DOLAR 32,5906 0.35%
EURO 34,8298 0.26%
ALTIN 2.496,640,50
BITCOIN 21047925,30%
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Cemal ASLAN yazdı;    ·  Doğu Akdeniz ve Uluslararası Hukuk

Cemal ASLAN yazdı; · Doğu Akdeniz ve Uluslararası Hukuk

ABONE OL
22 Ekim 2019 10:11
Cemal ASLAN yazdı;    ·  Doğu Akdeniz ve Uluslararası Hukuk
0

BEĞENDİM

ABONE OL

NACAK GAZETESİ- Uluslararası hukuk adaların da kıta sahanlığı olacağını kabul etmekte ama coğrafi konumuna, ıssız olup olmamasına, kendisine mahsus bir ekonomisinin bulunup bulunmamasına bakarak, adalara ya hiç kıta sahanlığı vermemekte ya da sınırlı bir alanda kıta sahanlığı tanımaktadır. Uluslararası mahkemelerin yerleşik içtihatları, iki devletin ana karaları arasındaki ortay hattın ters tarafındaki adalara ya hiç kıta sahanlığı vermemekte ya da çok sınırlı bir alanda bu hakkı tanımaktadır.
Doğu Akdeniz’in muhtemel doğal gaz kaynakları üzerinde egemen haklar tesis etme çabaları, uluslararası hukuk alanına Doğu Akdeniz kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırması uyuşmazlıkları olarak yansımaktadır. MEB ilan edilerek edinilen bir deniz yetki alanıdır. Türkiye ve Yunanistan bölgede MEB ilan etmemişlerdir. Bu nedenle her iki devletin de bölgede MEB’i yoktur. GKRY ise yetkisi olmadığı halde, tek başına bütün Kıbrıs adasını temsil ediyormuş gibi, MEB ilan etmiştir. Bu ilan hukuksuz, dolayısıyla geçersizdir. Buna karşılık kıyı devletlerinin niteliği gereği, ab initio (başlangıcından itibaren) uluslararası hukuka girdiğinden beri ve ipso facto (kendiliğinden), kıta sahanlığına sahip olduklarını belirtmek gerekir.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de uzun kıyılarıyla orantılı geniş bir kıta sahanlığı bulunmaktadır. GKRY ve Yunanistan Türkiye’nin bölgedeki bu kıta sahanlığı alanları üzerinde uluslararası hukuka aykırı olarak hak iddia etmektedirler. GKRY ve Yunanistan’ın bu hukuksuz iddiaları en ileri boyutlara ulaşmıştır. Bu duruma bölgede bulunduğu tahmin edilen doğal gaz zenginliklerinden olabildiğince büyük pay kapma isteklerinin neden olduğu düşünülmektedir. Doğal olarak GKRY-Yunanistan ikilisinin bu maksimal iddiaların sebebiyet verdiği uyuşmazlıklar, yayıldıkları alanlar itibariyle maksimal boyutlardadır. Takdir edileceği gibi, söz konusu uyuşmazlıklar muhtemel doğal gaz kaynaklarının yanı sıra, yayıldıkları geniş alanlar nedeniyle de tehlikeli bir hal almıştır.
Yunanistan Türkiye kıyıları önündeki Rodos ve Meis adalarına tam etki tanıyarak bu adalarla Anadolu arasındaki ortay hattın bölgedeki kıta sahanlığının sınırını oluşturduğunu söylemektedir. GKRY ile Yunanistan’ın iddia ettikleri bu sınırlar Antalya körfezi açıklarında kesişmekte ve bu iki devlet arasında ortak sınır oluşturmaktadır. Böylece Türk kıta sahanlığının Afrika kıyılarının sahip olduğu kıta sahanlığı alanlarıyla ilişkisi kesilmektedir. GKRY ve Yunanistan’ın iddiaları değerlendirildiğinde, bu ikilinin Türkiye’yi Antalya körfezi açıklarında dar bir deniz alanına hapsetmeye çalıştıkları görülmektedir.
Türkiye 2019 baharında Yunanistan’a verdiği ve Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan bir notasında, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığının 28° 00′ 00″ D boylamına kadar uzandığını, bu boylamın batısında Türk kıta sahanlığının batı sınırının Ege denizinden gelen sınır da dikkate alınarak bütün ilgili devletlerle yapılacak hakkaniyete uygun anlaşmalarla çizileceğini bildirmiştir. Bu ifade, Türkiye ile Libya arasında bir kıta sahanlığı sınırı çizilmesini de ihtimal dâhilinde tutmaktadır. Uluslararası hukuka göre Meis, Rodos, Büyük ve Küçük Kerpe adalarının karasularıyla enklave edilmesi (çevrelenip sınırlandırılması) gerekmektedir.
GKRY Kıbrıs adasının tek meşru hükümeti olmak ve adanın tamamını tek başına temsil etmek iddiasındadır. GKRY’nin bu iddiaları uluslararası hukuka aykırıdır. GKRY tek başına adayı temsil etmemektedir. Rumlar kabul etse de etmese de adada bir Kıbrıs Türk halkı ve Kıbrıs Türk Halkının devleti olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bulunmaktadır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasasına göre Kıbrıs Türkü ile Kıbrıslı Rumların adanın karasında, denizlerinde, havasında, yani adanın her noktasında ve tüm zenginlikleri üzerinde eşit hakları vardır. Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs Türkünün ve onun devleti olan KKTC’nin Kıbrıslı Rumlarla eşit haklarının garantörüdür ve KKTC’nin söz konusu haklarını korumasına yardım etmeye kararlı olduğunu ifade etmektedir.
GKRY Kıbrıs adasını tek başına temsil ediyormuş gibi, adanın kuzeyinde ve batısında Kıbrıs adası ile Anadolu arasındaki ortay hattın Türkiye ile GKRY arasında kıta sahanlığı/MEB sınırı oluşturduğunu iddia etmektedir. Bu iddia tümüyle mesnetsizdir. Nitekim Türkiye ile KKTC, adanın kuzeyinde kendi kıta sahanlığı sınırlarını bir antlaşma ile çizmişlerdir. Kaldı ki Anadolu-Kıbrıs adası ortay hattı, hiçbir hukuki esasa dayanmaksızın, adanın batısındaki (Fatih gemisinin sondaj yaptığı bölgeyi de içine alan) geniş bir alanda Türk kıta sahanlığına tecavüz etmektedir. Kıbrıs’ın söz konusu deniz alanlarına bitişik kıyıları çok kısadır. Buna karşılık Türkiye’nin aynı deniz alanlarına bitişik kıyıları çok uzundur. Kıbrıs adasının kısacık batı kıyılarına çok geniş bir deniz alanı bırakarak uzun Anadolu kıyılarının Akdeniz açık denizine azami erişiminin önünü kesecek bir sınırlandırma hakkaniyete uygun değildir. Kıbrıs adasının batısındaki bu sınırlandırma alanında uluslararası hukuka uygun olarak Kıbrıs adasının batı kıyıları karasularıyla çevrilmelidir (enklave edilmelidir). Uluslararası hukuka göre, bu bölgede sınır, kuzeyde Türkiye-KKTC kıta sahanlığı sınırının 32° 16′ 18″ boylamı üzerindeki batı ucundan başlayarak, ilgili yerlerde Kıbrıs adasının karasularının dış sınırını takip ederek, bu boylam üzerinden Türkiye-Mısır ortay hattına kadar uzanır.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.