DOLAR 32,4504 -0.15%
EURO 34,8290 -0.66%
ALTIN 2.441,260,23
BITCOIN 2034235-3,12%
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Kamil ÖZKALOĞLU;  Çeklerin Alman ve Macar Soykırımı

Kamil ÖZKALOĞLU; Çeklerin Alman ve Macar Soykırımı

ABONE OL
22 Kasım 2019 00:40
Kamil ÖZKALOĞLU;  Çeklerin Alman ve Macar Soykırımı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Eski Çekoslovakya topraklarında 1940 ile 1945 yılları arasında ibret verici olaylar yaşanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında şimdiki Çek Cumhuriyeti ile Polonya’nın belirli bölgelerini işgal eden Alman ordusunun, savaşı kaybederek geri çekildiği Mayıs-Ekim 1945 döneminde, Çekoslovakya’da insanlık adına utanç verici tehcir olayları yaşandı. İşgalci Alman ordusu, köprüleri havaya uçurup, binaları ateşe vererek geri çekilirken, intikam peşinde koşan Çek ve Slovak milisler, işgalci güçlere destek oldukları gerekçesiyle, Alman ve Macar kökenli Çekoslovakya yurttaşlarını ülkeyi terk etmeye zorlarlar. Çekoslovakya’yı terk eden üç milyonun üzerindeki Alman kökenli eski Çekoslovakya vatandaşlarının mal varlıklarına el kondu. Kaçış esnasında, çoğunluğu küçük yaştaki çocuklar ve bebeklerden oluşan 200 binin üzerinde insan yaşamını yitirdi. Sağ kalanların büyük bir kısmı, Almanya’nın Bavyera eyaletine yerleştiler. Bavyera eyaletinde, Ermeni diasporasına benzer lobiler oluşturularak, Polonya ve Çek Cumhuriyeti sınırları içerisinde zorla ellerinden alınan mal varlıklarının geri verilmesini sağlamak için mücadele başlattılar.
Çekoslovakya’nın eski Devlet Başkanı Edvard Beneş, 21.8.1940 ile 28.10.1945 yılları arasında, tarihe Beneş kararnameleri olarak geçen, 143 kararname yayınladı. Bunlardan 15’i eski Çekoslovakya topraklarında yaşayan Alman ve Macar kökenli vatandaşların mal varlıkları, vatandaşlık hakları, kendilerinin ve kendilerine karşı işlenmiş olan suçların takibiyle ilgiliydi. Çekoslovakya Geçici Millet Meclisi tarafından 28.3.1946 tarihinde geriye dönük olarak onaylanan kararnameler, hâlâ geçerliliğini koruyor. Genelde, ‘Hükümetin tavsiyesi üzerine karar verdim’ şeklinde başlayan, Beneş kararnamelerinden bazıları şunlar:
21 Haziran 1945 (Numara 12) ve 25 Ekim 1945 (Numara 108) tarihli kararnamelerle, hangi ülke vatandaşı olduklarına bakılmaksızın, Alman ve Macar kökenli halk gruplarına ait bireylerin mal varlıklarına, hiç bir karşılık ödenmeksizin el konulur. 2 Ağustos 1945 (Numara 33) tarihli kararname ile Alman ve Macar kökenliler vatandaşlıktan çıkarılır.
19 Eylül 1945 (Numara 71) ve 27.10.45 (Numara 126) tarihli kararnameler ile hamile kadınlar ve iş yapamayacak derecede hasta olanlar hariç tutulmak üzere, 14 ve 60 yaşları arasındaki erkekler ile 15-50 yaşları arasındaki kadınlar, zorunlu çalışmaya tabi tutulur.
