Lefkoşa’nın 16 Km uzağında karma bir köy Türkeli…
Rumlar 100 hane, Türkler 20 hane idi…
Gecenin bir saatinde okullarında toplandı Rumlar…
Ellerinde silahları, sayısız kurşunları ve el bombaları ile…
Daha sonra çıktılar okuldan topluca, döküldüler köy sokaklarına…
Kudurmuş itler gibi bağırarak yürüdüler Türk Mahallesine…
Türkeli Köyünde Türk evleri ışıksız, karanlık…
Yaşlı adamlar, kadınlar ve çocuklar yorgun, bitkin, uykusuz…
Yataklarında büzülmüşler sarılıp birbirlerine…
Bekliyorlar endişeli, korku içinde…
Nöbet tutuyor bir avuç genç bulabildikleri av Tüfekleri ile…
Kıstılar seslerini yaklaşınca Türk evlerine…
Sinsi bir yılan gibi sürüne sürüne…
Belli akıtacaklar zehirlerini…
Yakaladıkları Türkeli gençlerine…
Topladılar evlerden dokuz masum insanı…
Soğuk bir kış gecesinde Aralığın 24. Gününde…
Türkeli Köy meydanı…
Bağlanmış dokuz esir…
Ayşe İbrahim on yaşında. Bakınıyor yavrucuk etrafına…
Ürkek bir ceylan gibi titreyerek…
Altmış yaşındaydı Ninesi Ayşe Hasan,
Beyaz başörtülü, uykusuz, gözleri şişmiş, yorgun ve bektin,
Bekliyor endişe ile akıbetini…
Az ötede üç genci bağlamışlar birbirine…
19 yaşında Ömer Hasan ile 17 yaşında Mehmet Hasan kardeşler,
Hüseyin Cemal, imtihan kazanıp okumaya gitmişti Türkiye’ye,
Bu yıl tamamlayıp tahsilini yeni dönmüştü adaya…
Döndü köyüne büyük bir istikbal ümidiyle Hüseyin,
Bilmeden suçsuz yere, düşüp de Gâvurun eline,
Bağlanacağını köy meydanında vahşi bir hayvan gibi…
Diğerleri…
Mehmet Ali Ömer 50 yaşında,
45’inde Mustafa İsmail ve yetmişlik İsmail Mustafa ile
71lik Bayram Hasan…
Bağlanmış dokuz esir bir traktöre…
Ve başladı hazin yolculuk Türkeli sokaklarında…
Bakmadılar bile yolcuların kadın, ihtiyar, çocuk oluşuna…
Bir yandan Traktörün canavarlaşan makine gürültüsü…
Ve bu gürültüyü adeta bastıran kadın, çocuk, yaşlı insan çığlıkları…
Sürüklediler dokuz esiri zevkten kare olmuş, kahkahalar atarak…
Tüm köyü merasim konvoyu gibi dolaştıktan sonra,
Son buldu hazin yolculuk Türkeli Mezarlığında …
Dayadılar silahsız, korumasız Türk gençlerinin başına silahlarını,
Zorla kazdırdılar kocaman bir çukur…
Getirildi Ayşecik çukurun başına,
Gâvur iti dayadı küçük kızın ensesine tüfeği,
Ve bastı tetiğe parmağını titremeden, acımadan…
Sonra sırası ile vurdular elleri bağlı dokuz esiri çukur başında…
Doldurdular dokuzunu da birbirine bağlı halde,
Bakmadan henüz ölmeyip tepinip çırpınanlarına…
Türkeli Mezarlığında bir çukur…
İçinde elleri bağlı üst üste yığılmış dokuz Türk…
Yığdılar toprağı üstlerine, gömdüler dokuzunu birden,
Yoktu suçları Türk olmaktan başka…
***
Sanki bugün değişen bir şey varmış gibi,
Sanki enosisi yasaklayan anayasaya ve anlaşmalara karşın meclislerinde alınmış enosis kararını kaldırmışlar gibi,
Sanki bu kudurmuş hayvanlar enosis hedefinden vazgeçmişler gibi,
Sanki bize uzanan samimi bir el varmış gibi,
Sanki ‘En iyi Türk Ölü Türk’tür’ görüşleri sonlanmış gibi,
Sanki güneyde bize yaşam hakkı tanıyan varmış gibi…
Birleşin diyorlar, Federasyon diyorlar, Birleşik Kıbrıs diyorlar…
Federasyon ve Birleşik Kıbrıs;
Türkeli ve benzeri onlarca yaşanmış öyküde saklıdır…
Tüm şehitlerimize şükran duygularımızla Tanrıdan Rahmet dileriz…
Yattıkları yer Nur olsun…
Onları unutmadık, unutmayacağız…
GÜNDEM
20 Kasım 2024SPOR
20 Kasım 2024GÜNDEM
20 Kasım 2024SPOR
20 Kasım 2024SPOR
20 Kasım 2024GÜNDEM
20 Kasım 2024GÜNDEM
20 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.