DOLAR 32,4857 -0.2%
EURO 34,9515 0.28%
ALTIN 2.435,450,52
BITCOIN %
Lefkoşa
°

04:27

İMSAK'A KALAN SÜRE

Denktaş KKTC’nin kuruluşunu anlatıyor…

Denktaş KKTC’nin kuruluşunu anlatıyor…

ABONE OL
14 Kasım 2017 11:14
Denktaş KKTC’nin kuruluşunu anlatıyor…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

* Rumların federasyon ve ortaklık yapmak istemediklerini iyice anladıktan sonra ben birkaç kez Rumlara ihtarda bulundum, “bu akılda giderseniz biz statükomuzu değiştireceğiz” diye. Rum tarafı buna inanmadı, bildikleri yolda devam ettiler.

* 1983’te o zamanın Rum Yönetimi başkanı Kiprianu, yine Bağlantısızlar toplantısına gitti, biz kendisine, “sakın federasyona ters düşen bir kararla gelme, statümüzü değiştiririz”, dediğimiz halde inanmadı gitti. Öyle bir karar çıkarttı ki, Türk azınlığı gelsin barışalım, Türkiye de aradan çekilsin diye.

* Bunun üzerine artık kaçınılmazdı, Türkiye de Rumların yola gelmeyeceğini anlamıştı.
İlter Türkmen, o zaman dışişleri bakanıydı. Kendisiyle mutabık kaldık bu konuda. Bir kaç defa Kıbrıs’a geldi gitti, hem kendisi hem yardımcısı Uluğ Çelik. “Biz devlet kurmaktan başka çıkar yolumuz yok, bunu yapacağız” dedik