Savaşın sona ermesinden bir yıl sonra, 8 Mayıs 1946 (Numara 115) tarihli kararname ile, 30 Eylül 1938 ve 28 Ekim 1945 tarihleri arasında, Çek ve Slovakların bağımsızlıklarına tekrar kazanmalarına yönelik olarak, istilacılar ile onlara yardım edenlere karşı yapılan eylemleri gerçekleştiren kişiler, gerçekleştirdikleri eylem, halen geçerli olan yasalar gereği suç teşkil etse dahi, suçsuz sayılırlar. Çek Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi 8.3.1995 tarihinde, Rudolf Dreithaler isimli bir Alman vatandaşının ebeveynlerine ait bir evin geri verilmesi amacıyla açtığı bir davada prensip kararı vererek, kararnamelerin hala geçerli olduklarını onaylar. Beneş kararnamelerinin Çek Cumhuriyeti’nin AB üyeliğine engel olarak gösterilmesi uğraşlarına karşı, bu ülkenin hükümet yetkilileri ve vatandaşlarının topluca gösterdiği tepkiyi şöyle sıralayabiliriz:
10.10.2002: Bavyera eyaleti Başbakanı Edmund Stoiber, Bonn Üniversitesi’nden Prof. Dr. Rudolf Dolzer ile Tübingen’deki Eberhard-Karl Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Prof. Dr. Martin Nettesheim’a hazırlattıkları ve Beneş kararnamelerinin, AB yasalarına aykırı maddeler taşıdığı, Avrupa’da halkların barış içinde yaşamalarına engel teşkil ettiği sonucuna varan bilirkişi raporlarını, bir basın bildirisiyle kamuoyuna duyurur. Bilirkişi raporlarını, gereğinin yapılması dileğiyle, AB Parlamentosu Başkanı Pat Cox, Komisyon Başkanı Romano Prodi, Kanzler Gerhard Schröder ile AB Parlamentosu Dişilişkiler Komisyonu Başkanı Elmar Brock’a gönderir.
10.4.2003: AB Parlamentosu, Çek Cumhuriyeti’nin üyeliğini onaylar. Oylamada sadece, Alman Hıristiyan Birlik Partisi’nden 10 ve Alman Hıristiyan Demokrat Partisi’nden 5 milletvekili karşı oy kullanır. Alman Hıristiyan Demokrat Partisi’nden 43 milletvekili de çekimser kalır.
6.5.2003: Daha önce (25.5.2002), Alman kökenli eski Çekoslovakya vatandaşlarının Bavyera eyaletinde çıkardıkları ’Südetendeutsche Zeitung’la yaptığı bir söyleşide, sürgünün yeni Avrupa düzeni için kaçınılmaz ve gerekli olduğunu belirtir. Kararnamelerin barışın gerçekleşmesine kaynak teşkil etmeleri nedeniyle, ileriyi gören kararlar olduklarını vurgulayan Çek Cumhuriyeti Başbakanı Vladimir Spidla, Almanya’da sunduğu “Avrupa Güvenlik Politikası“ başlıklı bir bildirinin ardından yaptığı açıklamada ise, Beneş 3/5 kararnamelerinin geçerli olduklarını ve gelecekte de geçerli kalacaklarını belirtir.
