DOLAR 32,5623 0.21%
EURO 35,0031 -0.09%
ALTIN 2.435,72-0,01
BITCOIN %
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Erginel;   Federasyon Rum’a  hizmet eder

Erginel; Federasyon Rum’a hizmet eder

ABONE OL
20 Kasım 2018 13:10
Erginel;   Federasyon Rum’a  hizmet eder
0

BEĞENDİM

ABONE OL

NACAK GAZETESİ- Yüksek Mahkeme Yargıcı iken 10-20 Haziran 1997 tarihinde Amerika’nın Philadelphia kentinde federalizm konusunda düzenlenen çalıştaya katılan Tener Erginel’in, çalıştay sonrasında Temmuz 1997 tarihinde Yüksek Mahkeme Başkanı Salih Dayıoğlu’na sunmuş olduğu raporu yayınlıyoruz.
İŞTE O RAPOR
10-20 Haziran 1997 tarihinde Amerika’nın Philadelphia kentinde federalizm konusunda gerçekleştirilen çalıştayla ilgili rapor.
Fulbright Komisyonundan aldığım bir davet üzerine Philadelphia kentinde federalizmle ilgili toplumlararası bir çalıştaya katıldım. 10 Türk ve 10 Rum olmak üzere 20 kişi bu çalıştaya katıldı. Katılanlar yargıçlar, hukukçular, emekli bakanlar, üst düzey bürokratlar ve bunlar gibi seçkin kişilerdi. Sabahleyin ve öğleden sonra olmak üzere günde iki kez toplandık.
Önce Temple Üniversitesi profesörleri federal devletlerle ilgili dersler verdiler. Dersten sonra katılanların soru sormasına fırsat veriliyordu. Profesörlerin anlattıkları dersler Kıbrıs’la ilgili olmamasına rağmen herkesin kafasında Kıbrıs sorunu olduğu için tartışma doğal olarak Kıbrıs’a yoğunlaşıyor ve Kıbrıs’ta federal bir devlet oluşturulabilip oluşturulamayacağı tartışılıyordu..
Edindiğim bilgiye göre Fulbright Komisyonunun hazırladığı diğer çalıştaylarda Rum görüşleri egemen olmaktadır. Bunun nedeni Amerikalı diplomatlarla profesörlerin genelde Rum görüşlerine yakınlık duymaları olabilir. Rumlar propaganda ve tanıtım işinde daha aktif oldukları için dünya kamu oyunda sempati uyandırmayı başarmış durumdadırlar. Kıbrıs Türk solu da kendine özgü nedenlerle Rum propagandasına uygun görüşler ürettiği için sanırım tüm çalıştaylarda Rum görüşleri egemen olmaktadır. Buna rağmen Philadelphia konferansının bu genel kurala bir istisna oluşturduğunu ve KKTC’yi savunan Türk görüşlerinin de bir ölçüde ifade edildiğini söyleyebilirim.
Kıbrısın geleceğine ilişkin Rum görüşüne göre Kıbrıs’ta mevcut statükoyu kabul etmek mümkün değildir. Bunun anlamı iki ayrı devlet oluşumunun kabul edilemeyeceğidir. Bu nedenle iki toplumun uzlaşarak bir federasyon kurmasının şart olduğu görüşü kabul edilmektedir. Buna göre geçmişte iki halk iyi ilişkiler içinde idi. Yüzyıllarca birlikte sorunsuz yaşadılar. Bunu tekrar canlandırmak gerekir. Federasyon en uygun çözüm şeklidir. Bunun için iki toplum bireylerini bir araya getirerek birlikte çalışmalarını sağlamak yararlı olacaktır. Kurulacak federasyonun çalışabilir bir federasyon olması için merkezi hükümetin güçlü, federe kanatların ise zayıf olması gerekir.
Bu Rum görüşüne karşı resmi Türk görüşünü ise şöyle özetleyebiliriz. ”Bir uzlaşmaya vararak federasyon oluşturulmasını destekliyoruz. Ancak geçmişte, bize yapılan haksızlıklar dikkate alınarak federe kanatlar güçlü, merkezi hükümet ise zayıf olmalı. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi devam etmeli.”
