DOLAR 32,4920 -0.16%
EURO 34,9833 0.4%
ALTIN 2.430,400,31
BITCOIN 2101230-0,53%
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Cemal ASLAN; Kıbrıs’tan kötü kokular gelmeye devam ediyor

Cemal ASLAN; Kıbrıs’tan kötü kokular gelmeye devam ediyor

ABONE OL
20 Eylül 2018 12:33
Cemal ASLAN; Kıbrıs’tan kötü kokular gelmeye devam ediyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Doğu Akdeniz Enerji Koridoru Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye oynanan enerji oyununu genel anlamda ilk bakışta Türkiye’nin Akdeniz’deki egemenliğinin ve etkisinin ortadan kaldırılması amacıyla planlanan ve uygulamaya konulan sinsi ve çirkin bir “Haçlı Oyunları” planıdır.
Kıbrıs ile bağlantılı olarak, Doğu Akdeniz gaz kaynakları ile ilgili teknik olarak tutarlı olmayan ve sadece kamuoyunu etkilemek amaçlı olduğu anlaşılan algı operasyonları devam ediyor. Bu kapsamda ilgili coğrafyada çok büyük gaz kaynaklarının olduğu, bu kaynakların Kıbrıs sorunun çözümü ile Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılacağı, bu sayede de Rusya’nın gaz tedariki konusunda ikinci plana itileceği, hatta böylesi büyük bir denklemde Türkiye’nin AB’nin yakıt deposu olacağından, Türk basınına demeç veren bazı taraflı yada cahil akademisyenlerce bahsedilebiliyor.
Rum tarafı süregelen “işgalci Türkiye” suçlamalarına ek olarak, Türk deniz hakimiyet alanını işgal etmeye devam eden anlaşmalara yenilerini eklemektedir. Bu noktada da ABD’li EXXON, İtalyan ENI, Fransız TOTAL ve Katar’ın milli petrol şirketi ile arama-üretim anlaşmaları yapmaya devam etmektedir…
Öyle ki, Kıbrıs müzakereleri adı altında Avrupa (genel anlamda İngiltere) ve ABD tarafından hazırlanan anlamsız Kıbrıs haritaları ve ekonomik münhasır deniz alanları sınırları enerji kaynakları aracılığı ile Türkiye’ye dikte ettirilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye’nin bu enerji oyununda yalnız olmadığının altını vurgulamak gerekmektedir, zira internette yaygın bulunan veriler, jeoloji ve jeofizik bilimleri çerçevesinde değerlendirildiğinde, Doğu Akdeniz’de bahsedildiği gibi abartılı hidrokarbon rezervlerinin olmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Tabii ki, bütün Akdeniz’in petrol potansiyelini silip atmak bir amaç değildir ancak üstüne basa basa söylenmesi gereken gerçek şudur ki: Güney Kıbrıs adına ortaya atılan tezlerin tutarlı tarafı olmadığı jeolojik ve sismik veriler ışığında aşikardır.
Öncelikle, Batı diye tabir ettiğimiz ülkelerin Türkiye’yi Akdeniz’den çıkarma planları vardır. Bu amaçla, Batı ve kukla olarak kullandıkları Yunanistan tarafından Türkiye’ye kabul ettirilmeye çalışılan ve Türkiye’nin diretmekte haklı olduğu Akdeniz münhasır ekonomik deniz sınırları haritalarına bir göz atalım. Haritalardan görebileceğiniz gibi; Akdeniz’e en fazla kıyısı olan ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin sahip olması gereken münhasır ekonomik alan, traji-komik bir şekilde Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile Yunanistan’a verilmek istenmektedir. Böylece, Türkiye’nin Akdeniz’de petrol aramacılığı yapması veya bahis edilen Akdeniz’in büyük hidrokarbon yataklarından yararlanmasının ve daha da önemlisi Türkiye’nin Akdeniz’in uluslararası sularını kullanabilmesinin önü kesilmek istenmektedir.
Bu amaçla, ABD ve Avrupa şirketleri sözde Güney Kıbrıs deniz alanlarında oldukça yüklü miktarlarda yatırım yapmakta ve ciddi hidrokarbon rezervleri olduğunu duyurmaktadır. Batı’nın planları Türkiye’nin karşısına büyük petrol rezervleri olan güçlü bir Güney Kıbrıs Rum Kesimi çıkararak Türkiye’nin gerek Kıbrıs gerekse Akdeniz’de elini kolunu bağlamak ve haçlı heveslerini bir sonraki seviyeye ulaştırmaktır.