1960’ta ortaklık cumhuriyeti, enosisi bertaraf etmek için, bunun Türk cevabı olan taksimi ortadan kaldırmak için, Türkiye ile Yunanistan arasında yapılmış, enosis ve taksimi saf dışı bırakan garantilenmiş bir ortaklık cumhuriyetiydi. Rumlar bunu enosis için yaptıkları gün, 21 Aralık 1963’te, bizim doğal olarak o halde ya aynı bağımsızlığı ihya edersiniz, tekrar kurarsınız ve yahut da biz taksim istiyoruz diye ortaya çıkmamız lazımdı.
Ama Türkiye bunu yapabilecek durumda değildi, hazırlığı yoktu. Rumlar ve Yunanistan üç yıl bu darbe için hazırlanırken, Türkiye hiçbir şekilde böyle bir şey olmayacağına inandırılmıştı.
Bizim bütün raporlarımıza ve ihbarlarımıza rağmen. Çünkü Amerika ve İngiltere Türkiye’yi uyutmakla meşguldü.
ZAYIF BİR DURUMDA YAKALANDIK
Bir şey olmaz demekle meşguldü. Biz dolayısıyla çok zayıf bir durumda yakalandık. İlk günden, ilk haftadan 103 köyü boşaltmak mecburiyetinde kaldık. Halkımızın dörtte biri göçmen oldu, küçük bölgelere sığındı. Türkiye yardımımıza gelmediği takdirde kısa bir zamanda yok edileceğimiz hesabıyla hareket etti, Rum da Rum’u destekleyen Amerika ve İngiltere’de.
RUM’DAN YANA ÇIKTILAR
Şimdi arşivlere baktığımızda görüyoruz ki Amerika’nın ve İngiltere’nin o günkü reaksiyonu Kıbrıs Makarios’un elinde bırakılmaz, bu Yunanistan’a verilmelidir ama Türkiye’nin de gücenmesi önlenmelidir. Türkiye’ye bir üs verelim, bir küçük Yunan adası verelim diye, esas bu ana fikirlerini ortaya koydular ki bugün kırkıncı yılda da hala bundan vazgeçtiklerini sanmıyoruz.
Dolayısıyla biz dengeli bir cevap veremediğimize göre, çok zayıf bir durumda yakalandığımıza göre, zaman içerisinde acaba 60 durumu tekrar yaratabilir miyiz durumuna geldik. Türkiye ile birlikte ve BM’den bunu talep ettik. Yani bizi tekrar normale götür, nötralizasyon istiyoruz dedik.
BM Genel Sekreterinin cevabı ilginç oldu. Biz oraya bir barış gönderdik ama görevi anayasal düzeni ihya etmek değildi. Dolayısıyla bunu yapamayız demek suretiyle derhal Rum’dan yana çıktılar onlarda. Güvenlik Konseyinde suçlu Makarios’u meşru Kıbrıs Hükümeti addettikleri gün biz Kıbrıs meselesinin artık bizim açımızdan halledilemeyecek bir ortama itildiğini gördük.
Ve yapılabilecek neydi? Mecburen Türkiye de halen hazırlıksız durumu kurtarmak idi. Makarios ise meşru hükümet olduğunu ilan etti. Türklere azınlık hakları önerdi. Sıkışık durumda olduğumuzu biliyordu. Dedi ki ya tekliflerimi kabul edersiniz ya çekip gidersiniz adadan.
Bu şartlar altında bizim yapabileceğimiz fazla bir şey yoktu. Türkiye bize yardımlara devam etti. Makarios, Dr Küçük’le görüşmedi. Görüşürse eşitliğini kabul eder korkusu içinde yaşadı.
1967 sonuna kadar bu böyle devam etti.
Ve Türkiye hep işte bizim 1960’tan kaynaklanan müdahale hakkımız var, gelirim ha, diyerek Makarios’un bize saldırdığı feci durumlarda, gelirim ha tehdidiyle Makarios’u dizginledi.
AĞIR SALDIRILAR
1967’de ağır bir hücum oldu bir iki köyümüze, Boğaziçi ve Geçitkale’ye. Bunun neticesinde artık Türkiye hazırlanmıştı, çıkartma timini kendin yap, bilmem ne kampanyalarıyla, Demirel Hükümeti zamanı hazırdı ve asker gönderilebildi, geldi geliyor gelecek..
Cyrus Wance, Amerika’dan geldi, oraya girdi ve Türkiye’ye sordu, niçin gideceksiniz, ne yapmak istiyorsunuz?
Cevap: katliamın durması, tazminatların verilmesi, işgalci Yunan askerinin, 20 bin Yunan askeri vardı, adadan çıkması, Grivas’ın adadan gitmesi.
Peki, bunları siz adaya çıkmadan biz elde edersek, durur musunuz, dediler… Dururuz dediler. Ve bunları temin ettiler, bu anlaşmayı Makarios yaptı, Yunan askeri çıktı, Grivas çıktı, sonradan yine geldiler ama çıktı. Köylülere tazminat vereceğini vaat eden Makarios ondan sonra bunu unuttu.
GÖRÜŞMELER BAŞLADI
Şimdi 1967-68’den sonra benim Kıbrıs’a dönüşüm var. Ve Makarios bu darbe altında, Yunan askerlerini de kaybedince görüşmelere razı olmaya mecbur oldu.
Klerides’i ayin etti ve ben Klerides’le uzun süre görüştüm. Başlangıçta otonomi istedik. Yani 1960 Anlaşmasındaki haklarımızı toprağa, coğrafyaya yaymak istedik. 1973’e kadar kesilerek başlayarak görüştük. 1973’te Makarios reddetti. Yunanistan ve Klerides kendisine haydi kabul et dediği halde reddetti. Reddedince arkasından Yunan darbesi geldi. 15 inde arkasından Türkiye’nin müdahalesi geldi.
Müdahaleden sonra, şimdi biz pekala 11 yıllık vahşetten sonra, şimdi ayrı devlet isteyeceğimiz yerde, federasyon teklif ettik.
