilerine öğütler verdiğini aktardı.
“ÖLÜMÜNDE BİR KASIT YOK”
Eşinin 52 yaşını doldurmadan bir trafik kazasında vefat ettiğini belirten Tuncay Çağatay, bir çok yerde sorduklarını ve kendisinin de her zaman söylediğini vurgulayarak, eşinin ölümünde herhangi bir kasıt, herhangi bir art niyetin asla olmadığını vurguladı.
Eşinin kaza olduğu gün abisiyle birlikte olduğunu ifade eden Tuncay Çağatay şöyle devam etti:
“Tesadüfen abim Pazar akşamı geliyor. Abimin bir işi var ve Pazartesi sabahı 8.00’de bir dairede olması gerekiyor. Çağatay’ın da abime bir belge vermesi gerekiyordu ve dedi ki şimdi gidelim bu işi tamamlayalım çok sabah kalkmayalım. Çağatay’ın avukatlık ofisine abimin arabasıyla gittiler. Yazıhane yaya olarak evle 5 dakika mesafede, kaza da dönüşte oluyor. Eşim yaya olarak dönüyor. Abim mi tuzak kurdu yani? Çağatay’a tuzak kuracak bir olay yok zaten.”
YENİ BİR PARTİ
Eşim Çağatay, kendisi gibi düşünen, kendisine inan ve kendisiyle çalışmak isteyenler varsa bir parti kurabileceğini düşünüyordu. Her taraftan inanılmaz bir baskı vardı. Bir parti kurar mıydı, kurardı.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.