DOLAR 32,5807 0.28%
EURO 35,0156 0.11%
ALTIN 2.459,780,98
BITCOIN %
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Ethem DURAK;  Taşkent Köyünde (3)

Ethem DURAK; Taşkent Köyünde (3)

ABONE OL
06 Ocak 2019 21:43
Ethem DURAK;  Taşkent Köyünde (3)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Aşağı mahalleden de kağıtları topladım. Ahmet, açığa çıkıp bana yardım etti. Rum okulundan, kiliseden ve daha bakalım kaç yerden, gözetlendiğimizi yaşadığımız gibi bile bile bildirileri topladık. Yukarı mahalleden kağıtları toplamak çok kolay oldu ve zaman almadı.
O gece, saat ikiden sabaha nöbet benimdi. Sabaha karşı, iki çifte kahve içtim. Ahmet “Ne oldu kardeş ne var, hayırdır” diye sordu.
“Hiç be Ahmet, canım yatıp uyumak istemiyor” dedim.
Halbuki gaye başka idi. Sabahleyin işçiler geçerken uykulu olmamalıydım.
Öyle da oldu. Sabahleyin nöbetin bitmesine az kala saat altıya doğru, işçileri taşıyan Rum otobüsü, yukarı mahalleden geçerken, önüne çıktım. Şoför yavaşladı. Atıldım, şoför tarafından kapının koruluğuna çıktım. Elimde kurulu takarev vardı. “Dur Hristo” diye bağırdım. Hristo durdu.
“İçinizde biri veya birileri bu köyü kan gölüne çevirmeye çalışıyor. Bildiri dağıtıyor. Daha başka haltlar da çeviriyor, kim o bildiri dağıtan” diye sordum.
Ses yok. Bütün gözler, şoförün yanında oturan cüsseli kırklık adama döndü.
“Demek bu işleri beceren sensin ha, bu halkı birbirine kırdırmaya hakkın yok. Bir kere daha bildiri dağıtırsan inan, bin kişinin içinde olsan bile seni, anlının ortasından, iki kaşının arasından vuracağım, haberin olsun. Bir itirazın var mı, varsa çabuk söyle” dedim.
Adam başını önüne eğdi. Ses yok.
“Bu insanlar şahittir, söylediğimi yapacağım, hade selamet ile” dedim.
Arabadan indim. Yana çekildim. Tabancamı sol koltuk altına sokum. Şoför arabayı tekrar işletti, çekti gitti.
.Bu suretle, daha önce İskele’de Kalafaca’da gördüğüm Vaso Sela ile yakından tanıştık. Kötü bir tanışma idi amma olsun. Yararı oldu. O günden sonra bildiri dağıtılmadı. Dağıtılmadı amma Vaso da olanı unutmadı. Onu tehdit etmiştim. Öyle bir adam, bacak kadar bir çocuktan gelen tehdidi yutacak cinsten değildi.
Bu işi danışmadan yaptığım için de hem babamdan, hem de Durmuş Efendi’den ihtar aldım.
***
Zebil kaldığımız, bilhassa et sıkıntısı çektiğimiz zamanlar olurdu. Bir gün Ahmet bozuk bir hava tüfeği olduğundan bahsetti. Tüfeği görmek istedim, verdi. Kurulmuyor, tetiği tutmuyordu. Mekanizmayı söktüm, tetik sistemini açtım, mandalı yenmişti. Eğeledim, ölçüsünü aldım ne olur ne olmaz diye. Geri taktım, mekanizmayı yerleştirdim. Tüfek kuruldu. Köy çevresinde kuş avlamaya başladık. Bazen incir ağaçlarına ta bahçelere kadar gittiğimiz olurdu. Ancak devamlı üç kişi gider, iki kişi beklerken üçüncü tüfeği kullanırdı. Bir müddet sonra mandal yine yendi. Ölçüye göre ikinci bir mandal yaptık. Ben köyden ayrılıncaya kadar tüfek idare etti. Serçe, böcek yiyen, balıkçıl, pulya, sığırcık, tarla kuşu, ardıç kuşu cikla avladık. Sıra ile köye dağıttık. Üveyik bile vurduğumuz olurdu.
Aradan bir müddet, geçtikten sonra, boş olduğum günlerde, nöbetten çıkar çıkmaz kaybolur Kalavason’a gider, Beyaz Tepe’de gizlenir, köyü seyrederdim.
C96 Mauser, altı inçlik ve iki stilletto Kalavason’da kalmıştı. Lambu da vardı. Gosta’yı takip ediyordum. Rumların nerelerde beklediklerini bilmeliydim.
***
İşte öyle bir günde Vaso beni Kalavason’da Ayazma Vadisi denen yere kadar takip etmişti.
Köye giderken ayrelli (kuşkonmaz) toplar heybeme doldururdum.
Ovaya çıktığımda da elimde en az iki metre kadar olan harup değneğini alırdım.
Ovada ne olacağını bilemezsiniz. Yılan çıkar, köpek salar olmayacak, iş değil. Hatta çaltı ortasında ki kuşkonmaz filizlerine yetişmek için, değnek kullamak zorundasınız.
Tavşana ,kekliğe tuzak kurduğumuz bile olurdu, et için.
Vaso beni takip etmiş. Gece, karanlıkta tahmin edilmediğini sandığım bir yerden çıkmıştım.
Veya ben öyle sanıyordum. Adamların meğer gece görüş kamerası varmış.
Kalavason ovasına az kalmıştı. Yoruldum ve susadım. Bir harup ağacının gölgesinde oturdum, çantamdan su şişesini çıkardım. Tam ağzıma götürecektim ki on on-beş metre ötemdeki harubun altında birşey kıpırdadı. Şişeyi indirdim. Yavaşça belimi yokladım, belim boştu. Acele ile TT’yi almayı unutmuşum. Başımdan aşağı sıcak sular döküldü sanki. Boştum. Aklıma stilletto geldi. Bacağımı yokladım. Orada idi. Rahatladım ama yine de tedirgindim.
Gölgedeki bir şeyler sezmiş olacak ki, olduğu yerden sıyrıldı, açığa çıktı.
Elinde bir tabanca vardı. Bana uzatarak “Eller yukarı re Ethemi, kaçmaya kalkma seni mıhlarım” dedi.
Vaso Sella idi, elindeki Lüğer.Maradan fark ettim. Ne isterse olsundu. Çekilen bir tabancaya karşı adamın ne şansı olabilir ki.
Soğuk soğuk terlemeğe başladım.
Tir tir titriyor, Kelime i şahadet getiriyordum.
O cesur ,celelleşen delikanlı gitmiş yerini ödlek, korkak biri gelmişti.
Kendimi topladım. Allah’a sığındım.
Yavaş yavaş doğruldum. Zaman kazanmalıydım.
“Ya Vaso, sende silah var bende yok. Ateş edersen arkadaşlarım duyacak. Sen olduğunu anlayacaklar. Benden sonra çıkanlar vardı” dedim.
Vaso yanaştı aramızda on metre ya vardı ya yoktu. Gözleri kanlı kıpkızıl ağzından köpükler akıyordu. Kudurmuş bir canavarı andırıyordu.
Aklına yatmış ikna olmuş gibi. Yavaş yavaş sağ elinde tuttuğu tabancayı arkasına beline soktu.
“These fakso re.(Seni kesecem, bıçakla boğazlayacağım) diye kükredi.
Ve belinden en az on iki inçlik bir kasatura çıkardı. (DEVAM EDECEK)

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.