Biraz derinliğine inceleyince iki görüşün gerçekte oldukça farklı olduğu anlaşılıyordu. Türk ve Rum resmi görüşlerinin ikisi de federasyon talep etmekle birlikte Türk görüşünün gerçekte konfederasyona çok yakın bir federasyon, Rum görüşünün ise uniter devlete çok yakın bir federasyon talep ettiği ortaya çıkıyordu.
Öyle anlıyordum ki Rumlar realitede iki toplumun eşit olmadığını yani Rum tarafının daha büyük ve daha güçlü olduğunu dikkate almakta, eşit olmayan iki birim arasındaki federasyonun güçlü birimin egemenliğine yol açacağını düşünmekte ve bu nedenle geçici bir ara dönem için federasyon tezinin kabul etmektedirler. Nihai amaçları 1974 öncesine geri dönebilmektir.
Hukukta bir görüşü doğru değerlendirebilmek için kıyaslama metodunu uygularız. Bunun için önce önümüzdeki konuya benzer bir örnek bulmaya çalışırız. Daha sonra bu örnek ile önümüzdeki olayı kıyaslar ve bundan sonuçlar çıkarırız. Bu nedenle profesörlerin Kıbrıs koşullarına en yakın federasyonu arayıp bulmalarını, Kıbrıs’ı bu örnekle kıyaslayarak sonuçlara varmalarını bekliyordum. Büyük bir şaşkınlık içerisinde gördüm ki dünyada Kıbrıs koşullarında herhangi bir federasyon kurulmuş veya başarılı olmuş değildir.
Kıbrıs’ta ayrı yaşayan ve geçmişte aralarında savaş olmuş iki toplum vardır. Bu toplumlar iki farklı ulusun uzantılarıdırlar. Bu konumda olan iki toplumun bir araya gelip federasyon kurduğu ve bu federasyonun başarılı olduğu dünyada görülmüş değildir. Tarihte bu durumda olan toplumlar ya tamamen ayrılarak iki ayrı devlet oluşturdular, ya da güçlü toplum diğerini asimile etti.
Kıbrıs’a benzer koşullarda kurulmuş ve yaşayabilmiş tek devletin İsviçre Konfederasyonu olduğunu öğrendik. Ancak biraz araştırınca orada da gerçeklerin oldukça farklı olduğu ortaya çıktı. İsviçre’de farklı toplumlar geçmişte bir süre birbirleri ile savaştıkları halde daha sonra 1291 yılında Konfederasyon oluşturmayı başardılar. Bunun nedeni dıştan gelen tehlikelere karşı birleşmeyi tercih etmiş olmalarıdır. Orada Fransa veya Avusturya gibi büyük yabancı güçler tümünü birlikte tehdit ediyordu. Tümünün menfaati bir araya gelmekti. Halbuki Kıbrıs’ta iki toplumu birlikte tehdit eden bir dış güç yoktur. Bir toplumu tehdit eden diğeri için kurtarıcı konumundadır.
Bu gerçekler ışığında daha ilk bakışta Kıbrıs için federasyon fikrinin yanlış olduğunu anladım. Kıbrıs’ta kurulacak bir federasyon veya konfederasyonun, büyük anlaşmazlıklar ortaya çıkaracağı, iki toplumu yeniden çatışma içine sürükleyeceği ya da yumuşak bir geçişle güçlü olan Rum toplumunun tüm adaya egemen olmasına fırsat vereceği anlaşılıyordu.
Kıbrıs’la hiç bir benzerliği olmayan federasyon örneklerinin bir aldatmaca amacıyla anlatıldığını düşünmeye başladım ve bu nedenle tartışmalardan uzak durdum. Buna rağmen konferansın sonunda yönetici profesör tek tek tüm katılanlara söz hakkı verdi ve herkesi konuşmaya zorladı. Böylece kişisel görüşlerimizi öğrenmek istediğini sanıyorum.
Konuşmamda kısaca Kıbrıs’ta en önemli sorunun barış olduğunu, yanlış bir çözümün yeniden çatışmaya ve iki Anavatan arasında savaşa neden olacağını, çatışma olasılığını tamamen ortadan kaldıran formülün ise ”İki devlet formülü” olduğunu, sınır düzeltmesi karşılığında iki devletin karşılıklı olarak birbirini tanıması gerektiğini, bu yola gidildiği takdirde Kıbrıs’a gerçek anlamda barışın geleceğini ve bu barışın sonsuza dek devam edebileceğini söyledim.
