NACAK GAZETESİ- Kıbrıs Türk halkı bu toprakları neredeyse 5 asırdan bu yana vatan tutan ve Türk milletinin bir parçası olarak bu topraklara kök salan bir halktır.
Halkların yaşamlarını sürdürmeleri; birlik ve beraberlik içinde, başkalarının tahakkümü altına girmeden, devlet kurması, başkalarının egemenliği altında değil kendi egemenliği tahtında yaşam sürmesi esastır.
Ancak bu sayede geleceğini sağlamlaştırabilir.
Devlet kurmak yeterli değil. Halkın tüm ihtiyaçlarının karşılanması esas olmalıdır. Esasen devlet halk için vardır. Kişiler devlet aygıtını kendi egolarını yerine getirmede kullanmaya kalkarsa bunun adı diktatoryadır. Ülkemizde kimi devlet yetkililerinin davranışı da budur.
Devlet yönetmek bir kabileyi yönetmekten farlıdır. Devleti yönetmek için seçim yapmak yetmez. Seçilenlerin kendini değil toplumun geleceğine hizmeti, bunun da halkın onayladığı Anayasa tahdında yapması esastır.
İşte burada laf yetmez. İktidar sahipleri halkın taleplerini karşılamak için halkla birlikte hareket etmesi gereğini bilmek zorundadır.
İktidar makamlarını işgal edenler halkın isteklerine uyması, halkın taleplerine bigane kalmaması demokrasinin temelidir.
Esasen demokrasi halkın iktidarı anlamına da gelmektedir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde iktidar çok parçalanmış bir yapı içerisinde tartışmalarla yürütülmektedir.
Devletin başına geçen kimileri Kıbrıs Türk halkına kimlik değişimini önermekte. Bunun için de Kıbrıs Türk halkına katliamlar uygulamış, soykırım uygulamaya yeltenmiş, göç etmelerine neden olmuş, yaşamları boyunca edindikleri varlıklarını 1958 ve 1963 yılında talan etmiş, el koymuş, bu yolla . Kıbrıs Türk insanına “ya haklarından vazgeç, benim kulum ol ya da canını ver” ikilemi ile yanaşmış terörist bir halkla, yani terörist Rum’la beraber yaşamı öngörmekte:,
Geçtiğimiz günlerde bunlardan birine çok yakın birisi bir ortamda ” Kıbrıs Türklerinin geleceği Venediklilerden geri kalanların yaptığı gibi Türklüğünü bir tarafa itip Rum olmaktır” diyebilmiştir.
Kıbrıs Türk halkı kurmuş olduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletine, dış güçlerin girişimlerini , içimizde kiraladıkları ihanet odaklarını bertaraf edecek refleksinin oluşturması hiç ama hiç düşünülmemiş.
Terörist Rum’un yaptığı kötülüklere karşın, insanlarımızı yokluk ve yoksulluk içinde Türkiye’nin yani anavatanın yardımları ile ayakta tuttuğu gerçeklerini, çocuklarının eğitimini ancak Anavatan Türkiye’nin yardımları ile yaptığı gerçeğini birilerinin unutacağını aklına getirmemiştir Devletin banileri.
Devletin başına geçince devleti ortadan kaldırmak isteyen zihniyetin de bütün bunları yaşadığını, eğitimlerini Anavatan Türkiye’nin verdiği burslar ve bedava üniversite tahsili ile o günlerden geçmiş olanlardan olmaları manidardır..
Kıbrıs Türk halkı Rum istedi diye devlet kurmadı. Kıbrıs Türk halkı kendi özgüveni ile, kendi referandumunda büyük bir oy farkı ile devletini kurdu.
Devlet, halkın geleceğini temin etmek için oluşturulan yapı değil mi
Devlet hiç kimsenin, devletin başını işgal edenlerin de malı değildir. Devlet halkın bütünüdür.
Devletin başına geçti diye hiç kimse kapalı kapıların arkasında emperyalistlerin tetikçisi ve terörist Rum ile sözde müzakereler ile devleti yıkma, halkın hak ve hukukunu devretme hak ve yetkisine sahip değildir. .
“Ben yıkmak için anlaşayım da sonra referandumda halkın onayına sunarım” deme hakkı hiç yoktur.
Kaldı ki önemli bir kesim devletin başındakilere inanmamakta, karşı çıkmaktadır.
Demokrasimiz parlamenter bir rejimdir. O zaman her konu parlamentonun yetki alanı içindedir.
Buna karşın sırf emperyalist devletler öyle istiyor diye, sırf bizim için devlet yoktur dedikleri için,
“Devleti işaret eden her türlü işareti ortadan kaldır seni o makamda ziyaret edelim” talimatına uymak siyasi ihanet değilse nedir?
Sırf, bizim damımız yetkili diye Devletle ilgili müzakere yapmamalı.