DOLAR 32,3400 0.23%
EURO 35,1184 -0.14%
ALTIN 2.306,031,27
BITCOIN %
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Cemal ASLAN yazdı;  KKTC’nin denizler hukukundan kaynaklanan deniz yetki alanı

Cemal ASLAN yazdı; KKTC’nin denizler hukukundan kaynaklanan deniz yetki alanı

ABONE OL
29 Nisan 2019 11:03
Cemal ASLAN yazdı;  KKTC’nin denizler hukukundan kaynaklanan deniz yetki alanı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Devletlerin bazı egemen haklara sahip olduğu kabul edilen ve uluslararası deniz alanını oluşturan “yetki alanları” vardır. Bunlar, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeler (MEB) olarak ifade edilmektedir.
Kıta sahanlığı, ülkeyi oluşturan kara parçasının deniz altındaki uzantısına denilmektedir. Her kara devletinin en az 200 deniz mili mesafeye kadar kıta sahanlığı hakkı vardır. Bu bağlamda Türkiye bir kara devletidir ve kıta sahanlığı vardır. 1958 Cenevre Deniz Hukuku Konferansı’nda kabul edilen Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 4. maddesine göre, “sahil devleti, kıta sahanlığı üzerinde araştırma yapmak ve doğal kaynakları işletmek bakımından egemen haklarını kullanır” denilmektedir.
Münhasır ekonomik bölge (MEB) ise, karasularının ötesinde ve bu sulara bitişik, belirlenen özel hukuki rejime tabi sahildar devletin hak ve yetkileri ile diğer devletlerin hakları ve serbestliklerinin belirlendiği bölgeyi ifade etmektedir.
Deniz yetki alanlarının hukuksal dayanağı, 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS), genel hukuk ilkeleri, örf adet hukuku ve mahkeme kararlarıdır.
Tüm kıyı devletleri Münhasır Ekonomik Bölgesi de dahil olmak üzere uluslararası hukuka uygun olarak ve BMDHS dahil olmak üzere, denizcilik bölgeleri kurma hakkı vardır; Lakin Uluslararası Mahkeme “adaların anakaralar kadar deniz yetki alanına sahip olamayacağına” karar vermiştır. MEB haklarının uygulanması amacıyla haklarını uygulamak için tüm komşu ülkelerle sınır belirleme anlaşmalarını tamamlaması gerekli değildir; MEB alanı geçici olarak eşit mesafe / orta hat ilkesine dayanarak belirlenecektir.
Adalar, bu bağlamda MEB üzerinde tam olarak hak sahibi değildir ve egemenlik hakkı ileri süremezler!
Doğu Akdeniz coğrafyası dikkate alındığında, karşılıklı kıyıların uzunluğu 400 deniz milinden kısadır.Bu nedenle de bu bölgedeki devletlerin MEB ilan edeceklerinde belli ilke ve kurallar çerçevesinde sınırların belirlenmesi için ilk önce karşılıklı olarak mutabakatlar sağlamaları gerekmektedir. MEB’in belirlenmesi uluslararası hukuk, örf adet hukuku ve içtihatlara göre 3 temel ilkeye dayanmaktadır. Buna göre; ortay hat çizgisi, bölgelerin ilgili taraflarca anlaşmayla belirlenmesi ve hakkaniyet ilkesi göz önünde bulundurulmaktadır.
GKRY hukuken tek taraflı olarak Kıbrıs Türkleri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve hukukunu yok sayarak sözde MEB’i ilan etmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1962 tarihli doğal kaynaklar üzerinde Daimi Egemenlik Kararı’na göre, doğal kaynaklar o ülkede yaşayan halklara ve milletlere aittir denilmekte ve devletlerden asla bahsedilmemektedir. GKRY’nin bu anlamda tek yanlı olarak yasa dışı biçimde ilan ettiği sözde MEB’i ile Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp etmesi kesinlikle kabul edilemez.
GKRY Mısır, İsrail ve Lübnan ile Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bölgedeki haklarını yok sayarak ikili anlaşmalarla MEB ilan etme yoluna gitmişlerdir. Yunanistan ise resmi olarak Doğu Akdeniz’de MEB ilan etmemişse de Avrupa Birliği kurumlarının yayınlamış olduğu haritalarda da görüleceği gibi Meis Adası’nın güneyindeki sahada MEB dikte etmeye çalışmaktadır.
GKRY’nin tek yanlı ve adanın “tek hakimi” gibi davranarak sözde parsellediği blokların 1,4,5,6 ve 7 numaralı kısımları Türkiye’nin kıta sahanlığı ile ve ayrıca 1, 2, 3, 8, 9, 12 ve 13 numaralı kısımları ise KKTC’nin deniz sınır alanları ile örtüşmektedir. Yaşanan gelişmeler çerçevesinde KKTC kendi hükümranlık haklarını kullanarak 2011 yılında Türkiye’nin ulusal kuruluşu olan Türkiye Petrol Anonim Ortaklığı’na A,B,C,D,E,F,G diye 7 tane alan tanımlayarak ruhsat vermiştir. Bu bağlamda Türkiye mevcut kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri dolayısıyla Doğu Akdeniz’de hukuken sahip olduğu alanlar yanında bir de KKTC adına tüm adanın etrafında Türkiye Petrolleri aracılığı ile de hak ve söz sahibidir.
GKRY’nin hukuken tek taraflı olarak MEB ilan etme hakkı yoktur. Bir yerde birden fazla devlet ve birden fazla halk varsa hele de tartışmalı olan devlet kendi başına tek taraflı olarak MEB ilan edemez! Eğer Kıbrıs Cumhuriyeti adada tek bir devlet olsaydı o zaman MEB ilan edebilirdi. Mevcut durum itibarı ile fiili olarak Kıbrıs adasında Türk, Rum ve İngilizlere ait 3 ayrı devlet bulunmaktadır. Buradaki mesele Kıbrıs Türklerinin (1960) kurucu ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden 1963’de silah zoru ile atılması ve söz konusu devletin üniter Rum devletine dönmüş olma meselesidir. Kıbrıs Cumhuriyeti olarak anılan devlet tek başına Rumlara ait değildir. Meselenin özü budur!
KKTC’nin, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Mısır ile deniz yetki alanları sınırlandırmasına esas olan karşılıklı kıyıları bulunuyor. Bu durumda KKTC’nin, GKRY’nin ilan ettiği 3 ve 13nolu parsellerin tümünde, 2,8, 9 ve 12 nolu parsellerin ise bir kısmında hakları mevcuttur.
Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanı meselesinin özü; Rumlar nasıl 1963’de silah zoru ile Kıbrıs Cumhuriyeti’ni gasp ederek üniter Rum devletine dönüştürmüşlerse, günümüzde de Ada’nın etrafındaki tüm yetki alanlarını (MEB) aynı şekilde gasp ederek bu duruma meşruiyet kazandırabilme meselesidir.
AB, Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanı meselesinde ne yazık ki tarafsızlığını koruyamamış. Bilakis Yunanistan ve GKRY’nin yanında yer alarak konuya müdahil olmayı tercih etmiştir.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.