Kıbrıs Türk kesiminde siyasi eşitliğe büyük önem verildiğini, halbuki federasyon veya konfederasyonda siyasi eşitlik olmadığını sözlerime ekledim. Şöyle ki federasyon veya konfederasyonlarda iki meclis bulunmaktadır. Bu meclislerden biri federe devletler arasında eşitliği simgeler ancak diğeri nüfusa göre oluştuğu için eşitlikten söz edilebilmesi için federe devletlerdeki nüfusların eşit olması gerekir.
Meclislerin daha yetkilisi olan Temsilciler Meclisi nüfusa göre oluştuğuna göre nüfusun , %80 ile % 20’nin eşit olamayacağını, kısa zamanda büyük kavgalar ve çatışmalar çıkacağını sözlerime ekledim. Siyasi eşitliği gerçekleştiren en kusursuz uygulamanın Türk halkına veto hakkı veren 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası olduğunu ve bunun bile yaşatılamadığını sözlerime ekledim. Federasyonlarda siyasi eşitlikten söz eden öğretim görevlilerinin aslında buna inanmadıklarını ve Kıbrıs Türklerini aldatıp bağımsız devletten vazgeçirmek için bunu söylediklerini düşündüm.
Konuşmama Rum katılımcılardan veya konferans yöneticilerinden büyük tepki geleceğini sanıyordum. Şaşırarak herhangi bir tepkinin gelmediğini gördüm. Konuşmamdan sonra kısa süreli bir sessizlik oldu. Daha sonra herkes kendi görüşünü anlatmaya devam etti.
İki ayrı devlet formülünün barış getirebileceğini diğer formüllerin savaşa neden olacağını anlatmıştım. Bu görüş Rum tezine tamamen tersti. Bu nedenle Rum katılımcıların çok bozulacaklarını ve bunu daha sonra davranışlarında göstereceklerini sanıyordum. Ertesi gün hiç bir değişiklik olmaması dikkatimi çekti. Orada tanıştığım bir Rum avukata görüşlerimden rahatsız olup olmadıklarını sorma gereği duydum.
“Niçin rahatsız olalım? Senin barış istediğini anladık. Yan yana iki ayrı devlette hiçbir çatışma nedeni kalmayacak. İki halk sonsuza dek barış içinde yaşayacak diyorsun. Bunu isteyen bir konuşmacıya niçin tepki gösterelim?” dedi.
Diğer konuşmacılar federasyon istemeye devam ettiler. Sadece bir Rum öğretim üyesi “ Ben Taner Erginel’e katılıyorum. Gerçek barış istiyorsak beğensek de beğenmesek de iki ayrı devleti kalıcı hale getirmemiz gerekir” dedi.
Tartıştığım Türk arkadaşların bir kısmı “Söylediklerin doğru, fakat Türkiye’nin ve KKTC’nin dış politikası iki bölgeli federasyon olduğu için biz bu görüşe uygun konuşuyoruz” dediler.
Konferansı yönetenler genelde Rum yanlısı olmalarına rağmen gerçeklerden uzak olmadıkları için federasyonun Türkiye ile Yunanistan arasında savaşa neden olabileceği kaygısını taşıyorlardı. Bu nedenle sözlerime tepki göstermediler. Onların bu tutumunu görünce federasyon tezinin terk edilmesi ve ”İki ayrı devlet” tezinin öne sürülmesinin dünya kamu oyu tarafından tepki ile karşılaşmayacağı kanısına vardım.
Sonuç olarak konferansa giderken federasyon fikrinin yanlış olduğunu, bu görüşün tüm adaya egemen olmak isteyen Rum milli politikasına hizmet edeceğini ve çatışmaya neden olacağını düşünüyordum. Bu kaygım daha da artmış olarak konferanstan ayrıldım.”

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.