Pazarları Gosta, bilhassa içki içeceğinde, arkadaşlarını çağırdığında, mangalda domuz eti pişirirdi, ortalığı pis pis kokuturdu. Mangal yanarken Lambu evden hiç dışarı çıkmazdı.
Bir müddet sonra, Gosta, harup ağacından öteye bir ikinci fırın ve ocak yaptı. Kebabını orda yapmaya başladı. Ama biz o pis kokudan kurtulamadık.
Ağustos ayında kuşlar, pulyalar, üzüm, incirle beslenir şişmanlar. Eylül ortasından sonra çitlemitler oluşur. Çitlemit yağlıdır. Hele,böğürtleni, it üzümleri’ni (Vado’yu) bağ kuşları pek sever. Göç mevsimi yanaştığı içinde pek şişmandırlar çok alçaktan uçarlar. Yağmur düştükten sonra da bir o kadar daha alçalırlar. Yabani meşe (Şinya..) meyvesi ile de daha da yağlanırlar. Bu mevsimde kuşlar iki şilin tanesine kadar pahalılaşır. Kuş tutması da bilenler için kolaylaşır.
Okulların açılmasına az bir zaman kalmasına rağmen, bu kalan günleri değerlendirmek için, it üzümü ve yabani meşe ağaçları önlerine çubuk, ökse kurdum. Küçük taş veya toprak atarak kuşları kovaladım. Bir iki saat içinde en az yüz kuş yakaladığım çok olmuştur.
Bir gün Gosta benim yatak odamın penceresine geldi. Avazı çıktığı kadar, “Ethemi..Re Ethemi” diye bağırdı. Koştum.
-Ne var hayırdır Gosta?
“Gel bak sana ne göstereceğim” dedi.
Gittim, aş evinin kapı eşiğine dört demet kuş asmıştı. Her demette, toplam en az elli tane kuş vardı.
“İşte bu kuşları senin poyraz ökselerin yakaladı, hem de üç saat içinde” dedi. Çıkardı, bana iki lira daha uzattı..
“Bu ne Gosta?” diye sordum.
“Ökseler için sana az verdim, beş vermem gerekirdi, al” dedi. “İstemez Gosta” dedim. “Aha yarın gidiyorsun, al da yol harçlığı yap” dedi.
Geldi parayı cebime koydu.
***
Eylül sonu Hayriye ninemi kaybettik. Babamı ilk defa ağlarken gördüm ve ben de ağladım.
O yıl okula üç yüz Kıbrıs Lirası’na yakın para ile gittim. Bütün yıl, üç yüz elli Türk Lirası burs parası aldığım düşünülürse, o yıl hakikaten zengin sayılırdım. Biriktirdiğim para ile babama, anneme ve kardeşlerime hediye almağı düşlerdim. Bir Kıbrıs Lirası sekiz Türk Lirası’na değiştiğine göre o yıl elimin altında bir servet vardı.
1960-61 ders yılı çok yoğun geçti. Liseden mezun olabilmek için çok sıkı çalıştım. İzmir Atatürk Lisesi, Türkiye’nin en tanınmış liselerinin başında gelir. Her babayiğit, bu lisede dikiş tutturamaz. O yıl okul dışına çok az çıktım. Tabiri caizse inek gibi ders çalıştım..
Buna rağmen iyi derecede bir diploma alabildim. Okul birincisi olduğumu söylersem sakın şaşmayın.İzmir Atatürk Lisesi’nde aldığım eğitim, beni Amerika’ya ve daha sonra da İngiltere’ye taşıdı. Hayatta daha iyi bir başarı elde edebilir miydim?. Belki…Tabii hayatta başarıyı nasıl gördüğünüze, kriterlerinize bağlı. Bu gün en azından, çevremde olup bitenleri anlayabiliyorum…
O yıl Rockfeller Bursu’nu da kazandım. Benimle ayni bursu alan Feyyaz Aktan isimli arkadaşım, bu gün uzay bilimlerinde önemli bir mevkiye sahip. Bana gelince, Kıbrıs’a ailemi görmeye geldim. Anacığım, rahmetli anacığım, pasaport ve evraklarımı sakladı: “Sen, Amerika’ya gidersen, ölürüm” derdi.
Amerika hayal olunca, yedek öğretmen olmaya karar verdim. Münhallere müracaat ettim. Okullar 9 Eylül’de açılacaktı. Müracaatlar henüz neticelenmemişti.
Yazmayı unuttum, ben okulda iken Lambu, tekrar, ikinci defa doğum yapmış, bir oğlu olmuş, adını Artemis koymuş. Artemis aşk tanrısı veya çocuğu demek. Okul dönüşü onu ancak iki defa ziyaret edebildim.
