DOLAR 32,5799 0.09%
EURO 34,9143 0.11%
ALTIN 2.438,810,38
BITCOIN 21736810,16%
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Çavuşoğlu; Rum zihniyeti değişmedi

Çavuşoğlu; Rum zihniyeti değişmedi

ABONE OL
15 Temmuz 2019 10:00
Çavuşoğlu; Rum zihniyeti değişmedi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

NACAK GAZETESİ- Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kıbrıs Konferansı’nın kapanmasından bu yana Rum tarafının bu zihniyetinde herhangi bir değişiklik olmadığını gördüklerinin altını çizerek Kıbrıslı Rum liderin kendisini halen üniter bir devletin başı, azınlıklara hak bahşeden bir lider olarak gördüğü ve Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliğini kabul etmekten uzak bir tavır sergilendiği değerlendirmesinde bulundu.
” YARARLI GÖRMÜYORUZ”
Çavuşoğlu şöyle devam etti:
“Türkiye olarak, müzakerelerin, 2017 yılında Kıbrıs Konferansı’nın sonuçsuz bir şekilde sona erdiği noktadan devam edemeyeceğini söylüyorduk. Müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için neyin, hangi hedef doğrultusunda, hangi modaliteler çerçevesinde müzakere edileceğinin önceden belirlenmesi gerektiğini vurguluyorduk. Son 50 yıldır iki kesimli, iki toplumlu federasyon hedefine yönelik müzakereler sonuçsuz kaldı. Ucu açık, vizyonu ve amacı belli olmayan yeni bir egzersize girilmesine, sırf müzakere etmek için müzakerelere başlanmasını yararlı görmüyoruz. Türk tarafı olarak, hiçbir çözüm yöntemini dışlamıyor, herhangi bir çözüm yöntemini de dayatmıyoruz. Tüm seçeneklerin masada olması gerektiğini savunuyoruz. Bizim için çözüm modelinin adından ziyade mühim olan, çözümün Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğini ve karar alma mekanizmalarına etkin katılımını ayrıca refah ve güvenliğini garanti altına alacak düzenlemeleri içermesidir.”
Bundan sonra yeni bir müzakere süreci başlayacaksa, Ada’daki iki tarafın ortak bir vizyona sahip, ortak bir zeminde müzakereye hazır olduklarının önceden teyit edilmesinin gerekliliğine dikkati çeken Çavuşoğlu, Rum tarafının geçmiş mutabakatlardan geri adım attığı ve Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini kabul etmediği mevcut ortamda, böyle bir ortak zeminin bulunduğunu söylemenin zor olduğunu dile getirdi.
“Karşımızda AB üyeliğinin tüm nimetlerinden faydalanan, kendisini Ada’nın tek sahibi gören bir Güney Kıbrıs Rum yönetimi bulunuyor.” diyen Çavuşoğlu, Rum tarafının Ada’nın ortak sahibi Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitlik temelinde güç paylaşımına yanaşmadığı gibi, Ada’nın doğal zenginliklerini de paylaşmak istemediğinin altını çizdi.
Çavuşoğlu, “Güney Kıbrıs Rum yönetimi Doğu Akdeniz’deki tek taraflı hidrokarbon faaliyetleriyle Kıbrıslı Türklerin doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını hiçe saymakta ayrıca Türkiye’nin BM nezdinde kayda geçirilmiş bulunan kıta sahanlığında uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını da ihlal etmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
“KIBRIS TÜRKLERİ”
Ada’nın ortak zenginlikleri üzerinde herhangi bir karar alınırken, Kıbrıs Türklerinin de bu kararların alındığı mekanizmalara dahil edilmeleri gerektiğini en başından bu yana vurguladıklarını belirten Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Kıbrıs Türk makamlarının 2011 ve 2012 yıllarında yapmış oldukları iş birliği önerilerini Rum tarafı geri çevirmiştir. Üstelik Güney Kıbrıs Rum yönetimi maalesef, hidrokarbon konusunu, Kıbrıs Türkleriyle paylaşması ve birlikte karar alması gereken bir unsur olarak görmemekte; Kıbrıs Türklerinin haklarını çözümden sonra vermek üzere korumaya aldığını iddia etmektedir. Rum tarafı Ada’nın zenginliklerini şimdi pazarlarken ve gelir elde etmeye başlarken, Kıbrıs Türklerinin bu haklardan yararlanmalarını kendilerinin engellediği çözümden sonraya bırakması ne bizim ne de Kıbrıs Türklerinin kabul edeceği bir durumdur. Bu nedenle Kıbrıs Türklerinin hidrokarbon kaynakları konusunda 13 Temmuz 2019 tarihinde yaptığı öneri son derece isabetli ve zamanlı olmuştur. Tam destek verdiğimiz bu öneri, Kıbrıs Türklerinin ve Kıbrıslı Rumların, Ada’nın eşit ortakları olarak, eşit haklara sahip oldukları hidrokarbon kaynakları konusunda, gelir paylaşımı dahil iş birliği yapmalarını ve bu kaynaklardan eş zamanlı olarak birlikte yararlanmalarını öngörmektedir. Bu önerinin hayata geçirilmesi, yeni bir iş birliği dönemi başlatacak, bölgesel barış, istikrar ve iş birliğinin gelişimine katkıda bulunacak ve Kıbrıs meselesinin çözümü için de uygun bir zemin yaratacaktır.”
Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon sorununun iki boyutu bulunduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, birinin Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin kıta sahanlığı haklarının savunulması, diğerinin ise bizatihi Kıbrıs meselesi olduğunu kaydetti.
“TÜRKİYE’NİN YAKLAŞIMI”
Bakan Çavuşoğlu, makalesini şöyle sürdürdü:
“Türkiye, Doğu Akdeniz’de en uzun kıyıya sahip ülke olarak kendi kıta sahanlığındaki hak ve çıkarlarını kararlı şekilde korumaktadır. Bu hususun Kıbrıs meselesiyle doğrudan ilişkilendirilmesi doğru değildir. Nitekim kendi kıta sahanlığımız içinde, Hükümetimizin 2009 ve 2012 yıllarında Türkiye Petrolleri’ne verdiği ruhsat sahalarında -ki bu alanlardaki kıta sahanlığı haklarımızı coğrafi ve hukuki anlamda 2004’ten bu yana BM nezdinde kayda geçirmiş durumdayız- arama ve sondaj faaliyetlerine kararlılıkla devam ediyoruz. Halihazırda Fatih sondaj gemimiz Türk kıta sahanlığı dahilinde çalışıyor. Güney Kıbrıs Rum yönetiminin her platformda adeta yaygara koparttığını, ‘Türkiye benim MEB’i ihlal ediyor’ diye temelsiz şikayetlerde bulunduğunu görüyoruz. Neden temelsiz? Çünkü Fatih’in sondaj yaptığı yerle ilgili Kıbrıs Adası ile Türkiye arasında deniz yetki alanı, bir sınırlandırma anlaşmasıyla belirlenmiş değil. Dolayısıyla bu alan için ‘Güney Kıbrıs Rum yönetimi MEB’i gibi bir tanımlama yapmak hukuken mümkün değil. Türkiye’nin bu konudaki yaklaşımı uluslararası hukuka uygundur. Deniz hukukunda, sınırlandırma yapılırken, eğer adaların mevcudiyeti hakkaniyetli sınırlandırmaya zarar veriyorsa, bunlara kıta sahanlığı ve MEB yaratma bakımından ana karalara kıyasla sınırlı, hatta bazı durumlarda sıfır etki dahi verilebilir. Otomatik eşit uzaklık gibi yöntem uluslararası hukukta kesinlikle yoktur. Bu konudaki yazılı uluslararası hukuk ve uluslararası yargı içtihadı hakkaniyetli sınırlandırmayı temel ilke olarak benimsemiştir. Sınırlandırmanın yöntemi de ya üçüncü tarafların hakkını ihlal etmeyen ikili anlaşmalar yapmak ya da bu konuyu uluslararası yargıya taşımak şeklindedir. Örneğin, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Mısır ile yaptığı anlaşma ülkemiz bakımından Kıbrıs meselesi nedeniyle geçersiz olduğu gibi, deniz hukuku bakımından da Türkiye’nin kıta sahanlığını ihlal ettiği için hükümsüzdür. Ada’nın batısında ancak Kıbrıs sorunu çözüldükten sonra ve Türkiye’nin muhatap olabileceği bir devlet tesis edildikten sonra sınırlandırma konusu da tabiatıyla görüşülecektir.”
Meselenin ikinci boyutunun, Ada’nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türklerinin, Kıbrıs Adası etrafındaki asli haklarının uluslararası hukuka uygun olarak korunmasıyla ilgili olduğuna vurgu yapan Çavuşoğlu, bu konuda da KKTC’ye her türlü desteği kararlı bir şekilde verdiklerini belirtti.
Çavuşoğlu, “2011’de KKTC Hükümeti’nin Türkiye Petrolleri’ne ruhsat verdiği alanlardaki faaliyetlerimiz bu kapsamdadır. Halihazırda Yavuz sondaj gemimiz ile Barbaros Hayreddin Paşa sismik gemimizin faaliyetleri bu alandadır. Özetle, Türkiye olarak öteden beri kuvvetle vurguladığımız tüm adımları sahada birer birer eyleme dönüştürüyoruz. Böylece, Rum tarafının Kıbrıs Türklerini dışlayarak ısrarla sürdürdükleri tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerine sahada fiili adımlarla yanıt veriyoruz. Türkiye bu ilkeli ve kararlı duruşunu sürdürecektir. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımızın da her vesileyle ifade ettiği üzere, Kıbrıs Türklerinin meşru hak ve çıkarlarının çiğnenmesine asla izin vermeyeceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Çavuşoğlu makalesinde, “Kıbrıs Rum tarafı Ada’nın eşit ortağı Kıbrıs Türkleriyle hidrokarbon kaynakları konusunda müşterek karar alma mekanizması içeren bir iş birliğine girmedikçe, 13 Temmuz önerinizin öngördüğü şekilde bir iş birliği mekanizması kurulmadığı sürece KKTC’nin Türkiye Petrolleri’ne ruhsat verdiği alanlarda faaliyetlerimizi bir değişiklik olmadan kararlılıkla sürdüreceğiz.” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’Yİ DIŞLAMAK”
Doğu Akdeniz bölgesinde barış ve istikrardan yana olduklarının altını çizen Çavuşoğlu, Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip Türkiye’nin tarihi ve jeopolitik açıdan bölgenin istikrarı ve güvenliği için anahtar konumda olduğuna vurgu yaptı.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.