25.2.2004: Çek Parlamentosu, devlet hizmetleri nedeniyle Edward Beneş’i onurlandıran bir karar alır. Muhafazakar Alman politikacılarından Edmund Stoiber ve Macaristan Başbakanı Victor Orban, 2002 yılında bu kararların artık Çek Anayasası’ndan kaldırılmasını istediler. Bunlar orada durdukça Çek Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği üyeliğinin mümkün olmadığını savundular. Buna Çek Yönetiminin itirazı şöyle olur: “Bu argüman kabul edilir ve Anayasa’dan Beneş kararnameleri kaldırılırsa, milyonlarca Alman ve Macar’a tazminat hakkı doğabilir. Prag, tarihi koşulların dayatmasıyla atılmış olan adımların bedelini bugün ödemek istemiyor.” Aslında bu konu çok tartışıldı. Avrupa Parlamentosu AB hukukçularından görüş bile aldı. O hukukçulara göre Çek Cumhuriyeti’nin itirazı AB ilkelerine aykırı değildir. O günlerde: AB Komisyonu Başkanı Prodi, Mayıs 2002’de Brüksel’de, “Geleceğe bakmalıyız. AB, affetmek ve yeni bir sayfa açmak anlayışı temelinde kurulmuştur” açıklamasını yaptı. AB’nin genişlemeden sorumlu Komiseri Günter Verheugen ise 11 Nisan 2002’de Prag’da: “AB Antlaşmasına göre, üye ülkeler ve Avrupa Birliği kurumları aday ülkeler hakkında, geçmişte yaptıkları ile değil, şimdiki uygulamaları ile karar vermek durumundadırlar. Çek Cumhuriyeti’nin başarısı geçmişin meseleleri hakkındaki tartışmalarla gölgelenmemeli” diyordu.
1.5.2004: Yaklaşık 10 milyon nüfuslu Çek Cumhuriyeti AB üyesi olur. 24.6.2004: Çek şehri Krummau’da bulunan ‘Hotel RUZE’ye’, şehrin kamu yöneticilerinin de hazır bulunduğu bir törenle, Edward Beneş’in heykeli dikilir. Heykelin tanıtım levhasına, “Yakında zaman gelecek, suçlular bizi suçlayacak ve haklarını isteyecekler. Gelecek kuşaklara onların ne yaptıklarını anlatın“ ifadesi yazılır. İşte Çeklerin gerçekleştirdiği Alman ve Macar kökenli yurttaşlarına gerçekleştirdiği soykırımın acı ama gerçek hikâyesi bu…
Kimse ne Çekoslovakya’ya ne Çeklere ne de Slovaklara “Siz 1945’te soykırım uyguladınız bedelini ödeyeceksiniz” demiyor. Çekoslovakya’da II. Dünya savaşında ve sonrasında yaşananlar; I. Dünya savaşında ve sonrasında Türkiye’de yaşananlarla ne kadar benzerlik arz ediyor değil mi?
Şu farkla ki Çekler ve Slovaklar kin ve intikam duygularıyla işgale yardım eden Alman kökenli yurttaşlarını bilerek ve kasıtlı olarak cezalandırmış, mallarına el koymuş, vatandaşlıktan atmış ve tehcir uygulamış. Tehcir sırasında 200 binden fazla çoğu çocuk insanın ölümüne neden olur. Dönüp olayı gerçekleştirenleri de ödüllendirir. Beneş kararnameleri ile Talat Paşa’nın, zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni vatandaşlarının güvenliğinin gözetilmesini içeren kararnamesi arasındaki fark dikkat çekicidir. Bugüne kadar hiç bir Çek veya Polonyalı bilim adamı, roman yazarı veya gazeteci veya herhangi meslek sahibi ortaya çıkıp, sürgüne uğrayan üç milyonun üzerindeki Alman kökenli eski yurttaşlarına, soykırım uygulandığı iddiasında bulunmamış, kimseden özür dilememiştir. Türkiye’de ise, kendi kendilerine ilim adamı unvanını takmış ama ilimi de adamlığı da tartışılır bazı insan müsveddeleri ile bazı AB yalakaları ortaya çıkıp, hiçbir belge göstermeksizin, hiçbir gerekçeye dayanmadan kendi halklarını soykırımla suçlayarak TC Devletini altından kalkamayacağı tazminatlar ödemeye mahkûm etme gayretindedir.
Avrupa’nın, Türkiye’deki aydın geçinenlerle sözüm ona sanat dünyasındaki insanlara kendi ülkelerini karalamaları karşılığında ödül verdiği bir gerçek. Ama aynini çek ve Slovak aydınlarına da teklif etselerdi bir tek aydının bile kendi ülkesini karalayıp karalamayacağının takdirini da sizlere bırakıyorum.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.