Babamın eline bakmaktansa; çalışmayı tercih ettim. Stradi diye bir komşumuz, süpürge darısı kesmek için işçi arıyordu. Ben ve kız kardeşim Emine ve İsmet talip olduk. Ben beraber olduğum için annem babam, Emine ile İsmet’in çalışmasına müsaade etti. İki hafta kadar zor günler geçirdik. Süpürge darısı bıçakla kesilir. Stradi’nin verdiği bıçaklar küt ve iyi cins değildi. Çok erken kütleşiyorlardı. Sezdirmeden kendi bıçağımı götürdüm, Krom Vanadium 6ı inçlik bir çelik parçası idi. Bilirsiniz bıçaklar ağız büyüklüğü ile ölçülür. Masata çektiniz mi en az üç saat iş görürdü. Emine ile İsmet’i kesilen süpürge darısını toplayıp; demet yapmaya koydum. Biz üç kişi, Rumlardan beş kişinin yaptığı işten daha fazla iş yapıyorduk. Stradi, bize beş şilin yerine, gizlice altı şilin vermeyi teklif etti. Bizi cesaretlendirdi. Altı şilini almak için canla başla çalıştık..
Sabah ve akşam üzerleri serin havada işlemek, darı kesmek, oldukça kolaydır. Ancak güneş yükselince bilhassa ilk günler darıdan çıkan toz terle karışınca fena yakar; kaşındırır adamı uyuz eder. Temmuz ortalarına kadar, Lambu’yu ziyeret edemedim. Bir akşam üzeri, bir çocuğu elinde, yeni doğmuş çocuğu kucağında çıkageldi. Mahanası oğlu sancılanıyormuş. İlaç soruyordu. Anam, anason paketi ile aşevinden görünür görünmez, kızına seslenirmiş gibi yaptı. Döndü yanımdan uzaklaştı.
***
1961 yılı Temmuz ortaları gibi Makarios’un söylemleri çok değişti. Gidişat iyi değildi. Bir çok Rum’un bize karşı tutumu da değişti. Gosta, Temmuz sonu çubuk ökse, yapmak , eskileri tamir etmek için bir arkadaşını çağırdı.. Mazaret olarak da Stradi ile çalıştığımı gösterdi. Yutmadım amma ne ise. Bir gün arkadaşı beklediğim gibi geldi..
“Re Ethemi senin o ilaçtan lazım, poyraz çubuğu yapacağız” dedi.
“Taman be Andrikko, söyleyeyim da getirsinler. Fiyatı ne olursa alsınlar mı? Geçen yıl bir lira şişesi idi” dedim.
Gosta “ne fiyat ise alsın” dedi.
Gliserin ertesi gün geldi. Yine yarım şiline mal oldu. Gliserini yine bir önce yaptığım gibi temiz bir şişeye boşalttım. Birinci gün sorduklarında, getirenin geçen yılki yerde bulmadığını zaman vermelerini söyledim. Ses çıkarmadılar.
İki gün sonra, Gosta damda iken, ona bizim evden çağırdım..
-Gosta, ilaç geldi, ister misin?
Ses yapmadı..Andrikko’yu gönderdi. “Bu ne eder” diye sordu. “Bir buçuk liraya almış” dedim. Çıkardı parayı verdi, gliserini aldı gitti.
Süpürge darısı kesme işi, Temmuz ortalarını üç beş gün geçe bitti. Bir gün dinlendikten sonra Lambu’yu ziyaret ettim, çocukları anasına götürdükten sonra geldi.
Konuyu o açtı. Aramızda şu konuşmalar geçti; ..
-Gosta, dün, eğitime gitti. Onu sivil polis alacaklar. Hem çiftini yapacak hem maaş alacak.
-İyi zengin olacaksınız.
-Eksik olsun onun parası, Gosta son zamanlarda çok değişti, abuk sabuk konuşuyor.
-Ne gibi ?
-Türkleri, sizi asıp kesmekten bahsediyor.
-İlişkimizi fark etmiş olmasın?
-Yok hayır, fark etse, fark ederdim, onu boşuna polis yazmıyorlar.
-Ya, sence niye yazıyorlar?
-Size karşı ,Türklere karşı kışkırtmak istiyorlar, babam öyle dedi.
“Boş versene” diye geçiştirdim, teselli ettim. Ama Gosta’nın niye sivil polis yazıldığını gayet iyi biliyordum. (Devam Edecek)
GÜNDEM
17 Kasım 2024SPOR
17 Kasım 2024GÜNDEM
17 Kasım 2024SPOR
17 Kasım 2024SPOR
17 Kasım 2024GÜNDEM
17 Kasım 2024GÜNDEM
17 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.