Noble Energy şirketinin 2010 yılı itibarıyle İsrail’de gerçekleştirdiği gaz keşifleri üzerinden devam edilecektir. Noble Energy, ABD-İngiltere-İsrail güdümlü ve ABD’nin sınırları dışında ve pek başarılı olmasa da özellikle Orta Doğu ve Afrika’da ya da tabir yerinde ise İngiltere’nin sömürmeye çalıştığı bölgelerde faaliyet göstermeye çalışan çok ilginç bir petrol şirketidir. Orta ölçekli bu firmanın İsrail açıklarında Leviathan sahasını keşfi ile birlikte Kıbrıs sorununda da ilginç gelişmeler başlamış ve hatta Rumların idaresinde adada tek devlet kurulması gibi uçuk fikirler bile konuşulmaya başlanmıştır.
Ortaya atılan bu fikirlerin en garip olanı ise “Kıbrıs Enerji Koridoru” “Kıbrısta Enerji HUB” yani enerji merkesi olma fikridir. İran-Irak-Suriye üzerinden geçerek Akdeniz’e uzanacak doğalgaz boru hattı da bu fikrin bir parçası veya devamıdır.
Planlanan bu hattın amacı: Orta Doğu ve Doğu Akdeniz gaz rezervlerinin, İsrail üzerinden Kıbrıs’a (ya da onların deyimiyle Rum Kıbrısı’na) ve oradan da Yunanistan’dan Avrupa’ya nakledilmesiydi. Fakat, Irak ve Suriye’de güç dengelerinde meydana gelen değişiklikler, Rusya ve Türkiye’nin askeri müdahaleleri nedeniyle Batı’nın hareket kabiliyeti ile birlikte koridor temizliği de sekteye uğramıştır.
Ancak hain planlarını devam ettirmeye çalışan (haçlı güdümündeki) Batı, hala Türkiye’ye karşı Doğu Akdeniz kozunu oynamaya devam etmektedir. Batı, bu sinsi enerji terörünü başarıya ulaştırabilmek için bölge ülkeleri Mısır, Güney Kıbrıs, Lübnan ve Suriye’nin deniz alanlarında bölgenin kaderini değiştirecek miktarlarda hidrokarbon rezervleri ortaya koymak zorundadır. Eğer Batı, Doğu Akdeniz’de ciddi manada hidrokarbon rezervleri ortaya koyamaz ise bu projenin hayata geçirilebilmesi mümkün olmadığı gibi Avrupa’yı besleyecek boru hatlarının, Türkiye üzerinden geçmesi gerçeğine mecbur kalacaktır.
Batı için İsrail keşifleri, bir umut niteliğindedir ancak beklenildiği veya abartıldığı kadar büyük değildirler. Bu yüzden Batı, Mısır, Lübnan, Suriye ve Kıbrıs’ın da önemli ölçüde hidrokarbon rezervleri olduğunu ispatlamak zorundadır. Bu bağlamda, özelikle Orta ve Batı Akdeniz’de pek çok arama ve araştırma yapılmış fakat Akdeniz ülkelerinin kaderini değiştirecek büyüklükte rezerv keşfedilememiştir.
Doğu Akdeniz’de de benzer çalışmalar, Israil ve Mısır açıklarında hatırı sayılabilecek keşifler olarak sonuç vermiştir ancak bu ülkelerin petrol ihracatında önemli bir rol almalarını sağlayacak rezervler olmadığı da ortadadır.
Ancak Lübnan, Suriye ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi için spekülasyonlar devam ettirilmekte ve Batı bunu Türkiye üzerinde veya emelleri doğrultusunda ciddi bir baskı aracı olarak kullanmaya devam etmektedir. Akdeniz’de Türk egemenliğinin nasıl engellenmek istendiğini ele alacak olursak haritadaki kırmızı çizgi, Ege’de Yunanistan ve Akdeniz’de Kıbrıs Adası’nın münhasır ekonomik deniz alanlarının sınırı olarak kabul edildiğinde Türkiye’nin Akdeniz ve Ege Denizi’nde herhangi bir varlık göstermesi gibi bir durum söz konusu olmayacaktır.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.