Yüzü güneş yanığı çirkin denecek kadar vardı. Diğer kızlardan farklı olarak, süsü püsü sevmezdi. Bahçe çapalar, koyun güder, sırasında çift bile sürerdi. Bir tek erkek kardeşi, beş tane de kız kardeşi vardı. O, ikinci çocuktu ve ağabeyisi evlenip, ayrıldıktan sonra evin adeta erkeği olmuştu. Gosta, bir gün yanlışlıkla Lambu’yu çıplak görmüş ve aşık olmuş, istetmiş. Lambu, itiraz etmiş amma anne ve babası, zengin diye Gosta’yı, uygun görmüş.
Evleri bitmek üzere idi. Bir iki ay sonra evleneceklerdi. Ağustos sonlarında harupları topladık. Eylül sonunda da İzmir’e gitmek için köyden ayrıldım. İkinci yıl döndüğümde, Lambu çoktan evlenmiş hatta ilk kızını doğurmuştu bile. Gosta’nın iki çift katırı, bir çift öküzü, kısrağı ve erkek eşeği vardı. Bir aydan fazla harup toplattığı bilinirdi. Babasından en az beş yüz dönüm arazi kalmıştı. Bankada da parası olduğu söylenirdi. Lambu benden beş yaş, Gosta da yedi yaş büyüktü.
Haziran ayında döner dönmez hemen diş bademinden sonraki duvar dibini kazdım. Evimizin doğusunda fırın, fırından hemen sonra küllü suyu küpü ve çamaşır teknesi, daha sonra taş bademi ve en son da küçük boy bir diş bademi vardı. Duvar dibi sabahları güneş görür, saat ondan sonrada akşama kadar gölge idi Ağustos’da çıkacak, meyve verecek domatesler için çok uygun bir yerdi. Yazın sıcağından koruyamazsanız; domatesler, Ağustos sıcağında yanar. Haziran, Temmuz’da da su yetiştiremezsiniz. Üstelik badem ağaçlarının altı, duvar dibi, uzun senelerdir hayvan bağlandığı için, gübreli idi. Kara kına gibi bir toprağı vardı. Domatesleri geceleri sulardım. Gece sulama, domateslere çok yararlıdır. .Su kıt olduğu için, her kök domatese bir ölçek su dökerdim. Bir kova on litre su ile en az onbeş domates sulardım. Aşağı yukarı on iki ile on dört kova su ile bütün domatesleri sular bitirirdim. Her üç sulamadan sonra da bir çapa yapar, domateslerin yaprakları hafif soluncaya, buruşuncaya kadar sulamaz onları susuzluğa alıştırırdım. Çok sık sulanan domatesler, kök çürüğü yapar, mantara (Mildiyo ve Berenesporo’ya) karşı dürençlerini kaybederler. Çoğu zaman da çamaşır için küllü suyu küpünü, el çeşmesini doldururdum. Küllü suyu çamaşırda kullanırlar. Su doldurduktan sonra, ya ocağın külünü veya fırının külünü bu suya atardık. Sonraları esasını öğrendim. Küllü suyunda sabun daha iyi köpürür. Sebebi Potasyum Hidroksit ve Potasyum karbonatla diğer potasyum tuzlarıdır. Suyun kirecini tamamen çökertir. Yani alkalidir. Sabah erken, Sabah Namazı’na kalkar; ondan sonra da yatmazdım. Domates fidelerini tımar eder, çapalar, köklerine toprak yığar ,yatırırdım, budardım. Güneş yükselip; ortalık ısınıncaya kadar uğraşırdım. İki yüz dip domates ekmiştim. Eğer becerir; Ağustos’da domates toplamaya başlarsam, iyi para alacağımı hesaplardım. Ağustos, domatesin en az olduğu zamanlardır ve fiyat en az üçe katlanır. Bazı günler, meltem estiği zamanlar, sabah erkenden çubuk (Tıbık ) kurmaya da giderdim. Biraz kuşlardan, pulyalardan, biraz domateslerden, biraz oğlaklardan, az da harup toplamaktan alacağım para, mutlaka haçlığıma yetecekti.