FEDERASYON ÖNERİLDİ
Barış Harekâtını yapan Türkiye hükümeti federasyon önerdi. Federasyon önerince, biz Türkiye’nin omuzlamayacağı bir yükü Türkiye’ye yükleyemeyiz.
Dolayısıyla Türkiye federasyon önerince, federasyon tezi üzerinde durduk. 1975’te Klerides’le nüfus mübadelesi yaptık, federasyonun coğrafi zeminini hazırlamak için. Makarios, Yunanistan’daydı, kızdı. Klerides istifa etti ve Makarios 1975’te geri geldi.
Türkiye’de o dönemde geçici, zayıf, Irmak Hükümeti vardı. Biz müracaat ettik, dedik ki: “Makarios geliyor, bunu hala bütün dünya meşru Kıbrıs Hükümeti olarak tanıyor, bu darbeci bir Makarios’tur. Bunu biz meşru bir hükümet, cumhurbaşkanı olarak kabul etmediğimizi göstermek için ayrı bir devlet kurmamız lazımdır” dedik.
DIŞİŞLERİ BAKANI ESENBEL
Irmak Hükümetinin Dışişleri Bakanı Esenbel, benim bu müracaatım karşısında irkindi, zaman istedi. Birkaç saat sonra beni telefona aldı. Dedi ki; Biz devlet yükünü bu safhada kaldıramayız, federasyondur tezimizdir. Sen onun için federe devlet kur, dedi.
“Efendim federasyon olmadan federe devlet olmaz” dedim. “Efendim sen federe devlet kur, Rumları da davet et onlarda federe devletlerini kursunlar. Sonra federasyon konuşuruz” diye acayip bir formülle ortaya çıkıldı. Ama o da bir ilerlemeydi, devlet durumuna gelmeydi. Onun için federe devleti biz kurduk, Rumlar tabii onu da reddettiler, bir şey yapmadı.
Esenbel’e, Efendim bu bizi bir yere götürmez dediğimde, canım beş altı ay beklersiniz, eğer kendi federe devletlerini kurmazlarsa ayrı bir devlet olur çıkarasınız tesellisini verdi. Hâlbuki kendileri hükümetten çıktı, Türkiye’de hükümet değişikliği oldu. Biz 1983’e kadar federe devlet durumunda beklemeye mecbur olduk ve bu arada federasyon için görüşmeler devam etti.
KKTC’Yİ İLAN ETTİK
Rumların federasyon istemediklerini iyi anladım, ortaklık yapmak istemediklerini iyice anladıktan sonra ben birkaç kez Rumlara ihtarda bulundum, bu akılda giderseniz biz statükomuzu değiştireceğiz, diye inanmadılar. Bildikleri yolda devam ettiler.
1983’te o zamanın Rum Yönetimi başkanı Kiprianu, yine Bağlantısızlar toplantısına gitti, biz kendisine, “sakın federasyona ters düşen bir kararla gelme, statümüzü değiştiririz”, dediğimiz halde inanmadı gitti. Öyle bir karar çıkarttı ki, Türk azınlığı gelsin barışalım, Türkiye de aradan çekilsin diye.
Bunun üzerine artık kaçınılmazdı, Türkiye de Rumların yola gelmeyeceğini anlamıştı.
İlter Türkmen, o zaman dışişleri bakanıydı. Kendisiyle mutabık kaldık bu konuda. Bir kaç defa Kıbrıs’a geldi gitti, hem kendisi hem yardımcısı Uluğ Çelik. Biz devlet kurmaktan başka çıkar yolumuz yok dedik, bunu yapacağız dedik. Ve zamanlama açısından onların kabul edebileceği bir zamanlamada, hükümet değişikliği oluyordu Türkiye’de o dönemde, devleti ilan ettik.
TÜRKİYE’NİN BİLGİSİ VARDI
Türkiye’nin bilgisi vardı ve dış dünyaya karşı bunu açıklayamazlardı. Hatta şöyle bir şey oldu, ben artık mutabık kaldık, ben yapacağım bunu başka çare yok dedim. Buna rağmen, Denktaş’tan böyle bir beyanat var, katiyen ve asla olmaz, yapamazsın, kuramaz diye aramızda fıkralar geçti.
TÜRKİYE İLE ANLAŞARAK YAPTIK
Türkiye ile anlaşarak yaptık. Başka çaremiz yoktu. Türkiye de bunu iyice görmüştü. Yani Rumları başka türlü motive edemezdik. Bizimle eşit şartlarda konuşsunlar diye. Eğer BM ve Güvenlik Konseyinde Amerikalılar ve İngilizler durumu değerlendirmiş olsalardı, hiç olmazsa Rumlara acele edin, yeniden sağlam bir ortaklık kurun , aksi takdirde bunları tanırız ha diyebilirlerdi,, bir motivasyon yaratabilirlerdi. Halbuki ne yaptılar derhal bizi taksir ettiler, yasadışıdır, tanımayın, tanınmamalıdır dediler ve yine Rum’u rahatlattılar.
Bugün Kıbrıs meselesi bugüne kadar halledilmemişse, suçun en büyüğü Rumlara meşru hükümet deyip, bizi yasadışı ilan eden suçlu Amerika ve İngiltere’dir.
Benim görüşüm Rumların bizimle hiçbir zaman eşit şartlarda yeni bir ortaklık kuramayacağı ve Enosis’ten vazgeçemeyecekleri dolayısıyla kendi coğrafyamıza sahip çıkmamız gerektiği eğer sağlam kalıcı bir anlaşma istiyorsak görüşüydü. Bunu hep ben devamlı özel görüşmelerde savundum. Ama esas artık ortaya çıkışımız Türkiye’nin de buna razı olabileceğini anladıktan sonradır ki ben zemini hazırladım. Yapacağız yapacağız diye. (DEVAM EDECEK)

En az 10 karakter gerekli
Tüm Yorumlar (1)


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.