Gosta erken kalkar, çiftini arabasına yükler ve katırlarını alıp tarla sürmeye giderdi. Nadas açardı, odun getirir, çalı, yakacak toplardı. Bir gün, çamaşır teknesinin yanındaki domatesleri tertiplerken, Lambu’nun anasının sesi duyuldu. Çocuğu almaya geldiğini söylüyordu.. O gün Lambu çamaşır yıkayacaktı. Lambu iş yapacağı gün, annası Lamraca gelir; yaşına yanaşan bebeği alır, gider; Lambu da rahat iş yapardı. .Nasıl olmasa bu onun ilk torunu idi. Oğlu Bedridi henüz daha çocuk sahibi olamamıştı. Lamraca gittikten bir yarım saat sonra, Lambu, çarıklarını sürüyerek, yüznumarasına girdi. .Yüznumarası, bizim çamaşır teknesinin tam arkasında, iki evi ayıran duvarın öte yanında , Kuzey kıyısında idi. Acele ile eteklerini kaldırdığını, daha sonra iç çamaşırını, kilotunu sıyırdığını ,”şaaaar..” diye çiş yaptığını, silindiğini, kilotunu çerktiğini ve eteklerini indirdiğini bariz bir şekilde duydum. İçime şeytan girdi. Annu da yoktu. Lambu, işine döndükten sonra, duvara tırmandım ve yüznumaranın damında içerisini seyredecek bir delik aradım. Epey uğraştıktan sonra bulduğum uygun bir deliği genişleterek; içerisini rahat görebilecek bir hale getirdim. Lambu’nun gelişini bekledim. Yüznumaraya girer girmez ben deliğe koştum. Eteklerini indirir indirmez, yavaşça çekildim, işime döndüm. Haftalarca Lambu’yu bu şekilde sessizce seyrettim, izledim. Günah olduğunu bildiğim halde kendimi bir türlü şeytanın elinden kurtaramadım. Temmuz ortası bir gün, yine Lambu çamaşır yıkıyordu. ”Şap-.şap”sesleri arasında günün şarkılarından birini mırıldanıyordu.. Ansızın sövdüğünü duydum; “İki paralık şeyi, yerleştiremedin, yine yardıma ihtiyacın var haa”…Gosta ‘da yok; yardım etsin. Uzanıp baktım, çamaşır teknesinin tam karşısında, devasa bir harup ağacı vardı. Yazın hayvanları bu ağacın altında tutarlardı. İğdiş edilmemiş, bağlı bir eşşek, yine bağlı bir kısrağa sıçramağa çalışıyor; beceremiyordu. Eşekle atın yavrusu, ne eşektir ne at, ikisinin karışımı katırdır. Katır çok kuvvetli olmasına rağmen cinsiyeti yoktur. Doğum yapamaz, çoğalamaz. Çekilen, at da kısa bir zaman hamile kalabilir. Ondan sonra, soğur, faydası olmaz. Eşek, bir iki defa daha denedi, başaramadı. Lambu ellerindeki sabun köpüğünü sıyırdıktan sonra ellerini eteğinde kuruttu. Çarıklarını sürüyerek beton merdivenlerden indi. Durdu, etrafa bakındı. Kim olabilirdi ki. Tarlaya girmeden eteklerini belindeki kuşağına soktu.. Yürüdü; harup ağacının altına gitti. Atı, kısrağı, harup ağacının sakı yanındaki yalağın halkasına kısa bağladı. Gitti erkek eşeğin ipini çözdü. Eşek koşarak gitti kısrağa sıçramağa çalıştı beceremedi. Lambu, eşekle kısrağın soluna geçti.. Sağ eliyle eşeğin organını tutarak yukarı kaldırdı.
Günler geçti. Bir gün ninem geldi, “Gosta çubuk yapacakmış, sana da yaparsa veya parasını verirse; ona yardım edebilir misin” dedi. Düşündüm, iş bulamamıştım, üç kuruş alırsam o da kardı. “Olur” dedim. “Öyle ise git, evdedir ona söyle” dedi. Duvardan çıktım. Duvar alçaktı, Gosta’nın avlusuna geçtim. Lambu ne var gel” diyerek beni karşıladı. Kucağında kızı vardı. “Gosta evde mi?” dedim. “Evet, yorgundu biraz yattı, şimdi gelir” dedi. (Devam Edecek)
Ethem DURAK; Lambu ve köyden kaçış (2)
